20. | Yıldızların Altında Bir Piknik, Bir De Cinayet Romanı

745 76 38
                                    

Siz istediniz ben yaptım: ORİJİNAL KAPAĞA DÖNDÜK 🎉🎊

Ashton Irwin'e karşı ne zaman bir şeyler hissetmeye başladığımı kestiremiyordum. Bana ilk mesaj attığında ondan hiç hoşlanmadığım kesindi ama sonra bana mesaj atmadığında mesaj atmasını beklemeye başladığım, fotoğraflarını yavaş yavaş telefonuma indirdiğim bir döneme girmiştim. Sanırım içimdeki ergen fangirl asla ölmüyordu. Parmağımı mesaj kurumun üzerinde gezdirip uzun süre bekledikten sonra Ashton'ın ismine tıkladım.

Mary Shelley: Sevgili Ashton;
Özür dileme konusunda pek iyi değilimdir ve daha önce hiç mesaj ile özür dilemeyi denemedim.

Mary Shelley: Sanırım sana biraz ağır çıktım. Normal şartlar altında beni ilk kez gören birinin beni tanımasını beklemezdim ama sanırım beni beklenti içine soktun, yani kalbinin kırılması birazda kendi suçun.

Mary Shelley: Lütfen özrümü kabul ettiğine dair bana mesaj atma. Onun yerine benimle konser verdiğiniz stadyumun yanında parkta buluş. Bu akşam, dokuzda. Seni sadece on beş dakika beklerim.

Mary Shelley: Not: Arabanla gelirsen güzel olur

Mesajlarımın iletildiğini görünce derin bir iç çektim ve telefonu göğsüme bastırdım. Uzun kafa patlatmalar sonucu klişenin iyi olacağına karar verip Ashton'dan nasıl özür dileyeceğimi bulmuştum. Sadece o güzel kıçını kaldırıp gelemek kalıyordu ona.

Saatler akıp giderken Penelope'yi aramış ve bana yardımcı olmasını rica etmiştim. Ashton ile buluşabileceğim fikri bile onu çılgına çevirirken koşarak gelmişti. Daha sonrasında kendimizi mutfağa kapatmıştık. Bu arada annem ve babam merakla ne yaptığımı çözmek için mutfağa girip çıkmıştı. Onlara bir arkadaşım ile pikniğe gideceğimi söylediğimde önce saati sorgulamak yerine Penelope dışında bir arkadaşım olmasını sorgulamışlardı. Penelope beni bırakmayı teklif ettiğinde düşünmeden kabul etmiştim çünkü beni gevşetebilecek tek kişi o olur sanmıştım ama yolculuk boyunca Ashton ve benim hakkımda arsızca konuşmuş, bende gülerek onu susturmaya çalışmıştım.

"O uzun parmaklar ile-"

"Lütfen sus!" dedim gülmekten gözümden gelen yaşları silerken. "Tanrı aşkına bütün gece ona bakınca kafamızdan geçen üç yüz farklı seksi düşünmek istemiyorum."

"Üç yüz mü?" dedi bana ciddi bir ifade ile bakıp. "Ben sana elli tane falan söyledim."

Parkın önünde durduğumuzda kendi arabasına yaslanmış etrafa bakan Ashton direkt gözüme çarpmıştı. Sanki oraya ait değildi, bu dünyaya ait olmayacak kadar güzeldi. Bir şekerci dükkanında sergilenen ve asla satılmayan en güzel şeker gibi parlıyordu. Kulaklarım yoğun kalp atışlarım yüzünden çınlarken kucağındaki sepeti daha sıkı sardım.

"Penny, vazgeçtim. Gide-"

"Kıçını arabadan indirmezsen seni saçından tutup indiririm."

Bunu gözlerimin içine bakarak, ondan duyduğum en ciddi ses tonu ile söylediği için inmezsem dediğini yapacağından yüzde yüz emin oldum. Titreyen parmaklarımla kapıyı açıp indiğimde yanaklarımın kıpkırmızı kesildiğinde emindim.

"Bethie!"

"Efendim?" dedim arabaya dönüp. Açıkçası bagaja saklanıp havasızlıktan ölmek ve Penelope'nin başına bela olma fikri bile Ashton'ın yanına gitmekten daha cazipti. "Beni eve geri götürüyorsun değil mi?"

Who Is Mary Shelley King? ➸ ashton irwin ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin