4

461 44 5
                                    

"Mina salak salak konuşma! Yok öyle bişey! Dağılın lan sizde sanki bir bok varmış gibi! Mina sen bi gelsene."

Kızı kolundan tutup çekmiştim. Telefonunu alıp canlı yayını kapattım.

"Sen ne boş boş konuşuyorsun. Daha 2 ay olmadı senden ayrılalı bir de beni insanlara gaymişim gibi mi gösteriyorsun! Salak mısın nesin cidden!"

Telefon hala elimdeydi ve olayları açıklayacak bir hikaye atmıştım.
Telefonu tekrar eline vermiştim.

"Bir kez daha bana bulaş seni öldürürüm kızım. Siktir şimdi. Ha bu arada tüm okuldan özür dile, herkesin imzasını da al sonra gel telefonunun şifresini vereyim."

Telefonu ondan aldığımda yeni bir şifre koyup hikaye atmıştım. Benden kaçar mı...

Sırama geçtiğimde Renjun koşarak sınıfa girmişti.
"Oğlum neler oldu inanamayacaksın."

Renjun'e olanları anlattıktan sonra beni susturmuştu.

"Abicim bir sus! Jisung ağlayarak gitti zaten durduramadım. Sizi 2 dakika yanlız bırakmaya gelmiyor! O Mina'yı eskiden de sevmezdim, yolucam ağızını!"

"Nereye gitti?"

"Bilmiyorum çantasını falan kapatmadan sırtına takmış, ağlayarak okuldan çıktı. Seslendim durmadı."

"Çıldıracağım ya! Aptal kız ya!"

"Sende suçlusun."

"Renjun benim ne suçum var?!"

"Bağıra çağıra sınıfta mal mal konuşuyorsun, sonra benim ne suçum var."

"Ne biliyim ben mal kızın canlı yayın yaptığını! Hem sormadan yalan yanlış konuşuyor!"
Mina'nın gözünün içine bakarak konuşuyordum.
"Eğer dediklerimi yapmasın bir tek telefonundan mı mahrum kalıyor göreceğiz."

"Ne yapıcaksın sen şimdi?"

"En iyi yaptığım şeyi tabi ki."

"Ne?"

Müdürün kapısını tıklarmıştım. Gel sesini duyunca içeri girdim.

"Hocam, benim çok başım dönüyor. Düşüp bayılacağım diye korkuyorum. İzin alsam bugünlük."

..."Renjun, ben gidiyorum. Bu salak bir şey yapmaya kalkarsa sen hallediver."

"Bende. Ama sen ne dedin ki müdüre?"

"Bayılacağım."

Koşarak bahçe kapısına gelmiştim. Karşımda son sınıflarfan Ten vardı. Geçen gün Jisung ile konuşan.

"Sen bir dursana."

"Çabuk olun. Jisung'u bulmam lazım."

"Heh. İşte o konu. Ne yaptın lan Jisung'a?!"

Bağırarak konuşuyordu. Ve sertçe beni itmişti. Tökezleyip yere düşmüştüm.

"Bir şey yapmadım! Sınıfta bir yanlış anlaşılma oldu. Meseleyi çözdüm ama-"

"Orasını bilemeyeceğim. Senin yüzünden olduğu belli. Çıkarken gördüm. Ağlıyordu ve telefonda konuşurken senin adın da geçti."

Yerden kalkıp çantamı tekrar sırtıma taktım.
"Dönünce istediğiniz kadar dövün ama lütfen gidip Jisung'u bulayım. Olayı düzelttim zaten."

"Daha neresini anlamadın lan! Çocuktan uzak dur!"

"Sanane bundan! Arkadaşım o benim! Sen kim oluyorsun da karışıyorsun!"

Yüzüme yumruk atmıştı. Dudağım patlamıştı ve tekrar yere düşmüştüm. Yanındaki çocuklarla birlikte beni tekmeleyip yumruklamaya başlamışlardı. En son yere çömelip saçımı tutup kafamı kaldırmıştı.

"Uzak dur dediysem uzak dur pislik!"

Ders başlamış olmalıydı, etrafta onlar dışında kimse yoktu.

Onlar giderken ben de ayağa kalkmıştım.
Dudağım patlamıştı, burnum kanıyordu ve sanırım kaşımda.
Vücudumdaki yaraları saymıyorum bile. Üstümü bile çırpmadan okuldan çıkıp Jisung'un verdiği ev adresine gitmek için metroya koşmaya başladım.
Bir yandan telefonla onu arıyordum.
Telefonu çalıyordu ama o meşgule atmıştı.

"Açsana şu telefonu!"

Tekrar tekrar aramıştım ama telefonunu kapatmıştı muhtemelen.
Yüzümü gören herkes canavar görnüş gibi bana bakıyordu.
Metroya bindiğimde duraklar gelmek bilmiyordu neredeyse.

Metrodan çıkıp söylediği evi bulmak için koşuşturmaya başlamıştım. Adrese geldiğimde hemen kapıyı tıklattım.

"Merhaba. Ben Jisung'un arkadaşı. Evde mi şuan?"

Kadın bana güvenememiş olacak ki hayır diyip kapıyı kapatmıştı. Şuan ki halime bakarak doğru bir karar vermiş olabilir.
Ama nerede bu çocuk!

Telefonunu kapatmıştı ya da beni engellemişti. İlk seçenektir umarım.

Annemi aramıştım.
"Anne."

"Chenle? Bir şey mi oldu?"

"Hayır, sadece kendimi kötü hissediyorum okuldan izin aldım. Biraz dinlenmek istiyorum eve geleceğim. Sen evde misin?"

"Hayır, değilim. Meiying'i bekliyorum 1 saate provası bitecek o zaman geliriz. Dikkatli ol."

"Tamam anne, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Bir taksi çevirip eve dönmüştüm. O kadar berbat hissediyordum ki ağlamak geliyordu içimden.

Odama girip aynanın karşısına geçmiştim. Yüzüm cidden berbat haldeydi. Üstümdekileri çıkarıp banyoya girmiştim.
Duş alırken moraran yerlerimi görebilmiştim.
Sıcak sudan çıkıp bornozuma sarıldım ve odama döndüm. Üstümü giyinip yatağa uzanmıştım.

Kapı sesi geldiğinde annemin ve kardeşimin geldiğini anlamıştım. Çok geçmeden annem yanıma gelmişti. Yüzümü yorganla örtmüştüm.

"Chenle?"

"Efendim anne?"

"İyi misin?"

"Sanırım hastalandım. Yataktan çıkmayacağım sanırım."

"Tamam. Ateşin yok ama sen dinlen yine de. Eğer çok kötü olursan doktora gidelim."

"Tamam. Anne bir de yemek yemeyeceğim ben. Siz yersiniz."

Eliyle saçımı okşayıp odadan çıkmıştı. 1 saat kadar Jisung'u aramaya çalışmıştım. Mesaj atmıştım ama ulaşamıyordum.

"Bro?"

"Efendim?"

"Girebilir miyim?"

"Gir Mei."
Odaya girdikten sonra kulağındaki telefonu bana uzatmıştı.

"Chenle, Renjun arıyor. Sana ulaşamamış."

Telefonu bana verdikten sonra odadan çıkmıştı.

Kapı kapandıktan sonra kalkıp kilitlemiştim.

"Oğlum ulaşamadım sana. Kimle konuşuyordun?"

"Jisung'u arıyordum. Açmıyor zaten. Sanırım telefonunu falan kapattı."

"Olabilir."

"Zaten dayak yedim bugün."

"Kimden lan?"

Ben olayları anlatmıştım sonra da okulda görüşürüz diyip telefonu kapatmıştık.

"Abi! Annem telefonunu istiyor!"

Don't Want Lose You ↬ chensung √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin