Öngörülmeyen olacaklardan öncesi ve öngörülmeyen olacaklardan sonrası arasına çizdiğim, sonsuzluğa uzanan, kalın çizginin rengine karar veremiyordum. "Öngörülmeyen" diyorum çünkü herhangi bir yıldız film oyuncusunun aksine o gün yaşayacaklarım içime doğmamış, esrarengiz falcı kadın elimi inceleyerek geleceğim hakkında kehanette bulunmamıştı. Basit bir ifade olarak, bilmiyordum.
Öngöremediğim o gün; yeni hayatımın ilk günüymüş, bilmiyordum.
*
Öğleye doğru yüzünü gösteren güneş, evin soğuğunu biraz olsun kırarken kayan saç bandımı düzelterek belimi esnettim. Parkeleri silmemle kirlenen suyu döktükten sonra salona dönüp sehpaların açıkta kalan kısımlarının tozunu aldım ve oda spreyinin süresini ayarladım.
Kendimi küçük mutfağa atıp ödül olarak koca bir bardak su doldururken temizlik takıntımın tek izin günümde baş göstermesi, sınırlarımı zorlamama neden olmuştu.
Ozan'a destek olmak amaçlı denediğim birçok meslekten tutanabildiğim en iyisi garsonluktu. Hareket etmek ve yoğun akış kafamı dağıtıyor aynı zamanda rahatlamamı da sağlıyordu. İnsanlarla kısa süreli muhatap olabildikten sonra gözümde ideal bir işti.
Bir sorun vardı ki, o da verdiği paranın karşılığını fazlasıyla almaya yönelik üstün iş veren beklentisiydi.
Akşama doğru Ozan'ın eve gelmeyeceğini tahmin ettiğimden kendime göre bir şeyler hazırlayıp televizyon karşısında yedim. Tatil gününün en sevdiğim zamanı, şüphesiz, kendime oyalanmak için sınırsız seçenek tanıdığım akşam vaktiydi.
Havanın kararmasının üzerinden geçen otuz sayfa kitap okumalık dakikanın ardından kapının kilit sesiyle şaşırarak ayağa kalktım. Ozan gelmiş olmalıydı. Salona inen iki basamağı tırmanıp girişe ilerledim. Ozan ayakkabılarını çıkarıp yerini hiç değiştirmediğim koyu renk kapalı terliklerini giydikten sonra anahtarlarını kenardaki kasenin içine attı.
"Hoşgeldin," dedim gülümseyerek. "erkencisin."
Bazen, işe gitmek için uyandığım erken sabah saatlerinde geldiğini duyardım ama şimdi, her zamanki koyu renk kıyafetleriyle bu saatte evdeydi. Eve gelmediği zamanlarda nerede olup ne yaptığını sorma işini uzun zaman önce bırakmıştım.
Annemi kaybetmemiz ve ardından babamın hapse girmesiyle Ozanla tek kalmıştım ve bu süre içerisinde öğrendiğim şeyse, ona karışmadığım sürece onun da bana karışmadığıydı.
Üzerindeki ceketi çıkararak bana uzatırken, boğazını temizledi. "Çok kalmayacağım. Açım, sen yiyecek bir şeyler hazırla, duş alayım."
Aylar önce sattığımız arabadan sonra elimizde kalan son mal varlığı olan bu ev iki katlıydı ve ahşap bir merdiven, odalarla banyonun olduğu ikinci kata çıkıyordu. Konumu ve büyüklüğü itibariyle şimdiki fiyatı oldukça uçuk olan bu ev, ailemiz dağılmadan önce yapılan muhteşem, hayat kurtaran bir yatırımdı.
Ozan basamakları tırmanırken çıkan gıcırtılar duyulmaz hale gelene kadar olduğum yerde gülümsedim. Söyledikleri, bana hatırlayamadığım kadar uzun bir süreden sonra yaptığı ilk açıklamaya yakın şeydi.
Yalnız yaşantımızın başladığı tarihten bu yana en büyük uğraşlarımdan biri, onun en küçük hareketlerini dahi irdeleyerek kafama uygun bir yorumlama yapmaktı. Bu bir süre sonra eğlenceli bile gelmeye başlamıştı.
İyi olarak nitelendirebileceğim bir davranışında, o anın keyfine doyasıya varıyor ama kendime hiçbir zaman aramızdaki kardeşlik ilişkisinin normal olacağına dair umutlanma fırsatı tanımıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sarı Sokak Işığı
Teen FictionBileğimdeki eli, tüy hafifliğinde iç gıdıklayıcı bir şekilde kotuma dokunduğunda beklemediğim temasıyla kirpiklerim titreşti. "Bunu hallederiz." Uzun parmakları, yukarı tırmanıp kazağımı buldu. Triko kumaş uzun, biçimli parmakları altında buruştu...