*Multimedia: Luna ve Simon.
Kart tasarımı bana aittir.*"Sizce, aşk nedir?" Gözlerimi birkaç kez hızla açıp kapattım. Karşımdaki sarı mikrofonlu haber muhabirine ve yanındaki kameramana baktım. Aşk konulu bir sokak röportajı yapıyorlardı ve sıradaki kurbanları bendim. Ama yanlış kişiye soru soruyorlardı. Ben, aşk konusunda ne bilebilirdim ki? "Ben hiç aşık olmadım."
Verdiğim olumsuz cevap yüzünden onları zor durumda bırakmıştım, ama yanlış kişideydiler. "Peki," dedi muhabir. "Aşk konusunda bir fikriniz var mı?"
"Aşk konusunda hiçbir fikrim yok. Şimdi izin verirseniz evime gitmek istiyorum." Kameraman, haber muhabirine yayını toparlaması için kaş göz işareti yaparken ortamdan hızla uzaklaştım.
Nina'yla acayip tanışmamızdan sonra Roller'da çok oyalanmamış, eve gitmek için sokağa çıkmıştım. Roller'ın yanındaki alışveriş merkezinden sonraki caddede bir sürü dükkan vardı. Dükkanların hepsi rengârenkti, sanki caddenin yaşam kaynağı onlardı. Caddeden geçerken burnuma Suffle ve Taco kokuları geliyordu. Taco, Meksikanların geleneksel yemeğiydi. Bir kitapta Taco'nun atasının Osmanlı Devleti'ne dayandığını okumuştum.
Etrafı zihnime kazıya kazıya yürüdüm ve sonunda eve geldim. Evin büyük giriş kapısından içeri girerken anlamsız melodiler mırıldanıyordum, ta ki Bayan Sharon beni görene kadar. "Luna Valente, umarım evimin salonunda gürültü yaparak rahatça dolaşman için gerekli bir sebebin vardır."
Bayan Sharon'un otoriter sesini duyduğumda mırıldanmayı kestim. Nereden geldiğini bilmediğim bir cesaretle konuştum, "Burası evin giriş kapısı değil mi? Yanlış yerden girdiğimi sanmıyorum."
Gözlerini kıstı, gergindi, bunu rahatlıkla yüzünden anlayabiliyordum. "Bu evin kendine göre kuralları var. Her istediğin zaman evin içinde dolaşamazsın. Sizler için yapılmış bir arka kapı var," dedi ve ekledi, "Artık Meksika'da, kendi evinizde değilsin. Burası benim evim ve buranın kendine göre kuralları var. Kendine en kısa zamanda çeki düzen vermelisin."
Gören de eve bacadan girdim sanardı! Konuşmamak için hafifçe dilimi ısırdım ve mutfağa girdim. Bayan Sharon'un uzaklaştığını gitgide alçalan topuklu ayakkabı sesinden anlayabiliyordum. Annem, Amanda'yla birlikte tezgaha doğru dönmüştü. Muhtemelen yemek yapıyorlardı, bu yüzden beni fark etmemişlerdi.
Burnuma gelen patates kızartması kokusuyla kocaman gülümsedim. Patates kızartması en sevdiğim yemekler arasındaydı. Meksika'ya özel domatesli acı sosla tadı gerçekten çok iyi oluyordu. "Bak Amanda, domatesi her zaman baharattan fazla atacaksın. Yoksa baharatın tadı fazla olur ve domates arada kaynar-"
"Tencerede kaynamıyor muydu domatesler?" Babamın sesiyle arka tarafıma doğru döndüm. Kapıya yaşlanmıştı ve yüzü gülüyordu. Ben esprisine kıkırdarken annem babama sahte bir kızgınlıkla baktı. "Kolaysa siz yapın beyefendi!" Babam yaslandığı kapıdan ayrıldı ve annemin yanına giderek onu kolunun altına aldı. "Senden iyi yemek yapan yok Moni." Babam anneme bazen 'Moni' diye seslenirdi.
"Monica, tuz eklemeye gerek var mı?" Araya giren Amanda'nın sesiyle annem babamın kolunun altından çıktı ve Amanda'ya doğru döndü. "Gerek yok. Kaynamıştır o. Ocağı kapatabilirsin." Amanda, ocağı kapattı ve kırmızı tavadaki sosu beyaz renginde, içinde patates kızartması olan tabağa döktü. Annem ve Amanda sofrayı yerleştirmeye başladığında beni görmedikleri için kolayca mutfaktan sıvıştım.
Odama doğru yürürken bir yandan da gereksiz düşüncelerle kafamı yoruyordum. Odama gelince yatağın yanında beni bekleyen alışveriş çantalarıyla karşılaştım. Bunun üzerine omuzlarımı düşürürken, 'Neden bunları daha önce yerleştirmedim ki?' diyerek kendi kendime kızıyordum. Gardırobumdan lacivert renkte, üzerinde tatlı unicorn'lar olan geceliğimi çıkardım ve hızlıca üzerime giydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekiz Tekerlek Üzerinde || Sou Luna FanFic.
Fiksi PenggemarLuna; hayatını sekiz tekerlek üzerinde geçiren, Simon'un esprilerine deli gibi gülen, çalıştığı fast food dükkanın teslimat işlerinden sorumlu, neşeli bir kız iken ailesine gelen bir iş teklifiyle Meksika'dan yeni bir ülkeye taşınmak zorunda kalır...