Limp Bizkit - Behind Blue Eyes
Katlanılmaz olanı yaşamak zorunda olmak zordu. İnsanı çaresiz ama mecbur hissettiriyordu. Tıpkı benim içinde bulunduğum durumda olduğu gibi.
Dün geceden sonra toparlanmak zor olsada ağlamaktan dolayı şişmiş gözlerimle bu sabah tekrar okula gelmiştim. Her şey dün bıraktığım gibiydi. Tek bir farkla artık merakta eklenmişti insanların gözlerindeki iğrenen duygunun yanına.
Dün birbirine giren ikilinin sebebini merak ediyorlardı. Fakat kimsenin sormaya cesareti yok gibiydi.
Okulda çok tanınan ve sevilen biri olmasamda dışardan az çok bilinirdim. Kendimi ezdiren biri olmamıştım asla ve olamazdım da. Bana en ufak bir zorbalık yaparlarsa kendimi tutmak için çabalamazdım. Fakat yinede bu durum katlanılmazdı.
İnsanların bana iğrenç bir şeymişim gibi bakmaları midemi bulandırıyordu. Asıl iğrenç olan onlarken beni böyle görmeleri komikti.
Ben kimseyi yönelimleri yüzünden aşağılamıyordum, dışlamıyor ya da sürekli gözlerimi üstüne odaklayarak gezmiyordum. Çünkü umrumda değildi. Umrumda olmayan şeylerle ilgilenmezdim. Hoşlanmadığım şeylerlede ilgilenmezdim. Bu bakışların sebebini anlamıyordum bu yüzden.
Size iğrenç mi geliyorum? O halde bana bakmayın. Benimle muhattap olmak istemiyor musunuz? O halde isabet olur çünkü bende sizin gibilerle arkadaş olmak istemiyorum. Öyleyse bunların sorunu neydi?
"Bu iğrenç bakışların sebebide ne böyle?" Diye soran sesle karşıma oturan adama bakmıştım. Yinede hala 'normal' olan insanlar vardı dünyada.
"Olanları duymadın mı?" Diye sordum Yugyeom'a
"Duydum" dedi gözleriyle etrafa sert bakışlar atarken "fakat hala bu bakışların sebebini açıklayacak şeyi bulamadım."
Yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirirken "Görmezden gelmek kolay," demiştim.
Gözleri gözlerime odaklanırken o da aynı samimi gülümseyle baktı. Sonrada tam ondan bekleyeceğim hareketini yaptı.
Oturduğu sandalyenin üstüne çıktı ve herkesin bakışlarının kendine odaklanmasını sağladı. "Hey piç kuruları ve diğerleri," diyerek bakışlarını etrafında gezdirdi. Bense hiçbir şey yapmıyor sadece izliyordum.
"Burada oturuyorduk ve birden bakışlarınız canıma batmaya başladı bu yüzden eğer o bakışları üzerimizden," beni gösterdi parmağıyla "Özellikle de Tavşanımın üzerinden çekmezseniz ben çekmek adına müdahelede bulunurum ve inanın bana bu hoşunuza gitmez. Anlatabiliyor muyum!?" Diyerek bağırdığında kantinden çıt çıkamıyordu.
"Bu sessizliği evet olarak kabul ediyorum," dedikten sonrada tekrar yerine oturmuştu. Bense minnettar bakıyordum. Ortak derslerimiz olduğu için sık sık görüşmesekte arada görüşmüş olduğumuz Yugyeom'un benim için böyle bir şey yapması beni ona minnettar hissettirmişti. Çünkü okulda hızla yayılan dedikodu yüzünden insanlar artık bana selam vermiyordu o ise bana daha yakın davranmaya başlamıştı. Bu minnet duyulması gereken bir konuydu. "Teşekkür ederim," dedim hislerim sesimede yansırken.
"Teşekkür etme sadece alışmayacağın konusunda söz ver. İnsanlar hep böyledir diyerek bu bakışları benimseme Jungkook. Sen yanlış bir şey yapmadın"
Derin bir nefes alıp bakışlarımı etrafa çevirdim. Eskisine oranla azalmıştı bakışlar. En azından artık çekinerek bakıyorlardı. "Biliyorum. Ama bu zor"
"Zor olabilir elbette. İnsanlar bu konuda fazla acımasız davranıyorlar. Fakat buna alışma bırak onlar sana alışsın"
"Haklı olabilirsin" dedim. sonra aklıma gelen şeyle "Baksana. Tam olarak ne konuşuluyor biliyor musun?" Diye sormuştum. Bunu daha önce sorgulamamıştım. Hakkımda tam olarak ne deniyor bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AppleTree| Yoonkook
Fanfiction"Elma ağacının altında gözyaşlarımı silen çocuğa deli gibi aşıktım ben."