*Multimedia: Çilek Çocuk*"Sayın yolcularımız, Arjantin'e gelmiş bulunmaktayız. Lütfen hostesler eşliğinde uçaktan inişinizi gerçekleştirin."
Benim için iğrenç geçen bir uçak yolculuğundan sonra Buenos Aires'e gelmiştik. Burası kalacağımız şehirdi. Anne ve babam yol boyunca mutlu olmam için bana çeşitli şakalar yapmıştı ama hayata küs gibiydim. Baktığım her yerde; Simon'un gözünden akan bir damla yaşla bana 'gülümse' deyişi canlanıyordu. Sahi ya, acaba şuan ki durumumu görse bana ne derdi? Sözümü tutamadığım için bana küsmeye çalışırdı belki. Ardından derince gülümsedim. Bana verdiği flaş belleği yol boyunca elimden bırakmamıştım. Avucumu açarak boşta kalan elimle avcumdan flaş belleği aldım. Flaş belleği tekrar kalbime bastırdım.
Uçaktan ineli ortalama yarım saat olmuştu, şimdi Bayan Sharon'un arabasında, özel şoförlerinden biriyle yeni evimize doğru gidiyorduk. Dürüst olmak gerekirse heyecanlıydım, hemde biraz fazla.
Tamam, Meksika'dan ayrılmak istemiyordum ama Arjantin güzel bir ülkeydi. Çoğu insanın hayallerini süsleyen bir ülkeydi burası. Belki de mutlu olmalıydım. Çevremdeki herkes bunu istiyordu; Simon... Ailem...
Ben düşüncelerime dalmışken arabanın durduğunu yeni fark etmiştim. Araba durunca şoförle birlikte arabadan indik. Burası Meksika'ya göre daha sıcaktı, yada bana öyle geliyordu, bilmiyorum. Uzun süre oturmaktan olası gerek üzerime yapışan tişörtümü çekiştirdim ve önümdeki evi incelemeye başladım.
Ev grinin oldukça açık bir tonuna boyanmıştı, oldukça büyük bir evdi. Evin bahçesi de en az kendisi kadar büyüktü. Bahçede çeşitli bitkiler yetiştirmişti. Çimenlerin yeşiliyle gökyüzünün mavisi o kadar uyumluydu ki... Gülmeye ve küçük bir çocuk gibi etrafımda dönmeye başladım. Burası hayâl ettiğim gibi bir ev değildi, ben daha çok resmi ve katı bir ev bekliyordum. Bayan Sharon'dan ve Ambar'dan hoşlanmadığım kesin bir gerçekti ama en azından sevebileceğim ve eğlenebileceğim bir yere benziyordu burası.
Annem gülümseyerek babama beni gösterdiğinde ikisi de bana bakıp gülümsediler. Annemin, "Burayı sevdi gibi. Umarım alışması zor olmaz...", deyişini duymuştum. Dönmeyi bırakıp onların yanına gittim. Anne ve babam bana sarılırken bende onlara sarılıyordum. Ayrıldığımızda anne ve babam şoförün peşinden evin içine doğru yürümeye başladılar. Bende bir yandan onları takip edip bir yandan da çevreyi inceliyordum.
Kısa süren bir yürüyüşten sonra evin arka tarafından giriş kapısına gelmiştik. Arka kapıdan içeri girdiğimizde etrafı incelemeye başladım.Eve ilk girdiğinizde gözünüze evin dışıyla aynı renge boyanmış duvarlar çarpıyordu. Bazı duvarlara tablolar asılmıştı. Tablolar genellikle beyaz ve mavi renginden oluşuyordu, ki bu benim oldukça hoşuma gitmişti. Gri duvarlardan oluşan koridorun sonunda geniş bir oda vardı.
Annem, yanıma gelerek beni yönlendirdi ve işaret parmağıyla az önce gördüğüm geniş odayı gösterdi. "Bak burası mutfak. Mutfakta sarı bir kapı var. O kapıyı geçince bir koridor var. İşte o koridor bize ait. Orada senin ve babanla bizim odamız var. Aynı zamanda koridorun sonunda bir kapı daha var. Orası da bahçeye çıkıyor. Bundan sonra eve oradan girip çıkacağız."
Burası bir labirent gibiydi. Alışmam zor olacağa benziyordu. "Burası biraz karmaşık. Ama alışırım ben." Annem kafa sallayıp önümden yürümeye başladığında babamın yokluğunu farkettim. ''Babam nerede?'' Annem etrafına bakındı. ''Az önce Bayan Sharon'la senin okul kaydın için konuşmaya gitti.'' Ah, doğru ya! Birde benim okulum vardı. Yaz tatilinin bitmesine 1 hafta kalmıştı ve benim, gideceğim okulun adı dışında bildiğim hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekiz Tekerlek Üzerinde || Sou Luna FanFic.
FanficLuna; hayatını sekiz tekerlek üzerinde geçiren, Simon'un esprilerine deli gibi gülen, çalıştığı fast food dükkanın teslimat işlerinden sorumlu, neşeli bir kız iken ailesine gelen bir iş teklifiyle Meksika'dan yeni bir ülkeye taşınmak zorunda kalır...