20.06.2019 (23.58)❄❄❄
Çoğu sabah olduğu gibi, bu sabahta çalar saatimin pilini yenilemeyi unuttuğum için işe oldukça geç kalmıştım. Ve yine; çoğu sabah olduğu gibi kaçırdığım otobüsün arkasından otobüsün duracağı diğer durağa kadar koşmak zorunda kalmıştım. Sonunda otobüs durağa yaklaşıp durduğunda, durakta bekleyen 3-4 kişiyle birlikte otobüse bindim. Sabahın erken saatlerinde olduğumuz için otobüs çok dolu değildi. Şoföre parasını uzatıp tekli koltuklardan birine oturdum ve içindeki patenlerden dolayı oldukça ağırlaşan sırt çantamı kucağıma koydum.
Bu hayatta en çok değer verdiğim şeylerden biriydi patenlerim. Yaklaşık 6. yaşımdan beri paten kupllanıyordum. Paten sürmeyi oldukça seviyordum ve hız yapabiliyordum fakat serbest stil müziklerle dans ederek paten kaymayı bilmiyordum. En büyük hayalim günün birinde bir paten pistinde paten kayarak şarkı söylemekti ve kesinlikle hayalimi gerçekleştirmeden ölmek istemiyordum.
Çalıştığım fast food dükkanın önüne geldiğimizde çantamı tekrar sırtıma taktım ve otobüsten indim. Muhtemelen yine geç kaldığım için General bana kızacaktı ama bunu alışmıştım artık.
"Luna Valente... yine geç kaldın!" Başımı yana doğru çevirdiğimde bana gülerek bakan Simon'u gördüm. Gülümseyerek kafamı iki yana salladım ve arkadaşıma soran bakışlarla baktım. "General nerede?" Simon, 'bilmiyorum' dercesine alt dudağını sarkıttı ve konuşmaya başladı:
"Normalde yarım saat önce buraya gelip bizi denetlerdi. Bi' işi çıktı herhalde." Sonra elinde tuttuğu işyeri kıyafetlerini kucağıma doğru fırlattı.
"Neyse sen şunları giy gel. Birazdan gelir herhalde General." Kafamı onay verircesine salldıktan sonra Simon'a, "General gelirse lavoboya gitti dersin," deyip dükkanın arka tarafında bulunan çalışan odalarının kızlar için ayrılmış bölümüne girip üzerindekileri değiştirdim. İşyeri kıyafetlerimiz öyle beyaz gömlek siyah kalem etek falan değildi. Kırmızı renginde diz kapaklarımızın ortalama bir parmak üzerinde biten bir şort ve sarı lakos bir t-shirt'dü.Ben genel olarak sipariş-teslimat işlerinden sorumlu olduğum için her yere patenlerimle giderdim. General ise bundan hiç rahatsız değildi çünkü patenlerim sayesinde teslimatları hızlı bir şekilde müşterilerimize ulaştırabiliyordum. Belki kask, diz ve bilek koruyucuları takmasaydım teslimat görevimi elimden alabilirlerdi çünkü General aynı zamanda iş saatleri içinde biz çalışanlardan sorumlu olan kişiydi.
Üniformalarımı giyip çalışma odasından çıktım ve bir şarkı mırıldanarak burger hazırlayan Marta'nın yanına doğru ilerledim. Biraz Marta'yla sohbet ettim. Marta; koyu sarı saçlara ve siyah gözlere sahip, yüzünde birkaç çil olan güzel bir kızdı. Marta'nın yanından ayrılıp Simon'a doğru yürümeye başladım. Yürürken bir yandan da dün gece gördüğüm rüyayı düşünüyordum.
"Dünyadan Luna'ya! Beni duyabiliyor musun?" İrkilerek kafamı kaldırdığımda bana doğru el kol hareketleri yapan Simon'u gördüm. "Hey, yine nerelere daldın?" Daha sonra parmağını şıklattı. "Dur tahmin edeyim, yine o garip rüyalarından birini düşünüyorsun."
Kollarımı göğüs hizamda kavuşturup başımı dikleştirdim. "Benim rüyalarım garip değil bir kere!" Simon, benim taklidimi yaparak kollarını kavuşturdu ve başını aşağı eğdi. Ondan kısa olduğum için o eğilirdi, ben kaldırırdım kafamı.
"Emin misin, Luna? En son rüyanda bir fille şarkı söyleyip dans ediyordun da." O bana gülerken ben fille söylediğimiz şarkının melodisini mırıldandım.
"Bak, böyle bir melodisi vardı işte!" Aklıma gelen melodiyi biraz daha sesli mırıldanırken Simon da kafasıyla bana eşlik ediyordu. Gözlerimi onun gözlerinden ayırıp çevreyi taradığımda bize doğru neredeyse ateş fışkıran gözlerle bakan General'i gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekiz Tekerlek Üzerinde || Sou Luna FanFic.
Fiksi PenggemarLuna; hayatını sekiz tekerlek üzerinde geçiren, Simon'un esprilerine deli gibi gülen, çalıştığı fast food dükkanın teslimat işlerinden sorumlu, neşeli bir kız iken ailesine gelen bir iş teklifiyle Meksika'dan yeni bir ülkeye taşınmak zorunda kalır...