"Hey Hator! Bugün Sentinel ve Amon gösteri yapacak. Siesta'ya geldiğimden beri Sentinel'i hiç görmedim, gerçekten merak ediyorum." demişti içeriden duyduğum seslerden biri.
Bugün çoğu kişi benim ve Amon'un gösteri yapacağını sanıyordu, doğru bir bilgiydi fakat cümlede özne fazlalığı vardı. Ben gösteri yapmayacaktım, sadece Amon yapacaktı.
Siesta hakkında bilgi verecekti. Kurallar gibi. Aslında insanların kendi dünyaları için nasıl bir kural olabilir ki diye düşündüm fakat konu "insan" olduğu anda işler benim için değişiyordu.
Ben dev ekrandan kendi dünyamdaki insaları izleyen biri değildim. Onları duyuyordum, onları izliyordum. Sadece aralarında değildim. Sonuçta herkesin kendi dünyasıydı.
Düşüncelerim ile boğuşurken içeri Amon'un girdiğini gördüm. "Sentinel yapılacak bilgilendirmeyi herkes gösteri sanıyor." dedi aniden. İçimi okumuş gibiydi adeta.
"Amon burada herkes bir şeyleri farklı bir şeyler olarak algılıyor zaten. Garip değil bu." dedim ve hafifçe güldüm. O da dediğimi anlamış gibi mırıltılar çıkardı.
"Şimdi sahneye çıkıyorum." dedikten sonra sahneye doğru adımlar attı.
"Herkese kendi gecesinden merhaba, ben Amon." diye bir ses geldi içeriden. Dikkatli bir şekilde dinliyordum. Kulağının arkasından uzanan mikrofon ve sahneyi turlayan ayakları ile oldukça gergin ama bir o kadar da komik görünüyordu. Konuşmasına devam etti.
"Biliyorsunuz, burası Siesta, birçok insanın olduğu fakat bir o kadar da yalnız bir dünya. Hepinizin bir dünyası var, sizlere kod ismi bulmanızı bu yüzden istemiştik. Hey sen Osiris! dediğinizde onun dünyasına seslenmiş oluyorsunuz bir bakıma." Amon'un anlattıklarını söylemesini ben istemiştim aslında. Nedensellik kavramını kendi içlerinde çözümlerken en azından biraz da olsa anlaşılır hale getirmekti amacım.
Amon'un devam eden konuşmasına dikkatimi verdim tekrardan. "Kafanızda kurguladığınız birçok şey vardır, idealar aleminde. Madde ile oluşsak dahi, her şey gitse bile ruh kalır. İşte bu yüzden sakın hayallerinizden vazgeçmeyin. Belki bu alem değil ama Tanrı'nın sana açacağı binlerce kapıdan birinin anahtarı elbet senin elinde olur. Bu kapılarla istediğin her şeyi bulabilirsin, tabi bazı şeylerin de nedenini."
O çok sevdiğim gökyüzü benim sevgime bile sığmadı. Aksine Tanrı'nın işidir ki cennetten kovuldum.
Belki de ikinci bir ben, sadece karanlıkta ortaya çıkan bir ışık oyunuydum.
Gözünü gökyüzüne çevir ve kendi dünyanı yarat. Ya da kendini.
"Ben Amon, Siesta'nın sizin için güzel dünyalar ve geceler oluşturması dileği ile mutlu olmanızı ister ve beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim. Bu arada ah Thoth! Ne zaman ayaklı gazete olmayı bırakacaksın Tanrı aşkına!"
Bazen Thoth bana mektuplar gönderirdi, kendi dünyasında olup bitenleri anlatırdı. Tabi bunları Amon sayesinde elde edebilmiştim.
Amon da bu durumdan eğlenmiş olacak ki sahnede söylediği şeyden sonra kendisi ve herkes gülmüştü. Siesta böyle bir yerdi. Eğlenirdiniz, bazen ayaklı gazete ile bazen ise kendi dünyanızda. Sahneden indikten sonra Amon soluğu benim yanımda almıştı. Daha sonra ise ikimiz de birbirimize bakıp büyük bir kahkaha atmıştık.
"İnan bana Sentinel, eğer onun yüzünü görseydin sende orada kıvranırdın belki de."
Sözünü söyledi daha sonra bir anda yüzünü karanlığa gömdü.
"Ama sen kendini karanlığa hapsettin. Hem de içinde yıkımın da olduğu bir dünyaya."
İçinde kopan fırtınalara ben de şahit oldum. Gözlerim yere düştü. Yardım ister gibi aradım her köşeyi.
"Aslında biliyor musun, o savaş bende biteli yıllar oldu Yoongi."
Daha sonra bana bir şey söylemeden odadan gitmişti. Böyleydi işte, aynı gecenin altında yaşıyorduk, fakat farklı dünyalar ile. Ben Sentinel'dim. Onlar ise, biri Osiris iken diğeri Atum'du. Hepimiz aynıydık. Tek fark:
Kendi gecemizde istediğimiz şeyleri yapabilmemizdi.
Fakat benim dünyam çoktan sınırları geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Siesta | taekook
FanficBu geceki misafirim, bir şovmenden ziyade kötü güçler karşılığında ruhunu şeytana satmış bir büyücüdür. Aslında bakarsanız sizler de öylesiniz. Hayallerinizi arzulayıp gecenize haspedersiniz. Kısaca hayalleri, şeytana armağan edersiniz. Fakat korkma...