Kar yağınca havanın kırıldığını söylerler. Belki buz tutan bedenimi kıranda yumuşak kar taneleriydi. Kırıldıkça kar tanelerine benziyordum. Böyle bir döngüdeydim. Düşüncelerimde gezinirken çoktan yolu yarılamıştım. Önümde uzanmış beyaz örtünün üzerinde bırakılan izler, anılarımda bırakılan izlerle neredeyse aynıydı. Karman çorman, ne yola çıktığını bilmediğim türdendi. İçimin titrediğini hissettiğimde bunun hasretimden mi yoksa soğuktan mı olduğunu ayıramıyordum.
Sokak lambalarının aydınlatmaktan vazgeçtiği yerde bir kaç aracın beklediğini gördüğümde tedirgin olup, oyalanmak için bulduğum ilk banka usulca yerleştim ve beklemeye koyuldum. Gözlerimi kapatıp ciğerlerimi derince temiz hava ile doldurdum. Derinlerimde bu nefesin beni nasıl canlı tuttuğunu hissederken hıçkırıkla dolu bir ses ile irkildim. Gözlerimi sağa sola çevirip bir şeyler görebilmeyi umut ederken tüylerim dans ediyordu. Biraz ileride karanlıkta bir kardan adam ve önünde oturmuş siyah paltolu bir adam gördüm. Dikkatimi çalan sesler kesik kesik ağlayışın sinyallerini veriyordu. Yanına gidip gitmemek arasında kararsızdım. 'Neden ağlıyor?' gibi merakımı uyandıran sorulara yenik düşmemek için 'Banane canım!' dememin faydası olmadı.
Aheste aheste yanına adımladım. Elinde bir demet çiçek tuttuğu görülüyordu. Ayak seslerimden tedirgin olarak döndü. Gözlerimizin temasıyla afalladım. Yüzü çok tanıdık bir izlenim bırakıyordu. Neden geldiğimi unutup kendimi kalın kaşlarını, geniş gözlerini ve yanaklarındaki çıkıntıyı süzerken buldum. Burnu geniş, dudakları etli, çenesi hafif çıkıntılıydı. Sanki çirkin gibiydi ama gözlerinde beni çeken, yanaklarındaki çıkıntılarda tanıdık gelen bir şeyler vardı. Gözlerinin yaşlarla doluluğunun neden geldiğimi hatırlattığı kısa sürenin sonunda sorabildim:
"İyi misiniz?"
Ne kadar saçmaydı.'Adam iyi olsa neden ağlasın!' diye kendime kızdığımda dudaklarını çoktan oynatarak kelimeleri toparlamak için savaşıyordu. Anlamadığımı görüp titrek sesiyle tekrar deneyerek:
"İyiyim iyiyim." dedi ve yumuşak bir hareketle baş salladı.
Bu cevabın üzerine geri çekilmem gerektiğini bilsemde daha çok şey öğrenmek istiyordum:
"Neden ağlıyorsunuz acaba?"
Konuşkan tavrım karşısında saygısızlık etmek istemediği, elleriyle gözlerini silmesinden ve nefes almaya çalışıp kendini toparlamaya uğraşmasından belli oluyordu. Müsaade ettiğim kısa aralığın sonunda:
"Eşim, alzhemier hastası. Bu bölgeye gelmesini beklerken düşüncelerim yüzünden kendimi tutamadım."
"Neden kardan adamın önünde ?" düşüncesizce sorduğumu fark ettim. Boş bir soruyu cevapladı:
"Kardan adamları çok sever. Tanıdık gelen ve sevdiği şeylere yönelir. Bu aylarda özellikle yaparım."
Merakım bitmiyordu en büyük soru ise eşi hala kayıptı:
"Peki aramayacak mısınız? Yani başka nerelere gidebilir?"
"Bu bölge dışında neredeyse rutini yok gibidir. Özellikle bu bölgeyi seviyor. Burada tanıştık zaten." dedi tok ve emin bir şekilde.
"Anlıyorum sizinle bekleyebilirim isterseniz?"
"Tabi bekleyebilirsiniz." dedi.
Gözlerinden süzülen son damlaları da kurularken üzerimize yığılan sessizlikte boş gözlerle bakmaya başladım. O ise ellerinin altından beni izliyordu. 'Utanıyordu belli ki adamcağız' diye düşünürken sesiyle buluştum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEMİMDEN ÖYKÜLER
Short StoryZihnimde öğütülen hikayelerim; kurguladığım romanlara giden bir basamak, buluştuğu her okur ise bu basamakta bana bir yoldaş. Damak tadı uyan herkesi hikayelerime beklerim. Yerinde ve doğru eleştirilerinizle gelişebilmek, daha iyi öykülere yelken aç...