Unut

11 2 0
                                    

30 dakika kadar sessizliği bile mutluluk veren yabancıyla oturduk. Güzel an çalan telefonumla bölündü. Arayan James'ti.
"Trec hemen araştırma merkezine gel! Arka kapıdan gizlice girin ve 4. kata çıkın." dedikten sonra hemen kapattı. Hızlıca yerimden kalktım.
"Bir şey mi oldu? Her şey yolunda mı? Hey karanlıklar prensesi!"
"Araştırma merkezine. Hemen!"
☄️
Steven sanırım biraz endişelenmişti ki 1 saatten kısa sürede araştırma merkezinin arka kapısındaydık. Endişe dolu gözleriyle "Bende geliyorum." dedi. Onu başımla reddedip arabadan inecektim ki kolumdan çekip "Bir sevdiğimi daha bu uzay saçmalıkları yüzünden kaybetmeyeceğim!" dedi ve birlikte arka kapıdan girebilmek için bir şeyler düşünmeye başladık. Steven'ın geçen her saniye daha fazla gerildiği elimi sıkmasından belli oluyordu. Yavaş ve sessizce onun sayesinde içeri girebilmiştik. James'in söylediği gibi 4. kata çıktık.
"Herkes nerede?"
"Bizden habersiz kaldıracakları bir uzay gemisi var. Rose'un dedikleri doğru olabilir. Sanırım bu küresel ısınma saçmalıklarının altında Dünya'yı yok edecek kadar güçlü bir kuraklık var. Yeni gezegenlerde ürettikleri yapay insan yumurtalarını büyütüp yeni bir habitat kuracaklar."
"Nereden biliyorsun?"
"Buna inanamayacaksın ama ukala Brendan sayesinde. Bugün yine öğleden sonra görevli personeller haricine izin vermişlerdi. Bende senin izinli olduğunu haber verip eve gidedektim. Üst kata çıktığım zaman karşılaştık ve nasıl olduğunu falan sordu. Konuşmaya başladık ve bana uzayla ilgili bir projeden bahsedip 'Öğleden sonra burada olduğuna göre sende uzaya geliyorsun galiba' dedi. Zaten sonra da kuraklıktan bahsettik."
"Peki biz ve burada yani Dünya'da kalanlar?"
"Öleceğiz."
Steven'ın sinirlendiği nefes alıp verişinden anlaşılıyordu. Her an duvarları ya da birilerini yumruklayabilecek kadar sıkı olan elleri yumruk şeklini almıştı. Babasının ölümünden sonra bir çeşit fobisi vardı sanırım. Bu yüzden alt katlara bakamadan çıkmak zorunda kalmıştık.
☄️
Hala çok hızlı nefes alıyordu ve elleri titriyordu. Arabaya bindik ve James'in küçük apartına gittik. Eve girdiğimizde hiç konuşmamıştı. James onunla konuşmaya çalışırken bende ona su getirdim. Bakışlarıyla bir süre elimi takip etti ve suyu alıp içti. Biraz daha sakinleşmiş görünüyordu.
"Steven iyi misin? Beni korkutuyorsun." dedim. Yüzüme birkaç dakika boş boş baktıktan sonra "Herkes ölemez! Onları kurtarmak zorundalar." dedi. O uzay gemisine herkesi sığdıramayacağımıza göre ölmeyi bekleyecektik. Bunu söylemek için doğru bir zaman olmadığını bildiğim için sadece ona sarıldım. Onun beni mutlu ettiği gibi ben onu mutlu edemiyordum. Onu kendi karanlığımın içine çekmek istemiyordum. Ama ondan vazgeçemezdim. En azından şu an bu benim için çok zordu.
☄️
Biraz zaman geçtikten sonra James'in aldığı kurabiyelerden yedik ve kahve içtik. Steven çok daha iyi görünüyordu. Eve gidip babamın kıyafetlerini almam gerekti. Bu yüzden James'le detaylıca konuşma fırsatımız olmamıştı. Steven'la birlikte arabaya binip 10 katlı küçük
apartmana doğru yola çıktık. Ben çantayı hazırlarken Steven oturma odasında geziniyor, kitaplıktaki kitapları inceliyordu.
"Ne kadar çok uzayla ilgili kitap var. Hepsini okudun mu?"
"Onlar babamın Milen sayesinde okuduğu kitaplar. Benimde okuduğum birkaç tane var. 'Kara Delikler'i okumak için alabilirsin. Stephen Hawking'in kitabı. Benim içimdeki uzay aşkının doğma sebebi sayılabilir."
Kitabı yavaşça raftan aldı ve incelemeye başladı. Küçük bir bavulla odadan çıktım. Kitapla birlikte bavulu da aldı ve aşağı indirdi. Siyah küçük arabanın bagajına kolayca sığan minik bavulla birlikte hastaneye gittik.
☄️
" Annenle yani Milen'le baban... Neden ayrıldı? Birbirlerini o kadar çok sevmelerine rağmen." Milen'in içinde olduğu soruları yanıtlamaktan hiç hoşlanmıyordum. Ama sanırım bu soruya cevap verecektim. Doğru kelimeleri seçmeye çalışırken araba vitesinin üstünde duran elini dizimde duran elimin üstüne koydu. Bu bana huzur vermişti.
"Amerika Birleşik Devletleri'nin uzay programı çalışmalarında tanışmışlar. Babam uçak bakım mühendisi olarak Milen'le ortak bir projede yer alıyormuş. Birlikte geçirdikleri 3 ay sonunda evlenme kararı almışlar ve evliliklerinin ilk yılında Milen'e bir araştırma görevi verilmiş. Bu görev için en karanlık gezegen olan "TrES-2b"ye  gitmesi gerekiyormuş. Josh onu gitmemesi için ikna edememiş. Uzayda zamanın daha farklı işlediğini bilen annem her ne kadar endişelense de gitmekte kararlıymış. Uzay gemisi atmosferin iyonosfer katmanındayken ani gelen komut sonucu geri dönmüşler. Sonra ben ortaya çıkmışım."
Çantamı arka koltuktan aldım ve cüzdanımda duran Milen'le Josh'un fotoğrafını ona doğru uzattım.

"Çantamı arka koltuktan aldım ve cüzdanımda duran Milen'le Josh'un fotoğrafını ona doğru uzattım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hastaneye geldiğimizde Pearl odanın kapısının önünde bizi bekliyordu. Bavulu ona verip içeri girecekken Pearl kolumdan tuttu ve "Onun... Onun beyninde glial tümörlerden var. Ve çok fazlalar. Hayatta kalma şansı... Çok daha kısa." dedi. Bunu ona doktor mu söylemişti? O anın şokuyla ne yaptığımı çok hatırlamıyordum. Sadece "Başka hastaneye götürelim. Başka tahliller yapsınlar. Ne biliyim yani başka bir şeyde olabilir." dediğimi hatırlıyordum. Gözümü açtığımda acilde o leş beyaz yataklardan birinde yatıyordum. Steven yanımda duruyordu ve elimi tutmuştu. Uyandığımı görünce "Merak etme. Her şey yolunda." dedi. Bu tabi ki beni sakinleştirememişti. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. O anın çaresizliğiyle gözlerim dolmuştu. "Şimdi onun ölümünü mü izleyeceğim?" dedim derin bir nefes alıp. "İzlemeyeceğiz. Bunun için bir çözüm bulacağız. Birlikte..."
☄️
Kendimi toparladığımda babamın yanına çıktık.
"Tatlım ben iyiyim diyorum ama gözlem evine bile gitmeme izin vermiyorlar." diyordu. Gerçekten iyi gözüküyordu. Steven ve Pearl kantine indiklerinde "Neler olduğunu biliyorum, öleceğim. Bu yüzden senden bir iyilik istiyorum. Çünkü onu sadece sen buraya getirebilirsin." dedi. Ne kastettiğini anlamıştım. Milen'i görmek istiyordu. "Ama o gitti! Bizi bıraktı ve gitti!" sanırım yine fazla yükselmiştim. "Bak baba benden bunu isteme. Lütfen..." dedim. Bu belki biraz durumu toparlardı. "Biliyor musun Trec, annen o kapkara gezegene giderken beni bu uzay aşkının içine çekmek istemedi. Biz bu yüzden ayrıldık. Sonra sen oldun. Yani canım, karanlıktan kaçamıyorsan üstüne gitmelisin. Annen bana bunu öğretti. Steven'da öyle yapmıyor mu zaten? Sen onu bıraksan bile o senin hep bir nefes kadar yakınında olacak. Aşkından kaçma Trec."
"Biliyor musun beni kalben ikna etsende aklım hala negatif yönde." dedim. Bu onu güldürmeye yetmişti.
"Annen gibi konuştun."
Yavsşça kapanan gözlerinin altındaki morluklar ve kırışıklıklar onun ne kadar yorulduğunu görmeme yetmişti. Eve gidip çantamı hazırlamaya karar verdim. Uyuyan babamın yanağına masum bir öpücük kondurduktan sonra odadan sessizce çıktım. Kantine indiğimde Pearl ve Steven oturmuş çay içiyorlardı. Pearl'e birkaç gün burada olamayacağımı ve babama iyi bakmasını söyledikten sonra Steven'la birlikte hastaneden çıktık.
☄️
Arabaya binip kemerlerimizi bağladıktan sonra:
"Evet hanımefendi. Bu sefer nereye gidiyoruz?"
"Eve gidip çanta hazırlayacağım. Sonra Milen'in yanına gideceğim."
"Gideceğiz."
"Hayır Stev. Saçmalama! Annenle kalmalısın. İzinli olduğun son günleri annenle geçir."
"Seni yalnız bırakmam! Bundan sonra beraberiz."
"Sonunun babam gibi olmasını istemiyorum. Uzak duralım. Bir süreliğine?"
"Asıl kaçarsan sonum baban gibi olacak. Adam ölmek üzereyken bile onu yanında istiyor. Sende bana uzak durmaktan, ara vermekten bahsediyorsun!"
"Peki. O zaman bırakta Milen'in yanına tek başıma gideyim. Döndüğümde söz veriyorum sana haber vereceğim." dedim. Sinirini belki biraz yatıştırır diye kemeri çekerek onu öptüm ve arabadan indim.

KARA BOŞLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin