Gözlerimi son derece soğuk bir odada açtım. Etraf karanlıktı ve hastane kokuyordu, buna rağmen hastanede olmadığımı anlamıştım. Altımda sadece boxerım vardı ve soğuğa rağmen tenim yanıyordu, üzerimde beyaz bir çarşaf örtülüydü. Rahatsızca kıpırdanınca dikişlerimi hissettim ve vurulduğumu anımsadım. Acıyla yüzümü buruşturdum ve doğrulmaya çalıştım. Odada biri daha vardı.
"Jeongguk?" dedi tanıdık kalın bir ses radyodan yankılanan Chet Baker eşliğinde. Hemen ardından oda aydınlandı ve ani ışıkla başıma ağrı girdi. "J-Jeongguk, uyanmışsın? Gerçekten uyanmışsın, değil mi?"
Çarşafı üzerimden çektim ve onun tanrısal yüzünde bakışlarımı dolaştırdım. "Gerçekten uyanmışım." Dedim gülümseyerek. "Bir daha seni göremeyeceğim sanmıştım.." gözlerim dolduğunda titreyen bacaklarıyla yanıma geldi.
"Böyle şeyler söyleme, salak sincap." Ne kadar zamandır baygındım bilmiyordum, ama saç rengini değiştirmiş; sarı yapmıştı. Biraz zayıflamıştı ve haliyle köprücük kemikleri tişörtünün altından bile belli oluyordu. Kemikli elleri alnımı yokladı, ateşim olup olmadığını kontrol ediyordu.
"Taehyung, ne kadar zaman geçti?" dedim bakışlarımı gözlerine sabitleyerek. Mavi lens takıyordu. Gerçek olamayacak kadar güzeldi. Dudaklarının kenarı kıvrıldı ve derin bir nefes aldı.
"Jeongguk, bilmeni isterim ki gerçekten çok uzun süredir baygınsın." Söyleyeceği şeye karşı beni hazırlamaya çalışıyordu. "Ve bu süre zarfında birtakım şeyler oldu.." Hayatına başka birinin girmiş olması gibi saçma bir düşünce zihnimde dolaşsa da hemen kovaladım.
"Eee?"
"Medya, beni halka seri katil olarak tanıttı." Gözlerim şaşkınlıkla açılırken nefesimin kesildiğini hissettim. "Tam 648 kurban ile hem de. Dünya çapında aranıyorum. 8 aydır."
Bu demek oluyordu ki 8 aydır baygındım, ancak dikişlerim hala tamamen iyileşmemişti.
"Ne yapacağız?" Diye sordum endişeyle.
"Kılık değiştirmem gerekti, anlarsın ya." Dedi saçlarındaki değişikliği ima ederek. Kocaman olmuş gözleriyle gözlerime baktı. Bir şey söylememi bekliyordu. İltifat etmemi bekliyordu. Gülümseme isteğimi bastırdım.
"Hiç güzel olmamış, başka renk bulamadın mı?" Diyerek yüzümü buruşturdum. Beklentiyle bana bakan gözlerini ayakkabılarına çevirdi ve kaşlarını çattı.
"Beğenmen gerekmiyordu zaten." Dedi elleriyle oynayarak. Pekala, gerçekten güzeldi ve onun tanrısal yüzüne her şey yakışırdı. Kellik bile. Ancak elbette, bunu onun bilmesine gerek yoktu. Gülümsememi daha fazla bastıramadım, bileğinden çekip onu kucağıma oturttuğumda somurtmayı bırakmamıştı. Kalkmaya çalıştı.
"Kıpırdama." Dedim onu daha sıkı tutarak. Gülümsemeye devam ettiğimden, sesim neşeli çıkmıştı. Çatık kaşlarıyla suratıma baktı.
"Beni beğenmeyen insanların kucağında oturmuyorum." Tekrar kalkmaya çalıştığında çenesini tutup yüzünü yüzüme çevirdim. Bu anı çok seviyordum. Yüzlerimiz tehlikeli bir şekilde yakındı.
Öpüşmeden önceki belirsizlik. Dudakların sıcak nefeslerle kavruluşu.
"Taehyung," dedim genizden gelen sesimle. Bakışlarını dudaklarımdan çekip gözlerime çevirdi. "Sen çok güzelsin."
Tam gülümsediğinde, onu gülüşünden öptüm. Gözleri şaşkınlıkla açılsa da kucağımdan kalkmadı. Dudaklarım dudaklarını bulduğunda öpmeye devam ettim. İşlerin ileriye gideceğini tahmin ediyorduk ve durmamız lazımdı. Nihayet dudaklarımız ayrıldığında hiçbir şey olmamış gibi kucağımdan kalktı ve mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ice cream | taekook
Fanfic[düzenleniyor] "Bu gördüğümüz yıldızın adını Taekook olarak değiştiriyorum, tamam mı çocuk?"