Zamanın sessiz rüzgarıyla saydam çizgisinde ilerlerken tosladığı renkli duvarlar sayesinde büyüdüm diyordu. O vakit sonsuz gençlik şelalesinden uzaklaştığını anlıyordu. Bir parça tekrar yakınlaşabilmek için anılarına sıkıca tutunmaya çalışırken, adımları en çarpıcı olanlarıyla şekilleniyordu. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, asla geri gelmeyeceğini ve onun eşliğinde derinlemesine öğütüldüğünü görebiliyordu. Hayatın ince ve kıvrak çizgilerine şaşırmaya devam ediyordu.Sıkı zamanlarını düşündü. İlk okul çağlarında yaşama kuvvetlice bağlıydı. Varlığın daha ne olduğunu bile kavrayamadığı minik zekasında sonsuz bir ütopya uzanıyordu. Oyunlarla öğreniyor, çevresine özeniyordu. Mesela büyümeyi merak ediyordu. Şanssız bir çevrede, cahil bir ailede üzerine titrenerek büyütülüyordu. Ailesinin her bir ferdinin kendi hayatından edindiği pişmanlıkların tavsiyeleriyle donatılırken, kendisine dümen olmasına müsaade edilecek kadar da şanslıydı.
'Ahh' dedi içinden kopan tatlı bir serzenişle. 'Ne güzel yıllardı' dediğinde taze kalmayı başarabilmiş anılarını tüketiyordu. İlk aşık olduğunu düşündüğü anlar filtrelenerek akıyordu düşünce zincirinde. Tebessüm etti sadece. 'Ne bilirdi ki 10 yaşında ki bir velet aşk hakkında'. Oysa bilmese de her zaman öğreneceği bir hikaye vardı. Öğretenler de vardı. 'Ona bu dersi öğreten neyi amaçlamıştı acaba ?' Olayı tekrar gözünün önünde canlandırmaya karar verdi. Soluduğu hava ciğerlerinde ısınırken gözlerini kapatıp, gençlik şelalesine yakınlaşıyordu. Belirsizleşen çizgileri gözünde canlandırmaya çalışırken 'Rüzgar' dedi içinden. Bütün detaylarıyla çocukluğuna ait bir yüz beliriverdi.
Sınıfına sonradan gelmişti. O kızla ne beraber büyümüşlüğü vardı, ne de aynı mahallede vakit geçirmişliği. Bir oyun arkadaşı değildi ve yabancıydı. Utangaçlığına yenik düştüğü ve konuşamadığı için sadece izlerdi. Onun girişini ve çıkışını seyreder, teneffüste gözleriyle onu arardı. Bulamayınca top vardı. Arkadaşlarıyla topun peşinden koşardı. Rüzgar'ın evini bilmezdi, izlemek aklına gelmezdi. Sadece kendi evinin yolunu bulup, mahallesinin hayat dolu havuzunda oyunlara koşardı. Ne kavgalar ederdi bir bilyeye uğruna... Çelik çomakta ondan ustası yoktu. Saklambaçta en uçlara siner, yakar topta çabuk düşerdi. Kızlarla oynadığı seksek bile anılarının mabedinde gizliydi.
Rüzgar'ı derin derin izlediği yılların bozulmasına ramak kalmıştı. Meğer onu izleyen yalnız kendisi değilmiş. Bir teneffüste arkadaşlarıyla toplandıkları sırada Barış; sınıfın en gözdesi, kısa boylu, bebeksi yüze sahip ve bütün kızlar tarafından tatlı bulunan Yunus'a :
"Sena ile aranızda ne var? Oldukça yakınsınız?" diye sordu.
Ancak cevap alamadan, Sena ve Rüzgar'ın yanlarından geçişiyle bütün konu dağıldı. Arkalarından izleyenlere sadece toz bıraktılar. Tozu yutan Osman iç çekti:
"Ahh şu Rüzgar o kadar güzel ki... Resmen aşığım ona."
Aşkın ne olduğunu bile bilmeden Osman'ın kurduğu cümleye öfkelendi. Tüm dürtüleri kıskanması gerektiğini söylüyordu. Rüzgar'ı paylaşamazdı. Hemen her gün konuştuğu maç arkadaşının iç geçirişi, kendisi için iyi bir şey olamazdı. Aşk olarak bildiği şey onun için okula beraber gitmek, yakınlaşmak, okul sonrası vakit geçirmek, ders çalışmak yada oyunlar oynamaktı. Rüzgar'ın kendisiyle yapmasını arzuladığı her şeyi Rüzgar'la yaptığını düşünmesi onu ifrit ediyordu. Duyguların en beterine kapılarak:
" Sen aşık olamazsın ! Ben aşığım ona!" dedi. Duyanlar arasında Barış, attığı kahkaha ile tüm dikkatleri üzerine çekti. Eğlencesinin sonu geldiğinde parmağı ile Yunus'u işaret edip, rampa tırmanırcasına dudaklarını oynatarak:

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALEMİMDEN ÖYKÜLER
Short StoryZihnimde öğütülen hikayelerim; kurguladığım romanlara giden bir basamak, buluştuğu her okur ise bu basamakta bana bir yoldaş. Damak tadı uyan herkesi hikayelerime beklerim. Yerinde ve doğru eleştirilerinizle gelişebilmek, daha iyi öykülere yelken aç...