𝕼𝖚𝖎𝖓𝖟𝖊

227 19 15
                                    

Başımdaki keskin ağrı gözlerimi açmama engel oluyordu vücudum ise günlerdir ayaktaymışcasına hareket etmiyordu.

Kendimi zorlayarak yavaşça gözlerimi açmaya çalıştım. Neden bu halde olduğumu düşünürken solumda telefonuyla uğraşan Jungkook'u görmemle her şey zihnimde yer edinmişti.

Her şeyin üstüme geldiği yetmezmiş gibi birde tacize uğramıştım. Ve şuan her şeyin suçlusuyla aynı yataktaydım.

Sanki etrafımda fırtınalar kopmuş da içinde tozla buz olmuşum gibi hissediyordum.
Yani hiçbir şey hissetmiyordum.

Kıpırdanmaya çalışıp uyandığımı belli etmeye çalıştım.
Anında kapanan telefonu komidine bırakıp hızlıca bana döndü.

"Uyandın mı?" deyip elini saçıma attı yavaşça okşamaya başlıyacaktı ki elini tutup saçlarımdan uzaklaştırdım.

Gözlerimi etrafa çevirip onun evinde olduğumuzu farketmemle zorda olsa yavaşça doğruldum.
Çok olmuştu gelmeyeli. Her yerde onun kokusu vardı. Eskiden en çokta bu yüzden onun evinde kalmayı herzaman tercih ederdim. Erkeksi ama bir o kadarda yumuşak bir kokusu vardı. Ve boynuna sokulunca o kokuyu en güzel haliyle hissedebiliyordunuz.

Uzunca bir zamandır o kokudan uzak kalmıştım haliyle.
"Jimin?"
"Hey sana diyorum."diye mırıldanıp elini boynumdan belime kadar indirip orda durdurmasıyla bana seslendiğini anlamıştım. Kaşlarımı kaldırıp ona döndüm.

"Bir şeyler yiyelim hm? 2 gündür kesintisiz uyyorsun. Hoseok tüm gün burdaydı ama zorla evine gönderdim onu da."

Yerinden kalkıp elini uzattı.
Kimseyle ne uğraşasım ne de yemek yiyesim vardı. Tek istediğim sessizlikti. Evime gidip saatlerce ağlamak ve uyuya kalmak istiyordum.

Elini geri çekip yavaşça kalkmış ve yatağın kenarında duran onun olduğunu düşündüğüm kapşonluyu alıp.
"Aldım" diye mırıldanıp üstüme geçirdim. Fermuarını kapatıp gözlerimi tekrardan onunkilerle buluşturdum.

"Her şey için teşekkürler fakat daha fazla kalmak istemiyorum." Konuşurken istemsizce dolan gözlerim yüzünden duraklayıp yutkunup yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirdim.
"Yani ordan kurtardığınız ve evinde kalmama izin verdiğin için ama daha fazla kalmak istemiyorum. Kusura bakma sadece evime gidip dinlenmek istiyorum."
dememle merdivenlere yönelip yavaş adımlarla ordan inmeye başlamıştım ki büyük adımlar atarak yanıma ulaşıp kolumu tutmasıyla duraksamak zorunda kalmıştım.

"Özür dilerim." Cümlesi ve belimde hissettiğim sıkı kollar yüzünden sarsılmıştım. Daha sonra ağlamaya başlamıştı.
"Benim yüzümden yaşadın ne yaşadıysan." Burnunu boynuma sürtüp devam etti.
"Senden ayrıldım evet. Ve çok acı çekiyorum. Seni o kadar seviyorum ki"
cümlesini bölüp araya girdim.

"Şimdi bunları mı konuşacağız Jungkook. Hadi ama kendine gel. Bitti bile her şey. Kül olduk biz, küller o kadar parçalandı ki yeniden doğamayız, bunu hala anlayamadın mı? Bitti. Bunu sen istedin üzgünüm."
Kollarından kurtulmaya çalışmıştım ama daha sıkı sarmıştı beni.
"Senin hayatında başka birisi var artık. Sen benim değilsin. Gözlerin, dudakların, kokun. Bana ait değilsin. En çokta bu üzmüştü beni. Ama alışıyosun inan. Senin başkasına ait olma düşüncene alıştım artık. Ve artık bana ait olamayacağını o partide sen söyledin Lisaya."

"Hayır lütfen. Lisa, ayrıldım ondan. Zaten hiçbir zaman sevmedim ki onu herzaman sen vardın sadece."

"Ona laviniam dedin." diye haykırmamla yavaşça ayrılmıştı benden fakat kolları hala iki yanımda duruyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.

"Biz onla birlikte olduktan sonra, öğrenmiş birbirimize laviniam dediğimizi zorla kendine öyle dedirtiyordu bana. O günde partide yani bizi görünce bağırmaya başlamış. Sakinleştirmemin yolu sadece buydu."

Büyük bir kahkaha attım.
Ve çığlık atarak konuşmaya başladım.
"Anlamıyorsun değil mi? Bu kadar kolay değil hiçbir şey. Beni bıraktın sen hemde hiçbir açıklama yapmadan."
Hızlıca sözümü kesti

"Annen istedi."
Durmuştu.
Durmuştum.
Ne

"Ne?"
"Ne diyorsun Jungkook"gözlerini kaçırmış ve ellerini çekmişti.

Bu sefer ben ona yaklaşıp kollarını tutup sarstım.
"Söylesene" şuan çok kırılmıştım hiç kırılmadığım kadar hemde.

Yutkundu.
"Senin erkek bir sevgilin olmasını ailesine yakıştıramadığını söyledi. Oğlunun başka erkeğin altında inlemesinin gururunu kırdığını."
Durdu.

" Devam et"

"Seninle seviştiğimiz bir gün senin evine gelmiş. İçeri girdiğinde seslerimizi duymuş."

"Seni babanın yanına göndermekle tehdit etti beni."

Nasıl yapardı bunu? Zaten asla onların hayatında olmamıştım ki. Reşit olduğum gibi Park ailesinin oğlu olmayı bırakıp buraya yerleşmiştim. Neden yapmıştı bunu. Beni yaşadığım küçücük dünyamda ezmek istemişti.

"Özür dilerim."

Merdivenlerden inmemle kapıya gidip açıp ayakkabılarımı giydim.

"Jimin"

O'na döndüm. Ağlıyordum. Ağlıyordu.

"Sonra tamam mı? Konuşacağız ama sonra. Lütfen."kafasını salladı.

Ve ordan uzaklaştım.

*
*

**

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
laviniaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin