FESAT OTUZ BİR

27 5 27
                                    



31


      Geçmişimin izlerini taşıyan bedenimin farkedilmesinin üzerinden geçen saatlerin şafakları teker teker zihnimde çeltikleniyordu. Çeltikler kutsanmış kan gibi izler bırakıyor, mürekkebin damlaları hançerin ucundan damlayan zehir gibi aşağıya doğru sızıyor, bir süre ardından koyulaşıp ölümcül siyahlıya kavuşuyordu.

     Yollar ve kilometreler tüm ağırlığı ile üzerime doğru yıkılır, gece ve gündüz en sevdiğim vakit olan akşam zamanına doğru birleşmeye başlarken ben direksiyon başındaydım. Berfü ise yanımdaki koltukta elindeki kitabı okumakla oyalanıyordu. Gündüzün son demleri ise gözlerine vuruyor simsiyah gözlerini parıl parıl parlatıyordu.

    Dilim sanki damağıma japon yapıştırıcısı ile yapıştırılmış hissiyatı vererek yapıştığında istemsiz bir şekilde yutkundum. Kitabından kafasını kaldırdı. "Su ister misin?" dedi sanki zihnimi okumuşça.

"Sana zahmet olmazsa.." dedim çekinerek.

    "Ne zahmeti canım?" diyerek derhal kitabını kapattı ve ayağa kalktı. Koltuğun arkasında kalan minik dolaptan küçük bir cam şişeyi aldı. Ve tekrardan karavanın on kısmına gelip yan koltuğuma oturdu. "İçmende yardım etmemi ister misin?"

     "Çok iyi olur." diye mırıldandım. Bana doğru eğildi ve şişeyi yumuşakça dudaklarıma doğru dayadı. Bu işi o kadar dikkatli yapıyordu ki, çeneme bir damla bile su akmamıştı. "Teşekkür ederim." diye mırıldandım o şişeyi kapatırken.

     Yüzü belli belirsiz kırmızılaşmıştı, buna anlam veremedim lakin bu renk ona o kadar yakışmıştı ki... "Rica ederim." dedi "Ya Efdal.. Birşey diyeceğim ben."

"Dinliyorum."

     "Şey.. Benim çişim geldi." Dudaklarımın arasından büyük br kahkaha kopuverdi. "Benzinlik var ileride oraya gireriz." dedim kahkahama ara verip. Ardından kıkır kıkır gülmeye devam ettim. "Ne gülüyorsun ya?" diye çıkıştı bana tatlıca.

"Bir anda.. Beklemiyordum Berfü. Sende çiş değil de küçük abdestim diyecek tip var."

     Bu sefer o güldü, hem de kahkahalarla. Eşzamanlı olarak ayaklarını torpidonun üstüne çıkardı ve uzattı. Ayaklarındaki Winx kızlarının bulunduğu çorapları ile komik ama gözümde şirindi. "Çoraplarına bayıldım." deyiverdim.

  "Dimi ya, ben de çok severek almıştım. Yanımda Ben10'li çoraplar da var. Onları da senin için getirdim. Gece soğuk oluyormuş buralar çok. Geçirirsin ayaklarına yatmadan önce diye." dedi gülerken

   İçimden ya diye sırıtıp onu tam kalbimin üzerine bastırma dürtüsü geçti, ama yapmadım.

"Tek kişilik yatak var, sen uyursun diye düşündüm." diye mırıldandım direksiyonu hafifçe sola kırarken.

   "Bir yerde mola veriririz, sen molada uyursun olmadı sonra uyurum ben de. Halledilir bir şekilde ya."

      Bu sırada kot ceketimin cebinden telefonumun mesaj sesi ard arda yankılandı. "Berfü ya, cebimde telefonum var onu alıp kim diye bakar mısın? Önemli olabilir." dedim ona doğru tek gözümle bakarak.

    Minik ellerini cebime doğru uzatıp tek hamlede telefonu çekti. Mesajları panelden okudu, yüzünün rengi değişti kaşları hafifçe çatıldı. "Kimmiş?" diye sordum ona ithafen.

   "Bilmiyorum numara kayıtlı değil." diye mırıldandı. "Ne yazmış?" diye sordum ona doğru bakarak merakla

  "'Yolum epey uzunca, Karşılaştım kıyısında, bir çift deniz bulunca yüzünde, kayboldum..' yazıyor. Sanırsam şarkı sözü, bir de Seher Yıldızım yazıyor mesajda." dediğinde, açık kapımın birisi tarafından çalındığını anlamıştım.




0542***: "Yolum epey uzunca

0542***: Karşılaştım kıyısında

0542***: Bir çift deniz bulunca yüzünde.

0542***: Kayboldum."

0542***: Seher Yıldızı'm.

0542***: Ne var ne yok?

Efdal Çevrimiçi.

Görüldü.

Efdal Çevrimdışı.

0542***: Haydaaa

0542***: Noldu şimdi ya?

Renksiz Gökkuşağı |  YARI TEXTİNG (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin