6.bölüm "Sarpa savaş"

39 13 7
                                    

Gün batımı rengin de
parmak uçların da yol alıyorum.

Alıyorum almasına da ,
yol hangi  kızıl denizin koynuna doğru kıvrılıyor kestiremiyorum.

Geceyle kör bıçakta kesişen kaderime,
bir yudum senden söz ediyorum.

Vakit dar diyorum

Solumdaki meleklere.

Sessizce kentindeki her bir sokaktan,

Soluklarca çekiliyorum.

~~~

Yürek batımı bahtında sendeliyerek ödünç bir yaşamı sahiplenmek istercesine atıyordum adımlarımı.

Sonunu bilmediğim yolların rıhtımında en kötü günlerini tek başına göğüsleyen güçlü bir kahramanın gölgesine gizlenerek zevahirin* sonsuzluğunda lütuflanıyordum. Geçmişin dışında , geleceğin sınırında durduğum zamanın pişmanlığında boğumlanıyorum.

Sokağın başına yaklaştıkça canhıraş* duygulara teslim oluyorum. Üvey annemin yüzünü görmemle birlikte bu duyguların sebebini hemencecik anlıyorum.

-Senin ne işin var sokakta. Bak bak sen küçük fahişeye bak hele okula gidiyorum diye bizi kandırıp sokaklarda sürtüyor (!)

Üvey annem bana karşı hep böyle seslenirdi. Küçük fahişe. Evde bana böyle seslenmesi umurumda bile değildi. Ancak şu an sokaktaydık. Etrafımızdan gelip gecen insanlar olduğundan utanmistım bana böyle bağırmasından.

-fahişe değilim benn ... (!)

-Demek öyle değilsin he (!) Birde cevap veriyor. Sana diyorum ne işin var sokakta. Yürü cabuk eve. Aksam babana verirsin artık cevabını.

Daha fazla onu konuşturarak rezil olmamak adına eve doğru yürümeye başladım. Hem zıt düşmemeliydim. Abimin kime sattıklarını öğrenmem onu bulmam lazımdı. Annemden kalan her anıya nöbetçiydim. Artik biliyordum. Ondan bana canlı kanlı bir varlık kalmıstı. Olanları öğrendiğin de ne tepki vereceğini bilmesem de onu bulup ona doğrulari anlatmalıydım.

Sofrayı hazırlamaya başlamıştım. Baba sıfatının altına kirli günahlarını sığdırmış adam işten erken gelmiş, koltuğuna kurulmuş oldukça yüksek seste televizyon izliyordu. Üvey annem henüz eve teşrif etmemişti. Bu kadar geç kalmazdı diye düşünürken babamın telefonu çalmıştı. Hemen elimdekini masaya bırakarak kapi arkasında konuşmayı dinlemek adina yerimi almıştım. Arayan o adammı acaba diye kendime sorularımı yöneltirken arayanın üvey annem olduğunu anladım.

-Geldimi? Sizi almaya gelmemi istermisiniz?

"Kim geliyorduki acaba?" Ahh söz konusu üvey annem oldu mu nasıl da beğefendi bir kişiliğe dönüşüyordu. Sadece para için o kadının yanında durduğunu görememiş olamazdı. Tek derdi gezmek, giymek, yemek ,ıçmek hee bir de bana eziyet etmek olan kadının kölesi olmuştu resmen.  Zavallı annem nasıl böyle bir adama denk gelmişti? Nasil böyle bir adamla evlenmişti? Büyüdükçe bu soruların beynimi işgal etmesine izin versem  de asla yanıtını alamazdım. O lanet kadın annemden söz edilmesine kesinlikle katlanamıyordu. Bu yüzdendir ki evdeki anneme dair bütün esyaları atmış , yerlerine yenilerini almıştı. Tüm bunlar olduğunda cok kücük olduğumdan melegime dair hiç birşeye sahip çıkamamıştım. Anilarıma dahi haciz koymuşlardı adeta. Altı yasındayken anne diye agladığim da semra teyze beni evdeki menteseden yapilma odun rengindeki küf kokan eski sandığa tam iki saat kapatmıştı. Sadece arada bir ağlamaktan sesim tıkandığında ölmemem adina kapagı açıp kapatmışti. O gün nasıl korktuğum dün gibi aklimda. Karanlik içine hapsolmuş beynimde kalbimi bogumluyordum.

ÖP BENİ ANNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin