3. Bölüm "Tabut"

68 31 21
                                    

  3.bölüm bazi okuyucalarımızda içeriği gözükmediği için tekrar yayınlanmıstır.

  " Çekme ellerini benden,
simsiyah bir ayaz vurur bedenime.
Hissedemezsem cennetini annem,
tabutsuz melekler atanır ateşle imtihan ettiğin tenime. "

~~~

Karanlık diplerinde güneşi aramaya sığınmış bir ömür harcıyordum.
Keske hic doğmasaydım diyorum,
Ama çok gerçeksin be ölüm,
Cesaret edip de koynuna yatamıyorum.

İşte bir yaş günü daha...
Sensiz.
Sessiz.
Annesiz.

Acılarımızın zamanla azaldığını söyleyen yalancı sözlere bulaştım.
Affet anne.
Böyle cümlelerle zorluyorum zincirin kilidini.
Yaşamaya çalışıyorum.
Nefes al.
Nefes al.
Nefes al (!)

Umut et (!) Nefes al (!)

Hayal et (!) Nefes al (!)

Hisset (!) Nefes al (!)

Zorla da olsa... Nefes al (!)

~
Günlük ;

Onsekiz yaşıma basıyorum bugün.
Tam onsekiz. Doğum günü diyorlar adına ama ben en çok yaş günü demeyi seviyorum. Yaş günü. Öyle acı çektikce güçlü bir kıza falan dönüşmedim anne. Öldürmeyen acı güç falan kazandırmıyor insana. Üvey annem hic iyi bir insan değil biliyorsun sende. Bana neler yaptığını izledin mi anne ?
Umarım gidenler kalanları seyretmiyordur. Üzülmeni istemem.
Her neyse;
Söndürün mumları , tutacak dileğim yok.

~~

13 YIL ÖNCE

Korkuyla uyuyor , korkuyla uyanıyordum. Küçük bir çocuğa eziyet etmekten zevk alan psikopat bir üvey anneyle yaşamaya öz babam tarafından mahkum bırakılmıştım. Boğazıma dizili sofralardan geçiyordum. Hayata dair ne kadar sancılı gün varsa benim kaderime işlenmişti sanki. Annemle görüşmek için deliriyordum. Artık kokusu burnumda tütüyordu. Anne kokusu diye bir cennet var , bulandıkça yaşama bağlıyor sizi. Uzun zamandır bu kokudan yoksundum. Üvey anneme vermişti bodrumun anahtarını babam. Karar vermiştim. Yine eziyet etsede annemi görmek istiyordum. Yanına gittim bir cesaretle.
Cesaretle gitsem de kekeleyerek söyleyebilmiştim.

-An.. an... annemi görmek isti... istiyorum.

Izlediği diziden gözlerini ayırarak bana çevirmisti. Yüzünde neye gebe olduğunu bilmediğim o gülümsemeyi takınmıştı yine.

-Demek anneni görmek istiyorsun.

-Evet. Lütfen.

-Önce sana dediklerimi yapman gerekir ama hayatcım. Madem burada bisey izlerken beni rahatsiz ediyorsun bedelini ödemelisin önce. Bir dizide sen çevir burada hadi bakalım.

Kısa bir kahkaha ile noktalandırmıştı cümlelerini.

-Ne isterseniz yaparım. Lütfen. Annemi çok özledim.

-Demek ne istersem yaparsın.

Karşımda oturan vicdandan yoksun manyak kadın beş yaşındaki bir çocuktan kapağını açıp eliyle işaret ettiği yanan sobadaki atesten kızarmıs odunlara dokunmasını istemişti.
Çok korkmuştum. O kadar çok korkmuştum ki hangi kelimeyle ifade etsem korkumu yetersiz kalacaktır. Annemi görmek istiyordum. Cebimde mutfaktan çaldığım iki adet kurabiye vardı. Anneme ekmek veriyorlardı sadece. Anneme götürecektim kurabiyelerimi. Uzun süre baktığım oduna bir çırpıda elimi dokundurmustum. Dokunduğum zamanda cep telefonuna video çektiğini farkettim üvey annemin. Attığı kahkaha eşyalara çarpıp boş bir uğultuya dönüşüyor beynimde yankılanıyordu.

--ahhh... canım çok acıyor... Anne.. Annecim.

Attığı kahkahalardan acıyla beslendiğinin rengini ortaya seren bu manyak anahtarla kapiya yönelip eliyle gel isareti yapmisti. Nihayet iniyordum annemin yanına.

Annem yaşadığı karanlığa iyice hapsolmuştu. Yanına indiğimde beni itmişti. Bekledigim bir tepki degildi. Sağ elimi saklamıştım. Yanan elimdi. Görüp üzülmesin diye düşünmüştüm. Ancak yanına yaklastirmiyordu ki elimi görsün zaten annem.

-Git buradan. Dokunma bana. Gelme buraya.

Anne benim diyebilmiştim sadece.

-Defol (!) Kızım nerede? Söyle ne yaptınız ona ne yaptınız (!)

-Annecim benim. Ben senin kızınım. Bak sana kurabiye getirdim. Bak kokla beni. Benim.

Kokumla ona kendimi hatırlatabileceğimi düşünmüştüm. Anneler çocuklarını koklayarak öperler. Herşeyi unutsalar kokularını unutmazlar ki.

-Yaklaşma . Gittttt. Sen benim kızım değilsin.

-Anne. Annecim. Annee. Korkuyorum .

Ağlıyordum. Anneme ne olmuştu böyle.

-Bak ben sana da bakarım. Lütfen kızımın yerini söyle bana. Nerede kızım. Söyleee (!) Nereye sakladınız onu.

Bir kaç adım attım. Yaklaşmamla birlikte vurmuştu annem bana. Tanımıyordu artik beni. Sonra bir daha. .. Bir tane daha. Kıpkırmızı olmuştu yanaklarım. Ağlayarak anne diye bağırarak kaçmıştım yukarıya.

Son dokunuşları olduğunu bilseydim etim tenimden ayrılana kadar vursada bir adım kıpırdamazdım dibinden. Vursun. Yeterki dokunsun derdim. Daha fazla dokunsun. Her vurduğu yeri ayrı severdim.

~

Ertesi gün farklı açmıştım hayata gözlerimi. Semra teyze kahkalarla gülüyordu. Kurtulduk diyordu. Kapıya yöneldim. Kilitliydi. Kapıya vurmaya başlamıştım.

-Açarmısın?

Kapı açıldı. Gözlerimi semra teyzeye dikmiştim. Bir dakika olsun ayırmıyordum.

Bir ateş vardı içimde adını koyamıyordum.

Gözümün içine baka baka ;

-Annen yok artık senin (!)

Ne demekti annen yok senin. Anneler yok olmaz ki. Bir anda neden yok olsun ki benim annem. Anneler çocukları uyurken gitmez ki.

Odadan çıkmama izin vermeden tekrar üstüme kilitlemişti kapıyı. Bir annenin yok olmasının ne demek olduğunu idrak edememiştim. Donup kalmıştım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ama yinede yokluk kelimesi içimi yakıp küle çevirmişti.

Nasıl yani. Benim annem yokmuydu şimdi?

Bu cümleyle bir gün boyunca odada tek başıma yüzleşmek zorunda kalmıştım.
Şimdi bunun acısını nasıl tarif edeyim ki. Ne diyeyim ki. Ne desem anlatabilirim ki...

Çok pervasızsın ölüm.
Çok soğuksun.
Gidenin nefesini kesiyorsun,
Kalanın ciğerini söküyorsun.
Geceden güneşe dönse de gün.
Buradan bir umut gemisi daha geçmez,
Işıkları söndürün. (!)

**BÖLÜM SONU**

ÖP BENİ ANNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin