5.Bölüm (Deliren Canlı)

270 65 64
                                    

ZEREF

Aah, az daha kaybediyordum kendimi. Onu görmezden gelmeye başlamak gerçekten çok zor olmaya başlamıştı. Elimde değildi, o kadar sevimliydi ki ona uzanıp tutunmak istiyordum ama yapamazdım, yapmamalıydım.

Yalnızlıkla ilgili söylediği sözlere hak verip onun derdine çare olmak istesem de diğer seferlerde olduğu gibi bunun da sonunun iyi gitmeyeceğini biliyordum.

Sandalyeye iyice yerleşirken gerçekten bu evde kalmam gerekip gerekmediğini düşünüyordum. Diğer hayaletleri görmezden gelmek daha kolaydı ama ondan beni çeken bir şeyler vardı.

Gülüşü kalp ısıtıyordu. Bir hayalet olmasına rağmen kendi soğukluğuna aldırmadan benim sıcak bedenimi daha da ısıtıyordu bir gülümsemeyle ve bu tehlikeliydi, bir hayalete bağlanamazdım, bağlanmamalıydım.

O yüzden ondan olabildiğince uzak durmalıyım diye düşünmüştüm ama bu sevimli hayalet bu düşüncelerimin hemen ardından beni tamamen delirtme girişiminde bulunmuştu.

Bu düşüncelerimin üzerinden bir hafta geçtiği düşünürse, bu bir haftadır tam anlamıyla bir cehennem hayatı yaşıyorum demekti. Ciddi anlamda bana musallat olmuştu ve açıkcası bu hiç hoş değildi.

Oturmak üzere olduğum sandalye sürekli çekiliyordu, yere düşmekten iyice arkam ağrımıştı. Ve bu hep sandalyemle başlayıp çalışma masamla devam ediyordu, her yeri dağıtıp duruyordu ve düzen seven benim için bu tam bir kabustu.

Normalde çalışırken kağıtlarımın tek bir yerde durmasına özen gösterirdim ama artık kağıtlarımı bulamıyordum bile ki bu kaybettiğim şeylerden sadece bir kaçıydı, evde sürekli bir aranma modundaydım.

Ne zaman duşa girsem ışıklar hep kapanıyordu ya da su kesiliyordu. Ya görme engelli biri olarak yaşamayı öğrenmeye başlayacaktım ya da sönmeyen ışık icat edilmesini bekleyip yaşlanacaktım.

Zar zor hazırladığım yemeklerimse hep bozuluyordu ya da çöpte beliriyordu. Burda yemekten bahsediyoruz! Kutsal bir şey olan yemeğe dokunmasaydı bari!

Yemek yoksa sıcak bir şeyler içerim diyordum ama o zaman da üstüme dökülen sıcak çay ve kahvelerin haddi hesabı olmuyordu, gözümün içine baka baka bardağı üstüme ittirip benim yanmamla birlikte kahkahayla gülmeye başlıyordu.

Onu güzel delirtmiş olmalıydım ki o da beni delirtmeye çalışıyordu. Hayaletlerin benimle uğraşmasına alışkındım ama genelde onlar bana bulaştığında ben de onlarla uğraşırdım ama bu sevimli hayaletin yok olmasını istemediğim için kendimi tutmam işleri zorlaştırıyordu.

Hem de o kadar zorlaştırıyordu ki bu gece de uyuyamamıştım. Uyutmuyordu ki küçük şeytan, sürekli ev başıma yıkılacakmış gibi bir yerlerden ses çıkartıp duruyordu.

Yastığın arasına kafamı sıkıştırmaya çalıştıysam da hala evin içinde deprem oluyormuş gibi bir ses vardı, o ses bittiğinde televizyonu açıyordu ve sıcak yatağımdan kalkıp kapatmak zorunda kalıyordum.

Sıcak yatağımdan kalkmadığım zamansa... "Cidden yeter ama! Yaz ayındayız!"

Evde oluşan kutup soğukluğuna karşılık yataktan zar zor kalktım ve titreyerek üzerime kalın bir şeyler geçirdim. Benden başka kim yaz ayında her an kazağına sarılmaya hazır bekleyip tetikte olurdu ki?!

Gerçekten delirmeme ramak kalmıştı, soğuk, ses, yanıp sönen koridor ışıkları... Derin derin nefes alıp sabırlı olmaya çalıştım ve kendi odamın ışığını açıp yatağın üstüne oturdum aklımı toplamak için.

Elimle saçlarımı dağıttıktan sonra bunu hak ettiğimi düşünmüştüm ve bu biraz kendimi sakinleştirmemi sağlamıştı, en başında onu delirten bendim sonuçta ama yine de bu kadarı...

Aslında daha beterini görmüştüm ama beni delirten şey ona kıyamıyor olmamdı, yoksa bir hayaleti kısa süreliğine de olsa ortadan kaldırmanın bir çok yolu vardı. Onun üzerinde asla kullanmayacağım türden.

Bir işe yaramayan tecrübelerime lanet edip pencereyi izlerken kapıdan yavaşça içeri süzüldüğünü fark ettim, suratındaki ifade halinden memnun birine ait olmasına rağmen yine de üzgün bir tarafı vardı.

Ben de onu karşılamak için ayağa kalktım ve doğrudan gözlerine baktım yine, uzun zamandır böyle bir tepki vermediğim için irkilmişti göz göze geldiğimizde. Haklı olsa bile benimle bu kadar uğraşmasına bir dur demeliydim artık.

Bu uzun bakışmamızdan sonra eve ilk geldiğim zaman ki gibi yapıp "Yoksa yine cam mı!?" diyerek yanından geçip cama ilerlediğimde tek amacım yaptıklarını ona geri ödetmekti ama bu onu beklediğimden daha fazla sinirlendirmişti.

Sinir bozucu bir rüzgarla etrafı dağıtmaya başladığında ona söyleyecek hiçbir şeyim yoktu, sessizce bitmesini beklemeye razıydın ama gözlerim odadaki tabloya kaymıştı. Bu her şeyi biraz değiştirmişti işte.

Onun yere düşüp çizildiğini görünce tüylerim diken olmuştu. Gerçekten ürpermiştim iliklerime kadar. "Hayır! Hayır! Tablo olmaz!"  Telaşla sanki bir canı kurtarmak ister gibi tabloya koştum. Onu yerde görmek hiç hoşuma gitmemişti. "Bu kadarı yeter...."

Sinirle tabloyu yerden kaldırdığımda tepkimin ciddiyetini yüzümden fark etmiş olmalıydı ki rüzgarı durdurup endişeyle yüzüme bakmaya başlamıştı.

"Bu bardağı taşıran son damlaydı artık." Tablonun üstündeki cam kırıklarını silkelerken onun yüzünü görmek dahi istemedim o an. "Anılarıma saygısızlık yapılmasına katlanacak değilim."

Bir Küçük Hayalet MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin