Yanımdaki bedenin nefes alışlarını hissederken uyuyakalıyorum. Yavaşça kendimi anlamsız rüyalarıma bırakıyorum.
Beni uyandıran şey Taehyung'un sarılması oluyor. Heyecan damarlarıma baskı yaparken aniden nefesimi tutuyorum. Ellerimi yavaşça hareket ettiriyorum.
"Uyanık mısın?"
Cevap gelmiyor. Uyuduğunu anlıyorum. Ona dokunsam uyanır mı ki?
Elimi usulca dudaklarına götürüyorum. Dudaklarına değmeden önce nefesinin sıcaklığını ve yavaşlığını hissedince elimi durduruyorum. Nefes alışını izleyemiyor, duyamıyorsam, ben de tüm kalbimle hissedebilirim.
Onu tanımak istiyorum. İçimdeki isteğe engel olamadan elimi saçlarının arasına daldırıyorum. Önce dokunduğum şeyi algılayamıyorum, çünkü o kadar yumuşak ki... pamuğa mı dokunuyorum bir erkeğin saçına mı belli olmuyor.
Elimi okşarcasına saçlarının arasında gezdiriyorum. Ne kadar doyamasam da beni büyüleyen saçlarının arasından değersiz elimi çekiyorum. Elimi burnuma götürüp kokluyorum.
Gül kokuyor.
Gülümsüyorum. Sonra dokunmak üzere elimi Taehyung'un dudaklarına yönlendiriyorum. Dokunduğunda kaşlarımı çatıyorum. Gülümsüyor.
Neden uyanık olduğunu söylememişti?
Afalladığımı anlıyor olmalı ki elini saçlarımdan geçiriyor. İçim huzurla kaplanırken ellerimi tutuyor.
"Senin saçların siyah, benim saçlarım kırmızı, Kookie."
Şaşırıyorum. Yine farklı bir kelime. Her ne kadar duysam da asla nasıl olduğunu göremediğim farklı bir renk.
"Kırmızı nasıl bir renk, Taehyung?"
Yatak titreyince kıkırdadığını anlıyorum. Gülümsüyorum. Ellerimi tutuyor.
"Kırmızı, tutkunun rengidir Kookie. Öpüşmenin, sevişmenin rengidir."
Kızardığımı hissediyorum. Kırmızı renk hem tehlikeli hem de güzel gözüküyormuş demek ki. Rengi gözlerimin önünde canlandırıyorum.
"Yanakların kırmızı oldu." diyor elleriyle. Ellerimi yanaklarıma götürüyorum. Sıcak.
Birden ona bu kadar kısa süre içinde ne kadar çok minnettar olduğumu anlıyorum. Hemen ellerimi hareket ettiriyorum tutkuyla.
"Teşekkür ederim, görmemi sağladığın için."
İşte o an hafif kırmızıya çalan bir hareket yapıyor. Yaklaştığını hissediyorum. Beni yanağımdan öpüyor. Bu sefer alışılmışın dışında bir hareketsizlik olunca ellerimi hareket ettiriyorum.
"Sen de kırmızı oldun mu?" diyorum.
Yatak titrerken kıkırdadığını anlıyorum bir kez daha.
"Evet."
İçimde utanç ve tutkunun karışarak dans ettiğini hissediyorum. En önemlisi ise, onları sevgi yönetiyor.
Ellerimi tutuyor yine. Elektrik geçişini hissedebiliyorum. Her şey çok ani oluyor, bu beni bir yandan korkuturken bir yandan da mutlu ediyor. Kalbime sıcaklık yayılıyor. Sanki donmuş kalbim onun sevgisinin sıcaklığıyla eriyip tekrar atmaya başlıyor gibi.
"Hadi yemek yiyelim ve ders çalışalım." diyor. Kafamı sallıyorum. Şu an, hadi camdan atlayalım, dese yapacak durumdayım.
Beraber mutfağa gidiyoruz. Anlıyorum, o olmazsa gelemezdim. O benim ilk gözlerim oldu, şimdi de ayaklarım oluyor.
Oturduğumuzda Taehyung "Bugün yemeğini ben yedireyim mi?" diyor. Coşkuyla kafamı sallıyorum. Bir yandan da bugünkü yemekte ne olduğunu merak ediyorum. Ağzımı açıyorum.
Ağzıma giren kaşığı dudaklarımın arasında sıkıştırıyorum. Yemeği çiğnemeye başlıyorum. Bu pilav! En sevdiğim yemek.
En sevdiğim yemeği tatmanın verdiği mutlulukla gülümsüyorum. Yedikçe rahatlıyorum. Yemeğimin bittiğini anladığımda su içiyorum ve sofradan kalkıyoruz. Annemin ellerini hissediyorum.
"Dersini iyi dinle oğlum." Öpücük.
Kafamı sallıyorum ve odama çıkıyoruz. Çalışma masama oturduğumuzda Taehyung ellerimi tutuyor.
"Hazır mısın?" diyor. Kafamı sallıyorum.
Bana her şeyi baştan anlatıyor. Sorduklarıma sabırla cevap veriyor. Anlayabiliyorum. Sevgiyle, morla anlattığı belli. Dokunuşları sanki beynime kadar ulaşıyor. Anladıkça kendimi cahil hissediyorum. Bilmediğim ne de çok şey varmış! Zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum, ders süremiz bitiyor. Aynı sıcaklığı ellerimde hissedince dişlerimi göstererek gülümsüyorum. Anlamıştım!
"Çok iyiydin Kookie. Anladığını biliyorum."
İşte o bu kadar harika bir insanmış. Ben demeden her şeyi anlayabiliyor. Yine de elleri durmuyor.
"Sana öğrenmek istediğin her şeyi öğreteceğim, Kookie."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
we all wanna die sometimes ;; taekook
Fanfiction"eskiden ölmek isterdim kookie, ama tanrı bu isteğimi şimdi kabul ediyor."