20: "Göğsüm sızlıyor, soluğum hicran.''Final

1.3K 103 284
                                    

"Koma cehennem ateşlerinden kaynıyor,cennet yağmurları kadar serin hissetiriyordu."

"Sevgilim, hadi artık üşüyeceksin gel buraya." Taehyung son kez yerdeki deniz taşlarını topladı. Yanan avuç içlerinde bekletti. Kül ve toprak kokusunu çekti ciğerlerine. Ellerindeki manolya kokusu sindi taşlara. Denizin dalgası keskin bıçak gibi kesiyordu etini. Öylesine yorgun, öylesine ölümü hissediyordu kemiklerinde.

Seokjin sevgilisinin yanına gitti ve arkadan sarmaladı. Sıcak boynuna sokuldu. "Zaten hastasın, daha çok hasta olacaksın lütfen içeri geçelim." Taehyung kafasını sessizce çevirdi ve Seokjin'in kulağının altına öpücük bıraktı. "Doya doya hissetmek istiyorum, biliyorsun hissetmek güzeldir."

Seokjin sevgilisinin sözlerine gülümsedi ve dudağına bastırdı dudaklarını. O az önce hissetmek güzeldir demişti değil mi? Hayır mükemmel, muazzam ve kemik aralarına sızan tatlı ağrı gibiydi hissi. Belinden akan sıcak bir sıvı, kalbine giren ufak ateşin yakan acısı gibiydi. Dilini, dilinin denizine bastırdığında boğulmak istedi.

Sonsuza kadar öpmek ve o ıslaklıkta boğulmak istedi. Sonu olan bir aşkın, sonsuz derinliklerine gömülmek ve yanan damarlarına soğuk su olmak istedi. Seslice ayrıldı dudaklarından. Kızarmış ufak dudaklarına bakıp gülümsedi. "Benden bu güzelliği alamazsın Taehyung, şimdi içeri girelim ve sen ilaçlarını iç."

Taehyung yutkundu ve boğazındaki yumruya inat gülümsedi. "Ölmeyeceğim Seokjin, sadece son bir terapi daha kaldı." Seokjin dolan gözlerine inat daha sıkı sarıldı. Biliyordu ki sevgilisi göğsünde defalarca ağladı, defalarca yenildi ve defalarca o zaferi kazandı. Ama içindeki icranın zifiri hala aynıydı.

Kemiklerindeki sızımsı acı yoruyordu Taehyung'u, aslında onu öldürüyordu. "Bana söz verdin sözünü tutmazsan papatyalarım kararır." Çocuksu bir kızgınlıkla baktı Seokjin'e. İnce kaşları fütursuzca çatıldı, dudakları düz halini aldı ve boyun damarları çıktı açığa. "Asıl sen bana söz verdin kurumuş papatyalarımıza iyi bakacaksın."

Seokjin burnunu çekti ve sevgilisinin boynuna bastırdı dudaklarını. "Söz verdik. Birlikte verdik bu sözü. Biliyorsun Taehyung bu son seans. Doktor ne kadar iyi ilerlediğini söyledi." Taehyung gözünün sönmüş feri ile gülümsedi sevgilisine. Yavaşça kucağına yerleşti ve sevgilisinin onu, sahildeki evlerine götürmesine izin verdi.

Canı çekiliyor gibi hissediyordu ama çok iyi olduğununda farkındaydı. Evin sıcak kokusu ona o kadar iyi gelmişti ki... Aynanın karşısında durdu. Şapkasını çıkardı ve derin bir nefes verdi. Seokjin'in okşadığı, sevdiği ve uğruna bir çok uykusundan vazgeçtiği saçları yoktu. Kaşları dökülmüş daha yeni yeni çıkmaya başlıyordu. Kirpikleri tek tük, ten rengi bir hayli soluk ve ölümün izini taşıyordu.

Arkasından sarılan sevgilisine gülümsedi. Seokjin artık yürüyor, koşuyor ve yine sevgilisini kucağına alabiliyordu. Dört sene içinde çok şey değişmişti. Seokjin işinde daha da iyi yerlere gelmişti. Artık yürümesinde ufak bir sıkıntı bile yoktu. Her şey harikaydı, kusursuz ve mutlulardı. Hatta bir evlatlık çocuk dahi alacaklardı.

Sonra bir gün sevgilisi karşısında bayıldı. Severken saçları eline geldi. Güzel vücudu gözünün önünde eridi. Sesi kısıldı, bedeni yatakta küçüldü, kokusu ilaçlandı, gözleri eridi... Seokjin Taehyung'u belinden tuttu ve yatağa çekti. Kolunun altına aldı ve yüzünü yüzüne yaklaştırdı.

"Hala çok güzelsin." Yaklaştı ve soluk dudaklarına bastırdı dudaklarını. Her gece geç uyur ve sürekli Taehyung'u kontrol ederdi. Ondan önce uyanır, yastık kılıfını değiştirir ve görüpte üzülsün istemezdi. Nefesini sayar, göğsünde uyur ve o, uyurken onun için içi dışına çıkana kadar ağlardı.

Aware ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin