Yüzleşme

27 2 1
                                    

İnsanlar evlere, sokaklara, şehirlere ya da ülkere sığamazlar belki... Sanırım ben Dünya'ya sığamayanlardanım. Gözünün önündeki karmaşık görüntülere engel olamayan bir "Dünya Dışı Arazi Mühendisi"yim. İnsan daha kendi düşüncelerini kontrol edemezken çevresindeki insanları nasıl kontrol edebilir ki? 5 yaşına kadar annesinin işi yüzünden uzay enstitüsünde tanımadığı insanlarla yalnız bırakılan küçük bir çocuğun ruhu var içimde...
☄️
Bu zamana kadar hep mantığımla ve dik kafalılığımla hareket ettim. Uzun uzun sonuçlarını düşündüm yaptıklarımın. Şimdi yapacağım şey ise önümdeki dosyaları yerleştirip öğle molasına çıkmak. Elimde kalan son 2 dosyayı yerleştirmek için merdivene tırmandım. Uzun raflara yetişmeye çalışırken hızlıca açılan kapı ve "Bugün ne yiyiyoruz Bayan Allen?" diye bağıran James sayesinde 5 basamaklı merdivenden hızlı ve acılı bir atlayış yaptım.
"Sanırım ben kanat söyleyeceğim. Sende ister misin?"
"Çok yardımcı oldun, sağol ya!"
"Lisede yaptığımız gibi pizza da söyleyebilirim."
Bıkkın bir şekilde "Bol mantarlı olsun." dedikten sonra hızla kapanan kapının ardından dağılmış dosyaların içindeki kağıtları toplamaya başladım. İşim bu sefer bir anonsla bölündü. "Bugünlük öğle yemeğinden sonra çalışmalara ara verilecektir. Görevli personeller haricinde diğer çalışanlar izinlidir. Bu pek normal değildi. Bize genelde  izin vermezlerdi. Her gün aynı işleri tekrar tekrar yapıp dururduk. Yani bu 7 aydır böyleydi. Şimdi birden bu anons...
☄️
"Anlaşılan bir terslik var." dedi kim olduğunu tanımlayamadığım bir ses. Sanki aklımı okumuştu. Yavaşça arkamı dönüp "Demek ki bunu düşünen tek kişi ben değilmişim." dedim. Küstah bakışları sinirimi bozmaya başladığı sıralarda "Bu arada ben Brendan. 5.katta elektrik  elektronik mühendisiyim." dedi.
"Ben Tracy. Şimdilik stajyerim."
"Zaten 2. Katta bu kıytırık dosyalarla dolu odada olmandan belliydi." dedi ve egoist bir şekilde güldü. Bu daha da çok sinirimi bozmuştu. Brendan'ın üstüne atlamadan James elinde pizzalarla içeri girdi. "Sen de diğer stajyer olmalısın." dedi. Bu ukala tavırları James'in de sinirini bozmuş olmalıydı ki uzun süre bir sessizlik hakimdi. "Öğle molasında sonra sen de izinli değil misin? Gidip yemeğini yemelisin bence." diyerek söze atıldı James. Brendan'ın yüzünde hala o iğrenç gülümseme vardı. Sanki ağzı koşarak odayı terkedecekmiş gibi duran kasıntı gülüş...
☄️
James onu görmezden gelerek pizzasını yemeye başlamıştı bile. Sanırım benim de aynı şeyi yapmam gerekiyordu. Göz ucuyla ukala Brendın'ın ne yaptığına anlamaya çalışıyordum. Boş gözlerle raflardaki dosyalara bakıyordu. "Afiyet olsun stajyer ve yanındaki güzel kadın." diyerek odadan çıktı. Derin bir nefes alıp "Sonunda." dedim.
"O herif sana asılıyor mu?!"
"Abartıyorsun. Hadi şuraları toparlayalım da bir an önce çıkalım."
"Eve mi gideceksin?"
"Evet. Babamla biraz vakit geçiririm."
"Evet eğer Bay Josh evdeyse. O saçma gözlem evine gidip duruyor."
"Onu suçlayamam. Milen'in gidişi onu biraz zorladı."
"Milen'e neden anne demiyorsun?"
Bu sorudan sonra kafamın içinde doğru kelimeleri seçmeye çalışıyordum."Sen ciddi misin? 5 yaşına kadar sana bakmayıp sonra da çekip giden bir kadına 'anne' mi diyeyim?!" Sanırım biraz fazla yükselmiştim. Bunların hiç birinde James'in suçu yoktu. Sakinleşmek için çantamı alıp odadan çıktım. Arabanın anahtarlarını dağınık çantadan bulup araştırma merkezinden uzaklaştım. Nereye gittiğimi bilmiyor, sadece yolu takip ediyordum. Tam o sırada şiddetli bir baş ağrısıyla birlikte irkildim. Yolu zor görüyordum. Arabayı sağa çekmeye çalışırken bir yandan da gözlerimi açık tutmak için çabalıyordum. Arabanın durduğundan emin olduğumda rahatlamıştım. Kafamı direksiyona yasladım ve nefes almaya çalıştım. Camı açmak için birkaç tuşa bastım. Sinyalleri hatta silecekleri bile çalıştırmıştım ama camı açmayı başaramamıştım. Sanki biri içimdeki yangını körüklemişti...
☄️
Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum ama gözlerimi açtığımda arabanın ön kapısına yaslanmıştım.
"İyi misin?"
"S-sen kimsin?"
"Sakin ol. Seni bulduğumda baygındın. Bir doktora falan gitmek ister misin?"
Karşımda duran yeşil gözlü, karamel renginde dağınık saçları olan yabancıya güvenmekte son derece kararsızdım. "Aslında iyiyim. Çantamda ilaç vardı." dedikten sonra yabancı çantamı alıp elindeki suyla beraber bana uzattı.
"Teşekkürler."
"Bu tenha yolda ne işin var? İlerdeki kasabada bir tanıdığın mı oturuyor?"
"İlerde bi kasaba olduğunu bile şimdi öğrendim." dedim gülerek. Yabancının pembemsi yanakları kafasıyla birlikte kibarca öne eğildi.
"Seni gideceğin yere kadar bırakayım. Arabanı da sonra getirebilirim."
Kalkmak için arabadan tutunuyordum. O sırada yabancı kolumdan tutarak beni yavaşça kaldırdı.
☄️
Arabanın içi yağmur yağdıktan sonra gökyüzüne hakim olan toprak kokusu  gibiydi. Bu beni biraz daha rahatlatmıştı.
"Bu arada ben Steven. Evin ne taraflarda?"
"Bende Tracy. Bu yoldan düz gidebilirsin."
Yol boyunca sevdiğimiz şarkılardan, kitaplardan, filmlerden konuştuk. 1 saat süren güzel yolculuğun ardından eve gelmiştim.
"Arabayı yarın tekrar gelip kendim alabilirim."
"Gelmişken annemin çiftliği hemen ileride. Uğrarsan sevinirim. En azından bu sayede sağlam bir şekilde geldiğinden emin olabilirim." dedi ve gitti...

KARA BOŞLUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin