Asiye Mustafa'yla birlikte merdivenden inerken belki fikrinden vazgeçer diye hiç olmadığım kadar masum bi şekilde bakış attım, ama nafile. Tam arabanın önüne geldiğimizde bir kadın Asiye'ye seslenince o tarafa döndük ikimizde. Tahminimce Asiye'nin halası, Mustafa'nın annesi ve yanında bizim yaşlarımızda süslüman bi kız bize doğru geliyordu. Süslüman kızlarımızı görünce duygu karmaşasına girmeden edemiyordu bünyem. Öyle üzülüyor ve şükrediyorum ki kelimeler zihnimde çatışıyordu. Efendimiz aleyhissalâtu vesselâmın kıyamet alameti olarak buyurduğu bi hâl üzere olmak...
Neûzübillah!
Kot Kafalı arabadan inip halasının elini öptü. Ayaküstü bi sohbetten sonra Asiye benide tanıştırdı. Bu arada ben onları dinlerken Asiye'nin kuzeni olan süslüman kızımız Ceren'in anlam veremediğim bakışları üzerimdeydi. Asiye beni bırakacaklarını söylediğinde oda gelmek istediğini söyleyince Asiye'nin suratındaki ifade gözümden kaçmamıştı. Kuzeni ve halası Mustafa'yı alıp gittikten sonra bizde arabaya bindik. Asiye'nin arkasına kuzeni Ceren oturdu bende Kot Kafalı'nın. Arabada gergin bi hava esiyordu. Ayağımın acısıyla eğilip bileğimi ovuştururken 5-6 dakikalık sessizliği Ceren bozdu hemde o kadar anlamsızca bi cümleyle ; "tatlım sencedeee , başörtün, bağlama şeklin, giyimin, biraaazz yanii abartı değil mi ?"
Bileğimi bırakıp geriye yaslandım. " Nasıl anlamadım ? Başörtüm, bağlama şeklim, giyimimdeki abartıdan kastın nedir?"
"Yani ne bilim, başörtün çok uzun, yüzün azıcık görünüyor, bir de simsiyah giyinmişsin, bayada bol. Çoğu kişi senin gibi başörtülülerin, kara çarşaflıların abartığını , riya yaptığını düşünüyor. Ben düşünmüyorum tabi sadece duyduğumu dile getiriyorum. Ayrıca biraz modaya uymalısın, bak bana. " Bunu bacak bacak üstüne atmış 32 dişle söylüyordu. Beynimde şimşekler çakarken dikiz aynasından Kot Kafalı'yla göz göze geldim. Onunda kaşları çatılmıştı. Ceren'e dönmeden aklıma düştü; Peygamberlerinden Musa aleyhisselam'a ne emretmişti Allah cellecelâluhû firavuna karşı nazik olmasını. Firavuna! Nazik olmasını ! Firavuna bile nazik olmak emreldiğini unutma Sara, firavuna bile ! Şu öfkeden kabaran nefsini usulca yere bırak şimdi dostum! Tamam sakinsin hadi bismillah ! Yüzüne tebessümü unuttun! Evet şimdi tamamım!
"Öncelikle benim gibilerin ve kara çarşaflı diye tabir edilen kişilerin -ki bu tabiri hiç sevmem ve Çarşaf-ı Şerif olarak düzeltirim her seferinde- riya yaptığını düşünmemene cok sevindim. Çünkü eğer böyle bir şey düşünmüş olsaydın Ümmü Seleme validemizin radıyallahu anh ve izinden gidenlerin , ki kendisi "ben iki çarşaf giyerim namaza duracağım zaman tekini çıkarırım. Erkeklerin nazar ettiğiyle Rabbim'in huzuruna çıkamam" diyen bi validemiz, hakkına girdiğin için üzülürdüm. Elhamdülillah sen öyle düşünmüyorsun. Giyimime gelecek olursak ben Rabbi Teala'nın erkeklere değilde bize nasip ettiği İslam Sancağı olan tesettürümü en iyi şekilde korumaya ve ona yakışır şekilde taşımaya çalışıyorum. Ayete uyup onun dışına çıkmıyorum elhamdülillah. Çok sevdiğim bir Allah dostu Mahmud Efendi k.s hazretlerinin "moda cehennemden bir oda" sözünüde hatırımdan çıkarmıyorum hiç . Ve moda kurbanı olup tesettürünü mahveden kardeşlerimi gördükçe hem üzülüyor hemde çok kere şükrediyorum." Ceren afallamis birazda kızarmış bi vaziyette bana bakıyordu. Boğazını temizleyerek başladı söze ; "ne yani şimdi benimki tesettür değil mi bunu mu ima ediyorsun?"
"Bak! Söz konusu Allah Teala'nın emirleri ve Habibinin aleyhissalâtu vesselam tavsiyeleriyse ima etme gereği duymam direk söylerim. Tesettürüne gelirsek eğer sert bi üslubum olduysa ve olursa hakkını helal et ama görüyorum ki yanlışların var. Hangimizin yokki yanlışları ! Mühim olan yanlışlarımızın olmasından ziyade yanlış yaptığımızı kabul edip, düzeltebilme erdemini gösterebilmek öyle değil mi ?! " tepki vermeyince devam ettim..