3.2

1.7K 105 113
                                    

Bu bölüm düzyazı şeklindedir.

"Chenle! Jisung! Hazırlanıp yanıma gelin." diye bağırmıştı Taeyong bebeklerine.

En küçük olanlar hazırlanıp hyunglarının dediği gibi yanına gelmişlerdi. Taeyong elinde parayla bekliyordu.

"Evet bebeklerim. Biliyorsunuz okullar açılacak birkaç gün sonra. Size kalsa hiçbir şey almayacaksınız okulla ilgili." Ardından paraları uzatmıştı onlara.

Jisung ve Chenle anlık göz göze gelmişti. İkisinin de gözleri bi an dolar işareti gibi olmuştu. Ardından sesli bir şekilde yutkundular.

"Bu parayla gidin ne ihtiyacınız varsa alın. Sakın başka bir şey için harcamayın. Güveniyorum size bebeklerim." dedi ve ikisinin yanaklarını da sırayla öptü. "Haa bir de çok geç kalmayın." Ardından onları dış kapıdan yolcu etti.

Şimdi ise ikisi de sokakta boş boş dolanıyordu. Tabiki de hyunglarını dinlemeyeceklerdi. En azından Jisung öyle düşünüyordu.

"Lele," dedi küçük olan. "Gerçekten bu parayı defter kalem için mi harcayacağız? Bunu yapamayız." diyip yanında kendinden kısa olan arkadaşını sarstı kollarıyla.

Chenle ise Jisung'dan kurtulmak için çırpınıyordu. "Ben de yapmak istemiyorum. Ama ne yapacağız ki?"

Jisung Chenle'nun bu kararsızlığı karşısında göz devirdi kollarını ondan çekip. Her ne kadar cevap olarak sen Chenle Ziyagil'sin aptallık etme demek istese de boş bakışlar atmakla yetindi.

"Haaa. Oyun salonu diyorsuuun." İşte şimdi aynı dili konuşmaya başlamışlardı. Jisung kafasını hevesle aşağı yukarı salladı ve Chenle'nun bir şey demesine izin vermeden onu sürüklemeye başladı.

------------

"Yah Park Jisung! 2 dakika tuvalete gittim hemen sıramı kapmışsın seni şerefsiz."

Jisung bu sözlere aldırmadan oynadığı oyuna devam etti. Küçüğünün kendisini takmamasına sinirlenen Chenle ellerini Jisung'un saçlarına daldırdı ardından onları çekmeye başladı. Ve ardından da yunus sesiyle bağırmaya. "YA KALK BENİM SIRAMDI SENİ HORMONLU VELET."

Jisung ise saçının çekilmesiyle oynadığı araba oyununda yanmıştı. Ardından o da bağırmaya başlamıştı.

"Kaç saat sıçamadıysan ben napayım seni mi bekliycem bi de yunus."

Etraftaki insanların rahatsız olmasını umursamadan bağırıp birbirlerinin saçını çekerek kavga ediyorlardı. Taa ki oyun salonunun sahibi onları ayırıp ardından dışarı atana kadar.

Dışarı çıktıklarında hava kararmıştı. Chenle telefonunu çıkarıp saate baktığında 9'a geldiğini ve Taeyong hyungdan birsürü cevapsız arama olduğunu görmüştü.

"Ebeni sikeyim Jisung çabuk koş eve geç kaldık." diyip bu sefer kendisi Jisung'u peşinden sürükleyerek eve depar atmaya başladılar.

-----------

Evin önüne geldiklerinde ikisi de soluk soluğaydı. Korkudan ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Taeyong bu konuda fazla katıydı çünkü.

Korka korka zili çalmışlardı. Kapıyı ise Lucas açmıştı.

"Nerdesiniz lan siz? Taeyong hyung bayılıyordu. Ne kadar endişelendiler."

Jisung ve Chenle birbirine bakmıştı. İkisinin de gözlerinde korku vardı. Hemen içeri geçtiler. Herkes üst katın salonunda oturmuştu. Herkes aynı anda konuşuyordu. Bir tartışma havası vardı odada.

"Bence geldiklerinde onlara bahçeyi temizleme cezası verelim. Bu sıcakta ölürler belki. Biz de 2 kişiden kurtuluruz." Bunu diyen Haechan'dı.

"Hayır bence tüm apartmanı mermer aralarına kadar temizlesinler Taeyong hyung." Cani Renjun gün yüzüne çıkmıştı işte.

"Ama çok yorulurlar. Daha hafif bir ceza verelim. Hem eminim ki buraya gelene kadar yaşadıkları telaş onlara büyük bir ceza olmuştur." dedi Winwin. Ardından yanındaki Yuta'nın omzuna başını koydu.

"Ben onlara ne ceza vereceğimi biliyorum. Beklesinler." Ardından başını elleri arasına alıp ağrıyan şakaklarını ovuşturmaya başladı.

En küçükler oradan sıvışmayı düşünseler de arkalarındaki Lucas yüzünden bu düşünceleri suya düşmüştü. Zaten Jungwoo da geldiklerini görmüştü.

Yanındaki Taeyong'u koluyla dürterek Chenle ve Jisung'u gösterdi. "Hyung gelmişler."

Bu sözden sonra herkes salonun kapısına baktı. Herkes sessizdi. Taa ki Jaemin'in ağzından kahkaha çıkana kadar.

"Pardon. Ciddi ortamlarda ciddi kalamama gibi bir huyum var da."

Taeyong ise bebeklerinin ikisiyle de sırasıyla göz göze geldi. Elleri boştu.

"Yine oyun salonuna gittiniz değil mi?"

Şimdi ikisi de yere bakıyordu. Halının desenleri ne güzelmiş lan diye düşündü Chenle.

"Size güvenmiştim. Güvenimi boşa çıkardınız." Jisung'un gözleri dolmuştu bu cümleyle. Pişman olmuştu oyun salonuna gittiğine. Oyun oynamak annesi yerine koyduğu kişiden daha önemli değildi ya. Yine de kafasını yerden kaldırmadı.

"Sizi kırmamak için biraz yanlız kalmam lazım. Lütfen rahatsız etmeyin beni." Oturduğu yerden kalktı yanındaki Jaehyun'un elini de tutarak. Bakışlarını yere sabitlemiş olan oğlan elinde hissettiği sıcaklıkla kafasını kaldırdı. Hyungunun gözleri dolmuştu. Ne kadar üzüldüğünü tahmin edebiliyordu.

Jaehyun da ayağa kalktı ve salondan çıktılar.

Jisung Taeyong'un gözlerinin dolduğunu görmüştü. Daha fazla kendini tutamadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Eliyle yüzünü kapattı sanki kapatırsa kimse onu görmeyecekti.

Ardından o da salondan çıktı.

"Jisung! Jisung bekle." Ardından Chenle de çıktı salondan. Jisung'un ağlamasına dayanamıyordu.

O gece Jisumg her ne kadar kendine kızgın olsa da Chenle'nun omzuna ağlamaktan kendisini alıkoyamamıştı. En son ikisi de Jisung'un yatağında uyuyakalmıştı.

Gece uykusundan uyanan Taeyong ise odaları dolaşırken minilerinin odasına gelmişti en son. Her zamanki gibi üstlerini örtmemişlerdi. Taeyong bebeklerine her ne kadar kızgın olsa da üstlerini örtüp ardından ikisinin de başına ufacık öpücük kondurmaktan kendini alıkoyamamıştı.

"İyi uykular bebeklerim."

Jisung sen var ya çok fenasın ama kıyamıyorum işte

Bu bölüm de bitti eheheeh

Umarım beğenmişsinizdir

Oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayın

Sizleri seviyorum muck

~NCT WHATSAPP~ ✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin