Son bir tencere daha ...
Bedenimde ki her hücre iflas bayrağını çekmişti. Tam her yer temizlendi, artık odama gidip kendimi yatağıma teslim edebilirim diye düşünürken, arkamı döndüğümde -tabiri caizse şu an bana freddy kabusu gibi gelen- pilav tenceresi ile uzun bir müddet bakıştık. İçerisinde bolca hayal kırıklığı barındıran bir bakışmaydı bu . Bugün 11 ayın sultanını uğurlamıştık ve tüm aile bizim evdeydi. Kocaman bir sofra kurmuştuk, ters dubleks evimizin çiçeklerle renklenmiş bahçesine. Normalde iftar sofralarımız son derece mütevazı ve Ramazan'ın bize hatırlatması gerekenlere uygun olurdu. Annemle teyzem son iftar ve tüm aile bizde diye döktürmüştü bu sefer. Sofrada yok yoktu. İftar, iftardan sonra çaylar, tatlılar derken kimseyi, yormamak için mutfağa sokmamıştım. Ama bu durum şimdiki aklım için geçerli değildi :) Ailenin hanımları ve beyleri hep beraber teravihe gittikten sonra evlerine dağılmıştı. Annem, ben, küçük kız kardeşim Gülsüm; Hüseyin ağbimle kardeşim Ali'yi beklemeden eve geldik. Eve gelir gelmez ben hemen mutfağa girdim tabi. Gülsüm "ben ablama yardım ediceeem" diyip arkamdan geldi. Yardım;sadece tatlı tabaklarında kalanları midesine indirerek, sanki yeni yıkanmış hissi vermişti tabaklara . Bu yardım sayılabilirdi. Midesini bayram ettirecek tatlı kalmayınca da parmaklarının ucunda usulca kaçmıştı.
Son tencereyide ışık hızıyla yıkayıp, bir bardak suyla mutfaktan çıktım. Artık , mümkün olsa hiç çıkmayacağım sevgili yatağımı hakkettim dimi ama.
Tam odamın kapısındaydım ki annemin "Saraaaaaa bana bir bardak su getiriverde ilaçlarımı içeyim" diye seslenmesiyle merdivenlere yöneldim. Yukarı çıkarken bardağa bakıp "bana niyet anneme kısmet" diyip güldüm. Annemin odasına geldiğimde kapı aralıktı. Girmeden önce içeriye baktım. Annemin elinde babamın fotoğrafı birşeyler söylüyordu. Gözleride hafif ıslanmıştı.
"Eee Osman Efendi sensiz ilk Ramazanda gelip geçti. Yarında bayram. Hoş sensizken bayram diyebilir miyim diyebilir miyiz bilmem."
Kapıyı usulca itmemle gıcırdaması bir oldu. Annem hemen fotoğrafı komodinin üzerine koyup, elinin tersiyle mavinin en güzel tonuna sahip badem gözlerini sildi.
"Zehra sultan, annelerin en güzeliiii suyunu getirdim."
"Gel kızım koy şuraya" diyip eliyle komodini gösterdi. Bardağı koyup, yanağına kocaman bir öpücük kondurduktan sonra sımsıkı sarıldım. Annemde sanki bunu yapmamı beklermiş gibi karşılık verdi. Ve yine ilk ayrılan annem "tamam tamam koca kız, hadi artık yatalım. Yarın nasipse erken kalkıcaz" dedi. "Peki peki Zehra sultan hadi Allah rahatlık versin." diyip odadan çıktım.
"Ağbinle kardeşin gelmedi mi hala?" diye seslendi annem odadan. "Yok gelme" diler diyemeden kapının kilit sesi geldi.
"Şimdi geldiler annem , Selamun aleyküm hoşgeldiniiiz ."
"Aleyküm selam hoşbulduk abla sen daha yatmadın mı ? "
"Hoşbulduk ağbicim."
"Yok ablacım aslında yattım da bu benim yansımam aslında ben yoğum :D.
"Ablaaaa senin uyku saatin gelmiş, hadi sen nennen yap artık."
"Kabul et iyiydi sıpacık. "
"Abla inan ki, zaten eşeğin küçüğü anlamına gelen sıpaya cık getirmenden daha fenaydı."
Ali sözel bölümü okuyor. Tam anlamıyla bölümünün hakkını veriyor diyebilirim. Her zaman güzel, akıcı ve doğru konuşur. Müthiş şiirler yazar. Küçükken yaşıtları dışarda top oynarken o evde kalır ve kendince birşeyler yazardı. Büyüdükçe kalemi kuvvetlendi . Tabi herkes bilmez Ali'nin şiirlerini , söylemez. Bende tevafuken farketmiştim şiir yazdığını .