14

329 36 56
                                    

Ertesi cuma

"Sence nasıldık?"

"Tuhaf. Ama ailen çok nazik insanlar. Ve anlayışlılar."

"Sanırım."

"Jisung üzgünüm ama ben çok yorgunum yani uyusak mı?"

"Ehm, peki."

Birbirimize bakarken giyinmek çok tuhaftı. Bu yüzden her seferinde arkamı dönüyordum.

Pijamamın altını giymiştim. Tshirtün arkamda kaldığını farkedip dönmüştüm. Jisung beni gördüğünde gülümsemeye başlamıştı.
Üstümü de giyindiğimde yatağa girmiştim.
Jisung, yattığı zaman ona arkam dönüktü. Bir elini belime sarmıştı.

"İyi geceler."

"Sana da."

Yorgunluğun etkisi ile çabucak uykuya dalmıştım.

"Günaydın."

"Biraz daha uyusak?"

Jisung'un gülümsediğini farkettikten hemen sonra ona sarılmış uymaya devam etmiştim.
Uyandığımda Jisung yanımda değildi. Telefonu alıp saate baktım. Yataktan çıkıp aşağıya inmiştim.

Jisung'un ailesi bugün evde değildi.

"Jisung?"

Aşağı kata indiğimde mutfak kapısına gelmiştim.

Jisung tezgaha yaslanmıştı, Jaemin ise onu sıkıştırmış. Jisung kafasını geri çektikçe dolaba yaslamıştı. Ama Jaemin onu öpmeye başlayıp, elini boynunda gezdiriyordu.

Kaşının önünden çekilmiştim. Tekrar yukarıdan iniyormuş gibi seslenmiştim, daha yüksek sesle.

Tekrar mutfak kapısına geldiğimde ikisde ayrılmıştı.
"Chenle? Sen neden buradasın?"

"Ah çünkü biz çıkıyoruz. Jisung söylememiş miydi?"

"Aslında tam da onu söyleyecektim."

"Oh, demek öyle."

"Evet, öyle. Kahvaltıda bize katılsana? Hem eminim Jisung seninle görüşmeyi özlemiştir. Uzun zamandır görüşmüyorsunuz ya."

"Teşekkür ederim, ben gideyim. Ama akşam Jisung ile baş başa sinemaya gidebilir miyiz, ben de bunu soracaktım."

"Baş başa? Hı-hım, gidin. Ben de Jeno ile buluşacağım zaten."

"Jeno mu? Ne zaman ayarladınız ya?"

Jisung, Jaemin'i yolladıktan sonra mutfağa dönmüştü.

"Ah, Jaemin baş başa diyince randevuymuş gibi hissettim."

Jisung endişeli bir şekilde bana bakarken gülmeye başlamıştım. O da sahte bir gülümseme ile bana eşlik etmişti.

"Chenle. Sen Jeno ile ne zaman konuştun? Bana söylememiştin buluşacağınızı."

"Unutmuş olmalıyım. Üzgünüm."

Gün boyu endişeli ve şüpheli hareketler sergilemişti.
Eve gitmek için taksiye bindiğimde Jeno'yu aramıştım.

"Jeno~, bu akşam müsait misin?"

Tüm sevimliliğimi kullanıyordum. Hayır demesi imkansızdı.

"Tamamdır, çok sağol, Jeno~!"

Akşam beni evden alacağını söylemişti. Jisung ve Jaemin'in girdiği sinemaya gitmeyi düşünmüştüm ama daha hin planlarım olduğu için vazgeçtim.

Zil çaldığında yerimden fırlayıp kapıyı açmıştım.
"Selam."

"Selam."

"Ee hazırsan, gidelim mi?"

"Olur."

Hin planlarım arasında, elimde bulunan en çekici parfümü sıkmak ve olabildiğince bad boy olmak vardı.
Hehehe, görüşeceğiz Jisung.
Arabaya bindiğimizde, Jeno bana dönmüştü.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bilmem. Eğlenceli bir yerlere, parti, külüp?"

"Bana uyar."

Arabasının Porche olmasından, Jeno'nun ne kadar zengin olduğunu anlamıştım.
Jisung cidden kızacaktı.

...Gecenin sonunda Jeno ile sahilin başka bir kısmına gidip oturmuştuk.

"Cidden çok eğlendim, arada yapalım böyle."

"Aynen. Ama bu kadar içmen gerekiyor muydu?"

"Ah, Chenle."

"Ne var?"
Yüzümdeki gülümseme kaybolmuştu çünkü Jisung haklı çıkmaya başlıyordu.
Jeno eli ile belimi kavradığında, ellerimi onun omuzlarına götürmüştüm. Birbirimize dönüktük ve Jeno bana fazla yakındı.

"Jeno çekil."

Kafasını boynuma gömmeye çalışırken tüm gücümle onu itmiştim.
O ise ben bunları yapmıyormuşçasına davranıyordu.
Yüzüne attığım tokatla beraber elini belimden çekmişti. Bileklerimi tutup sıkmaya başladığına duvarın köşesine sıkışmış haldeydim.

"Orospu çocuğu ne yapıyorsun sen?!"

"Çok konuşma."

Bacaklarıma çıktığında ellerimi kurtarmaya çalışıyordum. Bağırışlarımı, gecenin bu saatinde kimsenin duymasını beklemiyordum.
Yüzünü bana daha fazla yaklaştırdığında ona kafa atmıştım. Ellerimi bıraktığında ise onu üzerimden, dizlerimden itmiştim.
Kumların arasına düşmüş telefonumu kapıp ayağa kalkmıştım. Jeno ise gitmeye çalıştığımı farkettiğinde ayağa kalkıp peşimden gelmişti. Koşmaya başlamıştım fakat merdivenlerin sonuna geldiğimde beni yakalamıştı.

"Nereye!"

Saçlarımı eliyle kavrayıp çekiştirmeye başlamıştı. Tekrar aynı yere döndüğümüzde Jisung'un bir kaç kez aramış olduğunu farketmiştim. Jeno telefonumu elimden alıp yere atmıştı. Şimdi onun telefonu çalıyordu.

"Pislik! Bırak saçımı!"

Telefonunu cebinden çıkarıp bakmıştı. Sesini kapattı ve beni yere itti. Bir eli ile tshirtümü sıyırmıştı. Diğer eli bacakaramı okşuyordu.
İlk defa birisi bana bu şekilde dokunmuştu. Derin derin nefes almaya başlamıştım.

"Jeno!"

"Hemen mi?"

"Çekil! Elini. Çek!" Hızlı bir şekilde nefes alıp veriyordum. Eli hala aynı yerdeyken o vücudumda izler bırakmaya başlamıştı.

"Jeno yapma!"

"Yorma beni."

..."CHENLE!"

"Chenle!" Jisung bağırarak yanıma koşmuştu. Yarı oturuyor haldeydim. Gözyaşlarım kurumamıştı bile.

"Chenle! Kaç kez aradım!" Etraf çok karanlık olduğu için telefonunun fenerini yakmıştı.
"Ji-jisung."

Tshirtümü düzeltirken tamamen oturur hale gelmiştim.

/jisung/

Chenle'yu defalarca kez aramıştım. Bir sorun olduğunu anladığımda aklıma gelen heryere bakmaya başladım. Ve o sahilde, o haldeydi.

Feneri açtığımda tam emin olamamıştım. Yanına oturdum.
"Chenle, tshirtünü kaldır."

"Jisung-"

"Kaldır dedim!"

Don't Want Lose You ↬ chensung √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin