17. Bölüm: ''Ustalar''

6.9K 1K 293
                                    

Keyifli okumalar...

***

Sonrası ise siyahtı.

Kapsülün zifiri karanlığında öylece bekledim. Kapağın açılmasıyla yüzüme vuran ışık, kaskın arasından sızınca gözlerimi kırpıştırdım. En başta olduğu gibi çaylak-55 iki insanın sığacağı kapsüle girip önümde dikildi.

Yatakhaneden kafeslerin olduğu ortak alana toplandığımızda Sokrates-2'deki yirmi beşinci günümdü. Her acemiyi yatakhaneye götüren çaylak başında bekliyordu. Sarışın mavi üniformalı çocuğun yanında Gaia'dan gelen turuncu saçlı kız vardı. Benim yanımda ise siyah kıyafetleri ile çaylak-55 dikiliyordu.

Oyunlar ile gelen dokuz çocuk hazır konumda beklerken, alana siyah üniformalı bir kadın girdi. Çaylak-55'in bedeninin, kabaran göğsüyle daha geniş göründüğüne yemin edebilirdim. Önümüzde dikilen kadını etkilemeye mi çalışıyordu?

''Çaylaklar!'' Kadının mizacı gibi sert olan sesi üzerimizde dolaştı. Arkadan sıkıca topuz yaptığı siyah saçları, boncuğu andıran siyah gözlerini ortaya çıkarmıştı.

Her çaylak saygıyla başını eğince duraksadım. Kıdemli miydi?

''Bugün acemilerinizin ilk testi gerçekleşecek, neye sahip olduğumuzu öğrenmenin vakti geldi.''

Dokuz çaylak aynı anda ''Emredersiniz efendim.'' dedi.

Kadın bu kez kara gözlerini biz acemiler üzerinde dolaştırdı. ''Simülasyon şu ana kadar girdiklerinizden farklı olacak. Her şey daha keskin duyular tarafından size iletilecek, bedeninizi iyi koruyun ve elbette kafanızı içindekiler ile birlikte bütün tutun.''

Sonrasında bizi simülasyon alanının olduğu bölüme soktular, odanın içi kapsüllerle doluydu. Eski tecrübelerime dayanarak zemininde su olmaması beni sevindirdi. Hiç değilse felç olup boğulma ihtimalim yoktu.

Her çaylak, acemisini alıp kapsüllere yerleşti. Alandaki kapsüller farklı amaçlara hizmet ediyor olacak ki hepimiz yan yana dizili kapsüllere girdik. Kapsüle ilk ben adım atıp demir basamaklardan aşağı indim.

Kapsüle ikimiz de girince çaylak-55 ''Giydiğin renkleri hak etmiyorsun acemi. Sen bir siyah değilsin.'' dedi.

Gruplandırmayı ben yapmasam da sorumlu kişi benmişim gibi benden acısını çıkarmaya çalışıyordu. Aptal bir renk yarışına girecek değildim.

Kibirli tavrı ile insan şeklinde bir yatağı andıran alanı gösterip oraya gitmem için elini salladı.

Farklı renkteki kabloları başımın etrafına yapıştırıp sol tarafta kalan panelden bazı ayarlamalar yaptı. Geri gitmemi sağlayıp kollarımı ve bacaklarımı kayışlar ile bağladığında gerilmiştim.

O ise gülümsemişti. ''Tam bir mavi.''

Sonra da gözlerimi kapayan bir kaskı başıma geçirip beni kapsülde yalnız bıraktı.

Şimdiyse konuşmadan yüzüme bakmamak için çabalıyordu. Anlaşılan umduğu gibi çıkmamıştım. Simülasyon da benim umduğum gibi çıkmamıştı. Göğsümde atan kalbimi yavaşlamaya zorlayıp nefeslerimi düzenli hale getirmeye çalıştım. Ne kadar bana bakmasa da zayıflık gösteremezdim.

Kapsüllere sokulmadan önce duyularımızın keskin olacağını söylediklerinde bu kadar acı çekeceğimi düşünmemiştim. Belki de Sokrates-3'te hamlamıştım.

Ama her şeye rağmen tek bir şey aklımdan çıkmadı. Sokrates-2, kuleden bağımsız yeni bir kulenin zemin katıydı.

Şu ana kadar girdiğim testler ya da simülasyonların hepsinin toplamı, beni çığlıklar atıp kendimi yaşamak için kurtarmaya çalıştığım bu acımasız simülasyona hazırlamak içindi.

Gazap'ın GözdesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin