* Bebe Rexha - I'm A Mess
29 Ocak 2017
Kapalı olan gözleri aracın durmasıyla açtım. Gördüğüm rüya yüzün-den uyanmış, bir daha uyuyamamıştım. Rüyamı parça parça hatırlıyordum: Lunaparktaydım, dönme dolaba binmiş cebimde bir anahtar bulmuştum ve düşerken uyanmıştım.
Mustafa Amca' nın sesini duydum. "Gençler, buradan sonrası patika minibüs giremez, yürüyeceksiniz."
Bu uyarıdan sonra, kucağımda olan siyah şişme montumu ve uyandığımda topladığım sırt çantamı alıp kendimi dışarı attım. Arkamdan gelen kargaşa sesini umursamadım. Verdiğimiz otuz dakikalık molada uyumayı seçtiğim için şuan hava almaya ihtiyacım vardı.
Araçtan indiğimde gözlerime patika yol takıldı. Özenle dizilmiş Çınar ağaçları yolun iki tarafını kaplamış olsa da ferah görüntüyü bozmuyordu.
Arabadan inen herkes, bagajın önüne doluşmuştu. Yanlarına gittim. Bagajdan bavulumu çıkarıp arkadaşlarıma baktım.
"Bir saniye herkes beni dinleyebilir mi? Sessizlik lütfen." diyerek, bütün ilgiyi üzerine topladı Doruk. Boğazını temizleyip konuşmaya devam etti.
"Teşekkürler. Bugün burada beş günlük Uludağ gezimiz için toplanmış bulunmaktayız." Sırtını dikleştirip saatine baktı. "Yaklaşık on beş dakika içerisinde konaklayacağımız yere ulaşamazsak öleceğiz. Kutay da benim elimde kalacak."
"Benim ne suçum var be koyun!" diyerek konuya atıldı Kutay.
"Sizinle ilgilenemeyeceğim Kutay Bey. Ah, pardon! Mamut Bey. Evet, arkadaşlar beni takip ediniz." dedi ve ilerlemeye başladı.
Bavulumu bırakıp montumu giydim. Beni beklemeyen FEDAKAR arkadaşlarımın ardından hızla yürümeye başladım.
"Evet gençler yaklaşık on beş dakikanın ardından –şükür ki- kalacağımız yere gelmiş bulunmaktayız. Herkes odalarına yerleşebilir." Konaklayacağımız yere geldiğimizde Doruk yine üstlendiği rehberlik görevini yerine getirdi.
Evin şuan bembeyaz olan bir bahçesi vardı. Ahşap evin bacasından dumanlar tütüyordu. Bahçenin yan tarafında çitlerle çevrili bir uçurum vardı. Aynı zamanda evin ve bahçenin etrafı çitlerle çevriliydi.
"Of, Doruk! Zaten uykum var. Senin rehberlik havalarını çekemeyeceğim." Yalaz kapandı kapanacak gözlerle Doruk'a bu sözleri sarf etmişti. Doruk'tan yanıt gecikmedi. "İlerleyelim, Yalaz Bey." dedikten sonra ilerlemeye başladı.
Yalaz bir of çekerek arkasından yürüdü. Yanında olduğum için ona ayak uydurup bahçeye girdim. "Arabada falan uyumadın mı? Gözler-inden uyku akıyor." dedim.
Gülümsedi. "Uyuyamadım ki, Doruk rahat verdi mi sanıyorsun?" Kahkaha attım. "Ben uyudum ama." Karlara bata çıka yürümeye devam ettik. Eve ulaştığımızda merdivenlere yöneldim. Aklıma gelen şey ile durup Kutay'a döndüm.
"Kutay odalarımız nerede kardeşim?" dedim. "Evet, uyumam lazım yoksa birazdan bitkisel hayata geçiş yapıp yığılacağım şurada." Dedi Beste ve Çağrı'nın yanındaki yerini aldı.
Olanları izlerken Kutay'dan cevap geldi. "Burası üç katlı bir apartman aslında. Her katta iki daire var. Düzeni ayarlarız salona gidince."
Başımı sallamakla yetindim. Basamakları çıkmaya başladım. Yorgun veya uykusuz değildim. Fakat keyifsizdim. Neşelenmem gerekiyordu.
Salona oturmuş konuşup en sonunda kimin nerede kalacağına karar verdikten sonra odalarımıza gidiyorduk. Zemin daire en büyük olandı ve orada hep beraber olacaktık. Kısmen toplanma alanı gibi bir şeydi. Benim odam ise üst katta altıncı dairedeydi. Beste, Eda ve ben beraber kalacaktık. Karşımızda yani beşinci dairede Kutay, Doruk Ve Ulaş olacaktı. Aşağıdaki dördüncü dairede Yalaz ve Çağrı kalacaklardı. Onların yan dairesinde ise Simge ve Hilal... En alttaki iki dairenin biri boştu diğerinde ise birkaç yardımcı kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehir
General FictionZehir; Tatsızdır. Kokusuzdur. Şeffaftır. Zehir' dir işte. Anlaşılmaz. Bir damlası dahi koskoca bir ömrü devirebilir. İntikam ateşini alevlendirebilir. Zehir' e bir kez bulaşan kişinin geri dönüşü yoktur. Acı çektirir. Zehir'in yapamayacağı ne vardır...