Yürüyoruz. Beni sınıfa götürdüğünü söylüyor. Bir elimde baston, diğer elimde onun eli var. Sımsıkı tutuyor elimi, hiç bırakmayacakmış gibi. Güvende hissediyorum. Duruyoruz ve ince elleriyle ellerimi tutuyor. "Şimdi sınıfa gireceğiz Jungkook, kendini tanıtacaksın. Arkadaş edinmen için bu önemli bir şey. Sonra oturacağız. Öğretmenin anlattığı her şeyi sana aktaracağım, dikkatli dinlemelisin." diyor. Kafamı sallıyorum. Bir şeyler öğreneceğim için çok seviniyorum.
Taehyung benim elimi çekiştirdiğinde zamanın geldiğini anlıyorum. Beraber yürüyoruz ve beni bir yerde durdurup bedenimi döndürüyor. Elleriyle ellerimi tutuyor ve "Başlayabilirsin. Herkes seni merak ediyor." diyor. Derin bir nefes alıyorum ve başlıyorum.
"Merhaba, ben Jungkook. 19 yaşındayım. Öğreneceğim şeyler için çok heyecanlıyım. Umarım sizlerle iyi anlaşırız, arkadaşlar."
Birkaç saniye hiçbir şey olmuyor. Sonra Taehyung ince elleriyle ellerimi tutuyor ve "Oturabiliriz, öğretmenin Bay Park izin verdi." diyor.
Bir süre yürüyoruz ve beni oturtuyor. Yanıma oturduğunu hissettiğimde hareketliliği hissettiğim yöne dönüyorum. Ellerimi tutuyor ve bana bir şeyler veriyor. "Bu defterin, bu kalemin ve silgin. Şimdi ders başlıyor. Dikkatini ver." diyor ve ellerini hazırda tutuyor. Sonra hareket ettirmeye başlıyor. Hiçbir şey anlamıyorum... kendimi suçlu hissediyorum.
Hiçbir şey olmadığına, Taehyung'un elleri hareket etmeye devam ettiğine göre diğerleri dersi anlıyorlar. Ben neden anlayamıyorum? Yoksa beynim aslında yok muydu? Kendimi çok suçlu hissediyorum. Kuantum da ne? Hiçbir şey bilmiyorum...
Elleri hareket ederken aradan bir cümle yakalıyorum.
"Eve gidince hepsini sana öğreteceğim, Jungkook. Suçlu hissetmene gerek yok. Şu an sadece kelimelere ısınmanı sağlıyorum."
Gülümsüyorum. Öğrenebileceğim yani! Dikkatimi tekrar kelimelere veriyorum. Hiçbir şey anlamasam bile kelimeleri aklıma kazımaya çalışıyorum.
Birkaç dakika sonra elleri duruyor. Tekrar hareket ettiriyor. "Ders arası zamanı, Jungkook. Seni kantine götüreyim mi? En sevdiğin yemek nedir?"
Bu sefer ben ellerimi hareket ettiriyorum. Bu ona karşı kurduğum ilk cümle olacak.
"Kantin nedir Taehyung?"
Birkaç saniye bir hareket olmuyor. Sonra ellerimi nazikçe tutuyor. Sanırım canımı acıtmak istemiyor.
"Kantin, yemek aldığın, karnını doyurduğun yere denir, Jungkook. Söylesene, en sevdiğin yemek ne?"
Birkaç saniye düşünüyorum ve coşkuyla ellerimi hareket ediyorum.
"Çikolata!"
Ellerini tutuyor ve yine dudaklarına götürüyor. Gülümsüyor. Ben de gülümsüyorum. Sonra tekrar ellerimi tutuyor, "Hadi gidelim." diyor.
Kantine doğru yürüyoruz. Durduğumuzda geldiğimizi anlıyorum. "Otur ve beni bekle. Çikolata alacağım." diyor. Kafamı sallıyorum ve beklemeye başlıyorum.
Birkaç saniye sonra yanımda hareketlilik hissediyorum. Ellerimi tutuyor. "Mor renkli ambalajı olan çikolatadan aldım. Seversin değil mi?" diyor.
Duruyorum. Ne dediğini anlamıyorum.
Ellerimi yavaşça hareket ettiriyorum.
"Mor nasıl bir renk Taehyung?"
Hızla cevap veriyor.
"Çok güzel bir renk, Jungkook. Sonsuzluğa bakıyormuş gibi oluyorsun. Sevginin rengi mordur."
Hoşuma gidiyor. Çikolatayı elime tutuşturuyor. Bir ısırık aldığımda çok mutlu oluyorum. Çikolata enerjimi yenilerken ellerimi yine hareket ettiriyorum.
"O zaman en sevdiğin rengi biliyorum. Mor!"
Çikolatam bittiğinde ellerini ellerimde hissediyorum.
"Ambalajları çöpe atacağım, beni bekle."
Kafamı sallıyorum ve başımı eğiyorum. Birkaç saniye sonra sıkılıyorum ve parmaklarımla oynamaya başlıyorum.
Bir anda bütün vücudum donuyor. Çok soğuk oluyor. Şok oluyorum. Kendimi ıslak hissediyorum. Bir anda bu his de ne böyle? Titriyorum ve korkudan gözlerimden akan yaşların çizdiği yolları hissedebiliyorum.
Islanmaktan nefret ediyorum...
Islanmaktan nefret ediyorum.
Islanmaktan nefret ediyorum!
Taehyung'un ince ellerini yanaklarımda hissediyorum. Sıcak elleri yüzüme sıcaklık yayarken daha huzurlu hissediyorum. Ellerimi tutuyor ve hızla hareket ettiriyor.
"İyi misin? Üşüteceksin, çabuk gidelim buradan, seni kurutalım. Her tarafın ıslandı."
Kafamı sallıyorum. Titriyorum ve bir yandan yürüyorum. Kollarını belime sarıyor. Beni ısıtmaya çalışıyor. Ama çok üşüyorum. Titreyen ellerimi hareket ettiriyorum.
"Az önce ne oldu?"
Cevap veriyor, yavaşça.
"Sınıf arkadaşların sana şaka yapmak istemişler, ama suyun çok soğuk olduğunu fark edememişler. Üzülme, bir daha yapmayacaklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we all wanna die sometimes ;; taekook
Fanfic"eskiden ölmek isterdim kookie, ama tanrı bu isteğimi şimdi kabul ediyor."