Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
10 Mart 2011
Soğuktan burnu kızarmış, elinde resim çantası ile kampüse giriş yapmıştı. Sabahları oldu olası sevmiyordu. Zaten uzun zamandır Seokjin ile vakitte geçiremiyordu. Son bir aydır resmen uzaklaşmışlardı sanki. Sürekli dersim var, çalışmam lazım diyip bir yerlere gidiyor ve geç saate kadar kaldıkları yurda gelmiyordu.
Mesaj atsa, arasa aklı kalmaz veya kırılmazdı ama sevgilisi asla iletişim kurmuyordu. Hayalleri farklıydı. Ondan uzaklaşmaz sanıyorken böyle olması... Gözlerinin dolduğunun farkında bile değildi. Gözyaşları ister istemez akmaya başladı.
Oturduğu bankta düşündükçe kalbi acıyor canı yanıyordu. Seokjin'i öyle seviyordu ki ondan asla gitmesini istemiyordu. Seokjin aşırı derecede yorgundu dün gece baya zorlanmıştı. Ama karşısındaki güzellik onu mutlu etmişti. Her şeyi harika şekilde yapmıştı. Eksiksiz ve kusursuzdu.
Zevkle ve sevgiyle...
Kampüsten içeri girmesi ile Taehyung'u görmesi bir oldu. Yüzüne yorgunluğunu belli etmemek için geniş gülümsemesini takındı. Yanına ilerledikçe suratı düştü. O ağlıyor muydu? Hızla koşup sarıldı sevgilisine. "Taehyung bebeğim ne oldu?" Seokjin'in kokusunu alan Taehyung daha şiddetli ağladı. Ciddi anlamda canı yanıyordu. Onsuzluk düşüncesi boğazını sıkıyordu.
Taehyung boynuna sokuldu. "Benden sıkıldın mı?" Duyduklarıyla kaşları çatıldı. "Ne?" Taehyung boynuna bir öpücük bıraktı sevgilisinin. "Beni sevmiyor musun?" Bu sefer kimseyi umursamadı. Kulağının altına küçük öpücük bıraktı. "Etkilenmiyor musun?" Seokjin sertçe yutkundu. Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordu. Okulun ortasında kucağa çekilip sevişmek mi istiyordu? "Taehyung, uslu dur!"
Taehyung boynuna tekrar gelip adem elmasını sertçe bastırarak öptü. Arka bahçede kimsenin olmaması işine geliyordu. Seokjin daha fazla dayanamadı. Taehyung'u kucağına çekip, kalçasını sertçe sıktı. "Derdin ne? Ne bu halin?" Taehyung boynuna sarılıp ağlamaya devam etti. "Neden bir aydır uzaksın benden? Neden artık geceleri geç geliyorsun? Neden sana sarılarak uyuma hakkımı elimden alıyorsun? Bıktın mı benden? Sevmi-"
Sözünü Seokjin'in kalın dudakları böldü. Dudaklarını hoyratça sömürüyor iyice tadını almaya çalışıyordu. Geri çekilip biraz uzağında, dağılmış haldeyken bile güzel olan sevgilisine baktı. "Şimdi, şimdi söyle senin bana hissetirdiklerini başkası nasıl hissetirebilir?" Taehyung burnunu çekti, onu ciddi anlamda seviyordu. Yaklaşıp yanağına öpücük bıraktı. "Nerdesin peki bir aydır? Sakın yalan söyleme ders çalışmadığını biliyorum. Ölü gibi geliyorsun yurda."
Seokjin derin bir nefes aldı. Kucağından indirip ellerinden tuttu ve kampüsün dışına sürükledi. Nereye diye sormadı Taehyung. Onunla ise önemi yoktu nereye gittiğinin. Uzun süren yürüyüşün ardından bir evin önünde durdular. Dış rengi açık, mor rengine boyanmış, bahçesinde güzel renkte çiçekler vardı. Tam da Taehyung'un hayallerindeki gibiydi. "Beğendin mi?" Taehyung kafasını salladı. "Hemde çok."
Seokjin sevgilisine döndü. Elini avuçları arasına aldı. Cebinden anahtarları çıkartıp soğuk metalin sıcacık tenle buluşmasına izin verdi. Taehyung kocaman gözlerle bakıyordu. Heyecanlıydı ve anlamıyordu. Seokjin yaklaşıp burnunun ucunu öptü. "Bir aydır nerdeydim sorusunun cevabı. Neden yorgun olduğumun ve seni deli gibi özlesemde neden geceleri geç geldiğimin cevabı."
Taehyung gözleri dolu dolu bakıyordu. Hızlıca sarıldı sevgilisine. "Özür dilerim, çok özür dilerim böyle düşünmemem gerekiyordu özür dilerim sevgilim." Seokjin gülümsedi mis gibi kokuyordu Taehyung. Hemen boynuna sokuldu. Cennetteymiş gibi hissediyordu. Miniğinin ona hissetirdikleri eşsizdi. "Evimize bakmak ister misin?"
Taehyung hemen bacaklarını beline dolayıp kucağına çıktı. "Evet hemde çok isterim." Seokjin gülümsemiş daha da sıkı tutmuştu belinden. "Cidden amacımdan saptırıyorsun beni Taehyung." Taehyung gülümsemiş daha sıkı sarılmıştı. İçeri girdiklerinde hayran kaldı. Resmen istediği gibiydi her şey. "Şimdi burası ikimizin sen ve benim öyle mi? Artık birlikte yaşayabileceğiz."
Taehyung'un heyecanını gördükçe daha erken yapamadığı için kızdı kendine. Yurtta ikili odalarda kalıyorlardı ve ikisi de sarılıp uyumak dışında fazla şeyler yapamıyorlardı. Onu ciddi anlamda özlemişti. "Evet sevgilim sen ve ben. Birlikte sonsuza kadar burda mutlu olacağız." Evin her yerini sevgilisinin kucağında gezmiş en son yatak odasına çıkıyorlardı. Taehyung sıcakladığını hissetti, daha da sıkı sarıldı boynuna. Titrediğinden bile haberi yoktu.
Seokjin anlamış ve gülümsemişti. Onu tabii ki istiyordu ama hazır değilse onu asla zorlamazdı. İkisinin de ilki olacaktı. Daha önce öpüşmekten ileri gidemeyen ikili şimdi tamamen hazırdı. Taehyung'ı geniş yatağa yatırıp dudaklarına öpücük bıraktı. "Rahatla, sen istemedikçe ilerisi olmayacak bebeğim." Seokjin tam üstünden kalkıp gideceği sırada, Taehyung tuttu kolundan. Tamamen hazırdı onun olmaya, hissetmeye ve daha fazlasına.
"Ben hazırım, senin olmaya."
-Günümüz-
Yatağında tavanı izliyordu uzun süredir. Yavaşça kalkıp işlerini halletti. Merdivenleri inip bekledi bir süre koca salonda. Aklına burayı ilk görüşü geldi. Burukça gülümsedi. Seokjin'in kucağında gezdiği yeri, şimdi cansız bedeni dolanıyordu. Onun ellerini sırtında, kaburga kemiğinin altında hissetti. Dudaklarını boynunda, yanaklarında, gözlerinde en son dudaklarında hissetti.
Gözlerindeki yaşlar yine durmadı akıp gitti. Merdivenleri çıktı yavaşça onun kucağında, boynunu öperken yavaş yavaş çıktı. Gözleri kapalı, sadece zihnindeki görüntüye uydu. Odanın önüne gelince bekledi. Şimdi içeri girecekti ama Seokjin olmadan. Bu odaya ilk girişleri sevişerek sonlanmış, güzel anıları vardı. Ama şimdi ondan geriye sadece anılar vardı.
Yere çöktü, ağladı, hatırladı, tekrar ağladı. Uyansın, öpsün, sarılsın kokusunu içine çeksin istiyordu. Onu severdi değil mi? Oda en az Taehyung kadar özlemiştir değil mi? Onu suçlamaz bu yüzden değil mi? Kafasının içindeki bir ton sesle çıldıracak seviyeye geldi. Elleri arasına alıp iki taraftanda bastırdı. Sussunlar ve konuşmasınlar istiyordu.
Biraz daha oturdu orda. Telefonunun çalmasıyla irkildi. Yavaş adımlarla uzandı telefonuna. Doktorun aradığını görünce kalbi sıkıştı. İçini korku saldı ama yine de, ne olursa olsun açmak zorundaydı. Titrek nefes alıp kulağına götürdü.
Nerden bilebilirdi ki telefonun ucundaki beden, ona hayatını vereceğini?