Taş Nerede?

885 83 6
                                    

Uyandığımda başımda hissettiğim acıyla bir süre kendime gelemedim ve olduğum yere kendimi geri bıraktım en sonunda gözlerimi açabildiģimde karanlık bir yerde olduğumu fark etmemle gece olanların aklıma gelmesi bir olmuştu evimin içinde bir canavar vardı kırmızı gözlü buz mavisi bir canavar...
Uzandığım yerden belimi doğrultup etrafı incelemeye başladım Buz ve karla kaplı olduğu için insanın içini ürperten derin bir soğukluk vardı etraf buzdan sarkıtlar ve dağlarla doluydu sanki buzdan yapılmış bir gezegende gibiydim içimden tüm bu olanlar rüya olmasını dileyerek etrafı daha ayrıntılı incelemeye başladım.
Ben etrafa meraklı gözlerle bakarken bir anda önümde beliren buz mavisi canavarla çığlık atmam bir olmuştu o korkunç kırmızı gözleriyle kaşları çatık bir şekilde üzerime doğru yürümeye başladığında az önceki sakinliğimden eser yoktu.
Çok korkuyordum gözümden istemsizce akan yaşlarda bunun kanıtıydı zaten
Mavi renkli canavar bana doğru yavaş adımlarla yürürken ben ise oturduğum yerde ondan uzaklaşmaya çalışarak kendimi geriye doğru sürüklüyordum taki sırtımda hissettiğim soğuklukla durmak zorunda kalana kadar.
Karşımdaki canavar bana doğru ilerlemeye devam ederken korkuyla bağırmaya başladım

"Ne istiyorsunuz benden ben size hiçbir şey yapmadımki sizi tanımıyorum bile lütfen bana zarar vermeyin yalvarırım lütfen lütfen"

Kırmızı gözlü dev canavar olduğu yerde durarak bana küçümser gözlerle bakıyordu

"Taş Nerde?"

Uzun süre korkutucu bir şekilde beni süzen canavar konuştuğunda olduğum yerde kalmıştım ne taşından bahsediyordu bu?

"N-ne taşı?"

"SAKIN BENI KANDIRMAYA ÇALIŞMA ÖLÜMLÜ"

Karşımdaki canavarın bağırarak kolumu tutmasıyla çığlık atıp hıçkırarak ağlamaya başlamam bir olmuştu canavarın tuttuğu yerler yanıyordu kesinlikle normal bir yanık değil bu buz yanığı gibi bişeydi

"Son kez soruyorum ölümlü taş nerede?"

Canavar diğer kolumuda tutup yakarken konuşuyordu ağlamaktan cevap veremiyordum bile kollarımın her tarafı tamamen buz yanığı olmuştu ve korkunç derecede canım yanıyordu karşımdaki canavarı yaşlarla kaplanmış gözlerimle zar zor görüyordum bir yandanda hıçkırarak cevap vermeye çalışıyordum

"B-ben hiç hi-hiç birşey bi-bilmiyorum"

...Gözlerimi acı içinde açtığımda hâlâ aynı yerdeydim o korkunç canavar istediği cevabı alamayınca beni yere fırlatmış bense daha fazla dayanamayarak olduğum yerde bayılmıştım. Etrafı hâlâ ıslak olan gözlerle izlerken kollarımın acısını hissediyordum kendimi cenin pozisyonuna getirip yerde bir süre daha ağlamaya devam ettim etraf çok soğuktu ve ben pijamalarımla bunu net bir şekilde hissediyordum bir süre sonra tüm cesaretimi toplayıp tutunarak ayağı kalktım sessiz olmaya çalışarak yavaşca ilerlemeye başladım etrafta onlarca canavar vardı ve hepsi birbirinin kopyası gibiydi etrafa daha dikkatli bir şekilde baktığımda tam ortalarında oturan devi gördüm diğerlerinden daha farklı görünüyordu daha korkunç ve çok daha büyük bir yapıya sahipti oturduğu taht şeklindeki koltuktan tüm bu canavarların kralı olduğu anlaşılıyordu. Yakalanmamak için korkuyla etrafa göz gezdirirken bir yandanda merakıma yenik düşerek konuşulanları  dinlemeye çalışıyordum

"Söz dinlemek çok ayıp ölümlü"

Canavar bana bakıp konuştuğunda olduğum yerde kalakalmıştım tüm o kalabalığın içinde direk bana bakıyordu

"Buraya gel ölümlü!"

Cesaretimi toplayıp yavaş adımlarla tahta yaklaşmaya başladım tahtın tam önünde durduğumda canavar birsüre küçümser gözlerle beni süzüp konuşmaya başladı

"Neden burada olduğunu biliyormusun?"

Bu ne biçim soruydu böyle

"Ha-hayır bilmiyorum hem beni buraya siz getirdiniz benden ne istiyorsunuz!!??"

Korkumu daha fazla belli etmemeye çalışıyordum ama bu Pek mümkün değil karşımda kocaman çirkin bir canavar var sonuçta.

"Merak atme sana zarar vermicez Taşı bize verip zorluk çıkarmazsan tabii"

Ne taşından bahsediyor bunlar taş falan bilmiyorum ben

"Ben neden bahsettiğinizi bilmiyorum ne ta-"

"Kes! Seni aptal! Daha elindeki taşın ne olduğunu bilmiyorsun."

Canavarın bağırmasıyla 2 adım geriledim bana sinirli bir şekilde bakıyordu

"Be-ben gerçekten ne dediğinizi anlamıyorum siz kimsiniz? Neredeyim ben? Lütfen bana inanın yalan söylemiyorum bende taş falan yok"

"Çok soru soruyorsun ölümlü sana son bir şans veriyorum ya bana taşın yerini söylersin yada seni şuracıkta öldürürüm

"Bende taş falan yok lüt-"

Karşımdaki devasa canavar daha sözümü bitirmeden hızla gelip boğazıma sarıldı bir yandan dokunduğu yeri yakarken diğer taraftan nefes alışımı engelliyordu

Yavaş yavaş havasızlıktan gözlerim kararırken bir anda kendimi yerde buldum gözlerimi zorla açık tutuyordum en son gördüğüm şey yeşil kıyafetli uzun siyah saçlı adamdı...

Yeşil Gözlü Tanrı  [Loki Laufeyson Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin