-2 Gün Sonra-
-Reyhan Canaslan-
Sırtımdaki çantanın ağırlığını sorgulamak istemiyordum artık. Çantanın içindeki, o nerden geldiğini tahmin bile edemediğim paraların onu neden tefecilere sürüklediğini düşünmek falan istemiyordum.
Büyük ihtimalle yine birini satmıştı. Satmıştı derken, arkasından bıçaklamıştı. Anneme yaptığı gibi, bir başka kişinin de 'hain' diye sesleneceği o iğrenç mahluk olmaya devam etmişti.
Aziz Abi, yani şu an kurtarmaya gittiğim adam, hayatımıza ilk dahil olduğunda her şey oldukça güzel ve normaldi. Ölen babamın yokluğunu hiçbir zaman hissettirmemişti. Ta ki, annemin sırtına taktığı borçlar yüzünden bizi terk edene kadar. Annem mi? Zaten hasta olan annem, bir aya kalmadan ölmüştü. O adamı bu yüzden hayatım boyunca hiçbir zaman affetmeyecektim. Ne olursa olsun asla. O benden annemi almıştı. Dokunmaya kıyamadığım annemi, her şeyimi almıştı.
Not aldığım adrese yaklaştığım sırada kapalı telefonumu açtım. Tefecilerden bahsediyordu, tehlikeli adamlar olmasalardı bırakırlardı sonuçta. İşimi garantiye almayı severdim, henüz ölmek istemiyordum. Hele de bu adamın yüzündeki utancı görmeden, asla.
O an aklıma kimse gelmemişti. Çünkü kimseye haber vermemiştim, buraya geleceğime dair. Ki, telefonu açınca da Lezan'ın ve diğerlerinin sürekli aradığını fark etmiştim.
Yekta'ya adresi attıktan hemen sonra telefonu sessize alıp cebime koydum. Derin bir nefes alıp dışarıdan ev gibi gözükse de, içerisi boş bir depo olan yere girdim.
Anında karşıma kocaman, iri yarı iki adam dikilince olduğum yerde durdum. Kollarımdan tutup yürümemi sağladıklarında ise, sesimi çıkarmadım.
Birkaç adım sonrasında deponun ortasındaki sandalyedeki adamı fark ettim. Aziz'i, üvey babamı. Ağzı burnu dağılmıştı. Yanımda duran iki adamın bu eserde emekleri olduğunu düşündüğüm için o an kollarımı tutmasalardı tebrik edecektim.
"Para nerede?" Aziz'in hemen arkasında duran, patron olduğu belli olan adam gözlerini bana dikmişti. Yanımda duran adamlara bir bakış atıp kollarımı rahat bırakmalarını istedim.
Daha sonra çantayı sırtımdan çıkarıp önümde tuttum.
"Önce çözün." Alayla güldü patron.
"Kızın pazarlık mı yapıyor Aziz? Şahsen ben pazarlık sevmem." Korkuyor muydum? Evet, canım söz konusu olabilirdi her an. Ama dimdik durmam gerekiyordu.
"Bu adam için pazarlık yapmam, merak etme. Sadece işimi garantiye alıyorum. Adamlarına söyle, çözsünler." Birkaç saniye sadece suratıma gülerek baktı, o sırada tüm vücudumu süzdüğünde gözlerini kızgın ateşte yakasım gelse de, kendimi ne kadar rahatsız hissetsem de sesimi çıkarmadım.
Adamlarına işaret verdiğinde Aziz'i çözmüşlerdi.
"Şimdi, parayı ver." Elimdeki çantayı adamlarına uzattım ve Aziz'in suratına bakıp utanç belirtisi aradım. Buldum da. Gözlerini kaçırıyordu benden, bakamıyordu yüzüme.
Gülümsedim ve arkamı dönüp depodan çıktım. Gelip gelmemesi umrumda değildi. O an bana yetmişti.
Kapıdan çıktığım an karşıma Yekta, Lezan, Baha, Ezo ve Rohat çıktı. Neye uğradığımı şaşırırken Rohat'ın aniden gelip sarılması ile kendime geldim ve bende kollarımı ona doladım.
Ne ara dönmüştü?
"Sizin ne işiniz var burada?" Hem mutluydum hem de şaşırmıştım. Kendimi güvene almak için sadece Yekta'ya atmıştım adresi, o da erkek olduğu ve kuvvetli olduğu içindi. Rohat'ın döndüğünden haberim olsaydı, ona atardım. Yine de şaşırmıştım.
"Asıl senin ne işin var bu yerde? Neler oluyor Reyhan? Nerelerdeydin kaç gündür?" Rohat benden ayrılıp yaşlı gözlerle yüzüme bakınca içime bir şey oturmuştu. Bu yaşları görünce öylesine boktan hissetmiştim ki kendimi, içimden bir sürü küfür ettim kendime.
"Uzun hikaye. Anlatırım da, özür dilerim. Ben, bencillik ettim. Haber vermeliydim." Rohat sıcak bir gülümseme yolladı ve yüzümü avuçlayıp yanaklarımı öptü. Bu naif dokunuşların etkisinde mayışıp gülümsedim.
"O kadar mesaj attım, hiçbirini görmedin mi güzelim?"
"Hayır, yani diğer bildirimlerin arasında kaynamıştır ama hiçbirine bakmadım zaten. Direk telefonu açıp Yekta'ya mesaj attım." Rohat'ın yutkunduğunu fark edince gülümseyerek sımsıkı sarıldım ona ve kulağına eğildim.
"Geldiğinden haberim olsaydı, sana atardım." Gülerek sırtına birkaç sert tokat indirdim. "Hoş geldin ciğerim!"
Kıkırdadığını duyduğumda gülümsedim.
Benim onlara maddi yönden hiçbir ihtiyacım yoktu. Mutluluğu aradığım an karşıma çıkıyorlardı, huzuru mutluluğun yanında getiriyorlardı. Daha başka ne isteyebilirim ki?
*
*Bunu da hallettiik ehehe :')
Ya 65 ya da 66. bölüm final olabilir, henüz yazmadığım için kesin bir şey söyleyemiyorum :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dünden kalma - texting
HumorReyhan: Allah'ım! Ya erkek doğup bunun gibi olsaydım? Sana şükürler olsun 05*: Ayıp oluyor ama Reyhan: Erkek değil misin? 05*: Erkeğim ama kime göre? Neye göre? 05*: Pipimin olması erkek olduğumu gösteriyor olabilir ama neden sadece o erkek olduğumu...