9

387 43 80
                                    

"J-jisung."

"Çok ciddiyim. Bana cevap ver. Sabırla bunu bekleyemem. Bana bir şey söyle. Evet ya da hayır."

"A-ama ben, ne diyeceğimi bilmiyorum."

"Evet ve ya hayır de. Ne dersen de buna inanıyorum, peşinden koşacağım."

"Jisung. Hayır."

Ona yaklaştığımda bağırmıştı.

"Yapma!"

Kamerayı onun elinden alıp kenara koymuştum. Ona sarıldım. O ise buna bile katlanamıyordu.
Kendimi geri çekip dudaklarına yapışmıştım. Karşı koymayı bırakmıştı. Ellerim ile incecik omuzlarını tutuyordum.
Geri çekildiğimde kollarımın arasında küçülmüş gibiydi. Yüzündeki şaşkınlık artmıştı ve tüm yüzü kızarmıştı ve endişeli bir şekilde bana bakıyordu.

"A-ama-"

"Sana düşünmek için bir gün vereceğim. Chenle lütfen iyi düşün."

Ayağa kalkıp çantamı almıştım. Hızla pratik odasından çıkarken Chenle'nun bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.

/chenle/

Ne yapmıştı şimdi? Bu neydi? Beni gerçekten seviyor muydu?
Parmaklarımı dudağıma götürdüğümde gülümsemiştim.
"Hayır!"
Aslında gülümsememin nedeni daha önce kimseyi dudağından öpmemiş olmamdı. Gerçi ben öpmemiştim ama.

Akşam yemeğinden sonra odama çıkmıştım. Cevabım netti. Yarın dans provasına gittiğimizde sötleyecektim. Ama bunu bile bile onunla nasıl arkadaş kalacaktım ki? Kafamı yastığa gömdüm ve yarını beklemeye başladım.

...Prova salonuna girdiğimde Jisung gelmemişti. Oturup beklemeye başlamıştım. Çok rahatsız hissediyordum.

"Chenle? Selam."

"Selam." Pek istekli olmayan bir tavırla cevap vermiştim. Gelip yanıma oturduğunda karşımızdaki aynaduvardan ona bakmaya başlamıştım.

"Düşündün mü?"

"Evet düşündüm. Ve cevabım hayır. Jisung beni öpmen hiç bir şeyi değiştirmez."

"Sonumuz iki türlü de aynı olacak. Ama şimdi sadece biraz daha uğraşmam gerekiyor."

"Ne için?"

"Seni kendime aşık etmek için. Başka ne olacak?"

"Sen Jaemin'i sevmiyor muydun?"

"Renjun'in gittiği gün seninle sahile inmiştik ya, o zaman senden çok etkilenmiştim."

"Tüm gün salya sümük ağlamıştım. Benden nasıl etkilendin ki?"

"Ne fark eder? Seni seviyorum."

"Jisung seni üzmek istemem ama biz sevgili olamayız."

"İnatla bunu söylüyorsun, neden olamayız?"

"Çünkü senden yani erkeklerden hoşlanmıyorum."

"Aşılamayacak bir durum değil bu."

"Şunu o kalın kafana soksan iyi edersin, seni sevmiyorum!"

"Bende seni bırakmıyorum!"

Dans provası bile yapmamıştık. Çıkıp sahil kenarına gitmiştim. Birkaç saat boyunda orada öylece otumuştum.

Telefonum çalıyordu.

"Ne var?"

"Sahile gelsene."

"Hayır. Sen sahilde misin?"

"Evet."

"Gelemem. İşim var."

Telefonu kapattıktan sonra çantamı alıp ayağa kalkmıştım. Duvarın üstünde bana bakan Jisung'u farkettiğimde çok utanmıştım.

"Nereye gidiyorsun?"

"İşim var dedim ya."

"Hı-hı, otur şimdi."

Az önce kalktığım yere tekrar oturmuştum. O da yanıma oturmuştu. Her zamanki gibi.

"İyi ki Renjun söylememiş. Çok zor birisisin çünkü."

Tek kelime etmiyordum. Bomboş olan sahile bakıp duruyordum.

"Konuşmayacak mısın? Bak buraya geldik ve yine bir sıkıntımız var. Bence burda çözülebilir."

Kolunu omuzuma atıp beni kendine yaslamıştı.

"Ne yapıyorsun sen ya? Çek elini kolunu!"

"Vazgeçtim, bir kez daha konuşursan seni öperim."

Kolunu omuzumdan çekip onu itmiştim.

"Dokunma bana. Öpecekmişmiş."

Kolunu yanımdaki duvara yaslayıp beni sıkıştırmıştı. Yüzümü ellerimle kapatıp konuşmaya devam etmiştim.

"Oyon mo oynoyoroz yo!"

"Ne diyorsun anlamıyorum."

"Diyorum ki oyun mu oynuyoruz ya!" Ben ellerimi suratımdan çekip çemkirmeye başlayınca tuzağa düştüğümü anlamıştım. Dudaklarımızı birbirine değdirip kafasını çekmişti. Köşeye sinmiş bir şekilde ona bakıyordum.

"Beni öpmeyi kes! Çok iğrenç! Bu tacize girer!"

"Madem öyle sen beni öp."

"Ya sen niye anlamıyorsun! Uzak dur benden! Seni sevmiyorum!"

"Kalbim kırılıyor, cidden."

"Kırılsın! Umurumda değil!" Kapşonlumun koluyla dudağımı silerek çantamı almıştım.
"İğrenç." Sayıklamaya devam ederken evin yolunu tutmuştum bile.

Bugün anem ve kardeşim teyzeme gitmişlerdi. Babamsa şehirdışındaydı.

Kendime söylediğim hamburgerin gelmiş olması umuduyla kapıyı açmıştım. Evet! Filmim ve yemeğim hazırdı. Odama çıkıp masama geçtim. Aradan yarım saat geçmişti. Tekrar kapı çaldı.
Mızırdanarak kapı açmaya gitmiştim.

"Jisung!"

"Chenle. İçeri davet etmeyecek misin?"

"Hayır tabi ki. Neden geldin?"

"Evde kimse yok mu?"

"Neden geldin dedim."

İçeri girip yukarı çıkmaya başlamıştı.

"Sanki kendi evin! Nereye gidyorsun sen!"

Onu odama girmeden durdurmuştum.
"Söylesene neden geldin?"

"Kameram sende kalmış."

"Bekle vereyim."

Odaya girdiğimde arkamdan gelmişti. Spor çantamı açıp içinden kamerayı çıkartmıştım. Ona uzattığım kamerayı elin almıştı.

"Çok hoş görünüyorsun, keşke seni öpebilsem."

"Çekinmeden öpüyorsun zaten. Git artık."
Onu aşağı kata itekleyip kapıyı açmıştım.

"Bir kere öpeyim?"

"Kafayı mı yedin sen ya!"

"Şaka yapıyordum." Gülerek evden çıkmıştı.

Tekrar odama çıkarken yine söyleniyordum. "Aptal çocuk. Bütün keyfimi kaçırdın. Bir gün görüşmesek ne olur sanki!"

Don't Want Lose You ↬ chensung √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin