*Yirmi7 - Sokak Lambası
30 Aralık 2000 Cumartesi 04:35
"Geldim... Getirdim... Artık bitti mi?" Dedi, adam. Sözcüklerinin arasında sık sık aldığı nefesler sesinin boğuk çıkmasını önlemediği gibi konuşmasını zorluyordu. Koştukça, alnından ve tüm vücudundan süzülen ter damlaları bunu doğruluyordu. Orta yaşlarda olan adam gözlerini odanın içinde gezdirdi. Karşısındaki dışında her yere bakıyordu.
"Geldin. Gelmezsin diye düşünüyordum. Her neyse getirdiğini ver."
Adam elindeki soğuk metale baktı. Ardından önündeki açık avuca bıraktı. "Çıkabilir miyim?"
"Hayır," dedi. Elindeki kağıtlar ile ilgileniyordu. "Çıkamazsın."
Adam cevap verdi.
"Ne yani? Ne yapacaksın? Beni öldüremeyeceğini biliyorsun, Magoa. Ben sana itaat etmiyorum. Evet, neler yapabileceğini biliyorum ama korkmuyorum senden. Bana hiçbir şey yapamazsın." Dedi adam nefesini düzene soktuğunda
Magoa, güldü. Adama döndü. Konuşmaya başladı.
"Ah, ne kadar egoistsin öyle! Sana bir şey yapacağımı sanmam Fatih Demirer. Yakın zamanda kızın doğacak diye biliyorum. Yanlış mıyım?"
"Ha..hayır."
"Evet, biliyordum. İsmini ne düşünüyordunuz? Almina idi sanırsam. Almina Demirer. Güzel isim." Dedi Magoa. Elindeki metal anahtarı önünde olan sandığın kilidini açtı.
"Hey! Artık gitmeliyim. Sandıktakini görmek istemiyorum."
Bakışlarını adama çevirdi. Hep çatık olan kaşları şimdi daha da çok çatılmıştı. Sözcükler anlamını yitirmiş, ses telleri görevini bakışlarına adamıştı. O bakışlar orta yaşlardaki adamı yerine sabitledi.
Ellerinin arasındaki tozlu sandığın kilidi etkisiz hale gelmiş, dolup taşan sandığın kapağını sabit tutamamıştı. Magoa, deri koltukta kıpırdandı, camdan içeriye, doğan güneş ışınları süzülüyordu. Birkaç deri koltuk, on iki kişilik büyük bir masa ve masanın üzerini kağıtların doldurduğu depoda, tozlu kullanılmamış bir piyano öylece duruyordu. Duvarlardaki çerçevesiz resimlerde beliren insan silüetleri odanın zaten karanlık havasını zifiriye boyamıştı.
Büyük masaya doğru yürüdü Magoa. Arkasında duran adama işaret ve orta parmakları ile onu takip etmesini emretti. Sandalyeyi çekip oturdu. Adam ise izin almadan bir sandalyeye kurulmuştu bile..
Ufak sandığı açmadan önce karşısındaki adama baktı Magoa. Fatih Demirer'e. Dudaklarından ana dili olan Portekizce sözcükler çıktı. "Eu preencherei esta caixa com fotos de sua filha. " (Bu kutuyu kızının resimleriyle dolduracağım)
Adam yutkundu. Kafasını işgal eden sorularla baş başa kalmaktan korkuyordu. Daha nefesini dinlemediği kızına ne olacağından korkuyordu. Ama hiçbir şey yapamayacağını biliyordu. Yeni öğrendiği dili kullanarak konuşmayı zorlanarak başardı.
"Por que?" (Neden?)
"Eu não vou dizer. Mas ele não terá nada para seu filho a menos que ele o proteja." (Söylemeyeceğim. Ama onu korumadığı sürece oğluna hiçbir şey olmayacak.)
Adam o kadar hızlı kalkmıştı ki, arkasındaki sandalye devrildi. Merak ve korku kalbinin tam ortasını kiralamıştı. Endişe, korku, merak, tedirginlik, panik bundan sonra çevresini saracaktı ve o bunu biliyordu. Oydu işte. Magoa. Bir kadının içindeki sadist adam. Küllerinden doğan bir Anka. Taze bir bayatlık. Sonsuz bir kısıtlama. Yalnız bir kalabalık.
Magoa, adamın arkasından kalktı. "Yerinde olsam hareketlerime dikkat ederdim Demirer, Hem-" adam siyah yakalı gömleği avuçları arasına aldı. Gözlerindeki sinir, korku ile harmanlanmış Magoa'yı hedef almıştı.
"Ne hareketinden bahsediyorsun? Onlara hiçbir şey olmayacak! Belki ben değil ama onlar seni mahvedecek! Oğlum senin ateşin, kızımsa küllerin olacak! Bunu da böyle bil!" dedikten sonra bir hışımla ellerindeki kumaşı bıraktı. Hemen ardından yumruklarını sıkarak depodan çıktı.
Adımları sarsaktı . Depodan birkaç sokak uzaktaki ıssız bir patikaya saptı. Gözlerinden akan yaşları hıçkırıkları ile fark etti. Etrafına baktı, çam ve meşe ağaçlarından başka bir şey göremedi. Ayakları daha fazla Fatih'i taşıyamadı. Dizleri yere değdiği an gökyüzü de onunla birlikte gürledi. İçinden geçen sözler güven ile beklentiyi taşıyordu. "Ilgaz'ım ve Almina'm birçok insanın geleceği sizin ellerinizde. Yıpranacaksınız. Ancak buna değecek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehir
General FictionZehir; Tatsızdır. Kokusuzdur. Şeffaftır. Zehir' dir işte. Anlaşılmaz. Bir damlası dahi koskoca bir ömrü devirebilir. İntikam ateşini alevlendirebilir. Zehir' e bir kez bulaşan kişinin geri dönüşü yoktur. Acı çektirir. Zehir'in yapamayacağı ne vardır...