Burakkiee:
Farkında olmak,acıttır.Bir sözün devamında gelicek kelimeyi bilmek,hele o kelime ölümse,sizi de öldürür.Sadece kelimelerde kalmaz ölüm,cam parçaları kalbinizi parçalar.Ağlarsın,bağırırsın,kırar,dökersin ama yine de acısı geçmez o cam parçalarının.Gün geçtikçe daha az acıttır,alışırsın o kalbindeki cam parçalarına,sızlatır arada kalbini,ama öldürmez ilk sefer gibi.
"Hazırlan,cenazemiz var."işte uyandığım için bir kez daha sövmüştüm.Durumu idrak edebilince kalktım yavaşca ,ayaklarımı aşağı sarkıttım,yere bastığımda kasım soğukluğunu hissetmedim.Halbuki hep hisseder titrerdim bu ılık soğuklukla.Beynim bomboştu,kulaklarımda tiz ses vardı.Kapıdan çıktığımda Can beni kapıda bekliyordu.Can'a doğru gidip elimi uzattım,eli elimi bulduğunda kapıya kadar eşlik etti o şekilde.Durdu bi an,bana döndü yavaşca,gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde,oda anca kabullenmişti onun ölümünü.Yere attı kendini birden bu anı bekliyormuşcasına tutuverdim o cılız ama güçlü kollarından.Ağladı,bağırdı,kırdı,sustu sonra duraksadı işte anladım o zaman cam parçalarının Can'ın kalbine çoktan battığını.Sustuk ikimizde,bacaklarımı kırdım çömdüm yanına.Elimi omzuna attıp,saçlarına derin bir öpücük bıraktım.Sakindim çünkü kimse daha onu görmeye gitmemiş hepsi cam parçaları ile yüzleşiyordu.Biraz daha sessizlik oldu,sonra dayanamadım:
"Aycan'a kim haber vericek?"diyebilmiştim sadece.En çok o hissedicekti acısını,sadece kalbinde değil onun dokunduğu her yerinde.Beyninden vurulmuşa dönücekti emindim,çünkü Kaan'dı ölen,Aycan'ın yaşam kaynağı,hayata bağlayandı o,onun için.Can bu lafımın üzerine iç çekti,yerden destek alarak ayaklandı,elini bana uzattı,bende ondan destek alarak kalktım.
"Daha haberi yok,herkez yeni yeni oturtuyor beyninde ölümünü,yoldayken sen arasan?"
"Bu görevin bana değil Mert'e yada Cem'e en azından Emre'ye düştüğünü,düşünüyorum.Biz yakın değiliz biliyorsun."
"Yakın olmasada tek sağlam sensin,buraya gelmeden önce Cem'i görmeye gittim onu alıcaktım.Emre benden önce davranmış,yine sinir krizi geçiriyordu sanırım,Emre hiç girmesem daha iyi olucağını,Cem sakinleşince geliceklerini söyledi."
"Peki Mert?" bi süre duraksadı,derin derin nefesler aldıktan sonra cebinden,mavi bir hap çıkardı ve ağzına attı.Ne olduğunu merak edercesine baktım açıklama bekliyordum,hem Mert için hem de hap için.Beklentim iki ele geçen bir olmuştu.
"Mert senle konuştuktan sonra sıyırmış ,zaten hastanede olduğu için sadece sakinleştirici verip bırakmışlar."
"Bu durumda elimden birşey gelmez ben ararım,biraz bekle köşedeki taksi durağının numarası vardı bende." Can'ı kapının önünde bırakırken çıplak ayaklarım ve kurabiye canavarı desenli geceliklerimle odama koşup telefonumu aradım.Tanrı biliyor hangi cehheneme gitmişti o anın ortamıyla.Biraz aranıp telefonumu bulduğumda,kasım soğuğunda terler döküyordum önce taksiyimi yoksa Aycan'ımı aramalıydım bilmiyorum ama.Bir an önce aşşağı inmeliydim üstümdekiler saçım yada ne bileyim siktiğimin dünyası hiç umrumda değildi o an.Tek istediğim ya zamanın durması yada ne biliyim zamanın geri akmasıydı.
Can'ın kolunu tutarak dışarı çıktığımda yüzüme vuran rüzgar sayesinde ilk acımı hissettim gözlerimin bulanıklaştığını görüyordum,daha sonra yanağımdan sıcacık bir yaş süzüldüğünü hissettim.Sustum,bağırmadım,kırmadım,dik durup,yanımdaki arkadaşımı tutum.Soğuğun bizi biraz rahatlatacağını düşündüğüm için kapının önünce taksiyi aramanın daha uygun olucağını düşündüm.Rehberimde biraz araştırma yaptıktan sonra taksi durağına ulaştım,adresi verip kapını önünde bekledik öylece hiç konuşmadan.
Taksiyle hastanenin önüne geldiğimde ki manzara kalbimi acıttı,ama nasılbir acı size anlamatam.İlk gözümün değdiği kişi Aycan'dı bizim tayfa felaker durumda iken o sapasağlam öylece duruyordu.Saçları salık kırmızıları ışık altında dahada belli oluyordu,üstünde incecik askılı,altında uzun bir eşofman,sonra gözlerim aşşağıya kaymıştı.Yerde pasta kalıntıları vardı,saklama kapları,ve bugün hazırladığımız onca şey yerdeydi,ayakları çıplak kalmıştı etrafa bakındım,bir kaç geri adımında ayakkabıları vardı,arkasına basılmış şekildeydi.Anlaşılan Kaan'a yiyecek getirmişti.Elindeki saklama kapını yere fırlattı,çıplak ayaklarını pastanın üzerinden süreyerek bizimkilere doğru yürüdü.Arkasındanda ben yürüdüm,herkesin önünde durdu.Arkasını döndü,bana birde Can'a baktı,herkez Aycan'ı görünce ayaklandı hepsi onun başında toplandı.Yine süzdü koyu gözleriyle etraftakileri,sessizdi,sessizce sordu:
"Yıldızımız kaydımı?"Bu tayfayı hep çok iyi tanıdığımı sanırdım Aycan'dan bu kelimeyi duyana kadar.Ardından Cem hırçınlığını bırakıp sakinleşmiş,Aycan'ın yanında dikeldi:
"Hemde öyle bir kaydı ki halimize bak"diyip güldü.Emre Cem'i tutarken,Aycan aynı yavaşlık ve sakinlikle kapıy doğru ilerledi.Yarı yolda yere düştü,o acı çığlıkları tarif edemem belki ama sanki vücudunun her yeri yanarken,üzerine benzin döküyorlarmış gibiydi çığlıkları,ona doğru koşarken Mert önüme geçmişti.
"Sen karışmasan daha iyi olur sonradan suçlu olmanı istemem"ne alakaydı ki şimdi?Yıldızlar felan?
Selam Çukulatalarım bi kaç üst üst ben yazıcam neden çünkü ben yakışıklıyım skfhıojpmşlm
Neyse çok güldük eğlendik yeni bölüm hakkında düşüncelerini bekliyorum thanks *-*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
#Yaşarken Ölmek#
Non-FictionKırık yıldızlarız biz birinin deli düşüncelerinin peşinden hepimiz koşarız eğer birimiz hata yaparsa hepimiz yaparız.Bakmayın böyle dediğime hepimiz saçma sapan bir gecede yıldızları toplamaya gittiğimizde tanıştık....