39.Bölüm: ''Hepimiz Savaşçı Değiliz''

4.1K 626 272
                                    

Keyifli okumalar...

***

Nemli saçlarımı havluyla kurulurken çoktan bana verilen kıyafetleri giymiştim. Asilerin bu kadar renkli kıyafeti nerden bulduğuna emin değildim ama öncekilere göre bedenime daha çok uyan pantolon ve uzun kollu kazağa şükrettim. Bana yeniden elbise giydirmelerini istemezdim.

Saçlarımın yeterince kuru olduğuna karar verince, onları toplamak yerine serbest bıraktım. Radsolf'un dediği gibi yaralarım fazla dikkat çekiyordu. Rol yapmakta ne kadar iyi olsam da, onları saklamadığımda herkes bana bakıyordu.

Kapı çalınca sertleşen mimiklerimi yumuşatıp açtım.

''Hazır mısın güzelim?'' Kollarını göğsünde kavuşturmuş bana sırıtarak bakan Reik'e aldırmadan kapıyı arkamdan kapatıp alana ilerledim. Tünellerin ayrıldığı kısma ilerlemeye başladığımda, kolumu yakalayıp beni durdurdu.

Sinirle tısladım. ''Bırak kolumu.''

Parmaklarını milim gevşetmeden ''İlk önce yemek yiyelim.'' deyip beni de abartılı gücüyle yanında sürüklemeye başladı. Bilerek güç gösterisi yaptığını sanıp ters laflar edecekken, mavi gözlerinin koyulaşıp önündeki masaya kitlendiğini fark ettim.

Yemek alanı olarak kullanılan yerin güney kıyısında kalan ahşap masada, yan yana oturan iki adam, Reik'e aşağılayan gözlerle bakıyordu. Reik adımlarının yönünü değiştirip, adamlardan uzakta kalan bir masaya ilerlerdi. Kızı ile gülerek yemek yiyen bir kadının yanına oturduğumuzda, sırtımda gezinen bakışların ikiliye ait olduğuna emindim.

Reik ''Ben yemekleri alayım.'' deyip yemeklerin dağıtıldığı köşeye gittiğinde, ben de başımı yeniden adamlara çevirdim. Gözlerinden taşan nefret, bana kuledeki rakiplerimi hatırlatmıştı fakat asilerin kendi içlerinden birine nefretle bakmaları beni şaşırtmıştı.

Reik, iki elinde birer tepsiyle masaya geri dönerken, adamlardan iri ama kısa olanı ayaklanıp Reik'in önüne geçti. ''Buraya ait değilsin bikia.'' dedikten sonra Reik'e omuz atıp elinde tutuğu tepsilerden birinin yere düşmesine neden oldu. Reik karşılık vermeden ilerlemeye devam edince, diğer adam masasından kalıp önüne geçti.

Tükürükler saçarak konuşan adam ''Dediğini duymadın mı? Duyma yeteneğin kanından daha mı zayıf?'' deyip Reik'in elinde kalan tepsiye tersten vurunca, kıyafetine boca edilen sıvıyla dikilen Reik yumruklarını sıktı. Yanımda oturan kadın, çocuğunu kucaklayıp gitmek ister gibi yerinde kıpırdandı.

Tükürük saçanla, iri olan Reik'i ortalarında sıkıştırıp ilerlemesine izin vermiyorlardı. Tükürük saçan ''Biz artıkları kabul etmeyiz ucube. Sen bizden değilsin.'' dedi. Vücudundan yayılan tiksinti ve öfke elle tutulur cinstendi. O an eline bir bıçak versem, tereddüt etmeden Reik'in boğazını keserdi.

Reik'in bedeninin kasıldığını gördüm. Dişlerinin arasından güçlükle sakin kaldığını belli eden boğuk sesi döküldü. ''Çekilin.''

Cevabı iri olanı daha çok sinirlendirmiş olsa gerek ki Reik'i ıslak kazağından tutup kendine çekti. ''Sen bizden değilsin.'' derken yumruğunu karnına geçirdi. Reik hafifçe sendeleyip bir adım geri çekilse de karşılık vermedi. Öfkeyle kasılan yüzüne baktım. Kendini tutuyordu. Peki, ama neden?

Yanımdaki çocuk ağlamaya başlayınca, masalarda oturan asiler rüyadan uyanmış gibi konuşmaya başladı. Kadın, minik kızını sakinleştirmek için kolları arasında sallarken, yardım sever bir asi gelip kadınla çocuğuna odalarına kadar eşlik etmeyi teklif etti.

Kadın, adama hayatını kurtarmış gibi minnetle bakıp hızlı masadan kalkarken, diğerlerinin hala olaya müdahale etmemesine şaşırmıştım. Etraftaki masalarda oturan kadın ve erkekler gergindi. Bakışlarını birbirinden kaçırıp duruyorlardı. Görmezden gelmek, olayın yok olmasını sağlayacakmış gibi davranıyorlardı.

Gazap'ın GözdesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin