"Doğum günün kutlu olsun!" Adını bilmediğim ama az önce Ekim'e sarılırken gördüğüm, yaşıtım gibi duran kız gülümseyerek konuştu. "Ha, şey, Güneş ben." Gülümseyerek karşılık verdim.
"Nisan, teşekkürler." Güneş'in gülümsemesi yüzüne yayıldı.
"Nisan mı? Erkek arkadaşımın adı da Ekim." Kız oldukça komikmiş gibi gülümsemeye devam ediyordu. Demek ki sevdiğin hayatı yaşarken böyle neşeli oluyordun.
"Tanıştık."
"Öyle mi?" Güneş'in kaşları havaya kalkarken Ekim yanımıza gelip Güneş'i kolunun altına aldı. Gerçekten sevimli görünüyorlardı. Aralarında büyük bir yaş farkı olduğu belliydi ama ikisinin de gözlerinin içi gülerken bu çok önemsiz duruyordu.
Hayatımda birçok şeye özenmiştim ama en çok özendiğim şey ikisi olmuştu.
"Doğum günün kutlu olsun." Ekim de kutladığında sırıtarak başımı salladım.
"Teşekkür ederim." Ekim, Mete'ye alaylı bir şekilde göz kırpıp Güneş'le birlikte giderken Mete'nin tepkisini görmek için ona döndüm. O da neredeyse gülümsemesini bastırmak için dudaklarını birbirine bastırıyordu. Ona baktığımı fark edince yüzü ciddi bir ifadeyle buluştu ve gözlerimin içina baktı.
"Doğum günün kutlu olsun, Nisan." İsmimi bastırarak söylediğinde oturuyor olmama rağmen bacaklarımdan tüm gücün çekildiğini hissettim. Bunu hiç umursamıyır gibi oturduğu yerden kalkıp elini tutmam için uzattı. Gerçek anlamda bacaklarımdan emin olmadığım için yüzüne bakmaya birkaç saniye daha devam ettim. Elini tutmayı başardığımdaysa hissettiğim tek şey uçuyor olduğumdu.
"İstediğin hediyeye karar vermişsindir." Sorgular gibi konuştuğunda karar vermediğim halde başımı aşağı yukarı salladım. "Nedir?"
"Aldığımda göreceksin?" Kaşlarını çattığında gülümsedim.
"Hediyeyi benim almam gerekiyor." Başımla onayladım.
"Onu senden aldığımda göreceksin."
Pekâlâ, dünya üzerinde en çok istediğim şey Mete ile olmaktı ve bundan başka bir şey de aklıma gelmiyordu. Yani, ne isteyebilirdim ki? Bir öpücük? Bu çok yıkık bir hareket olurdu. Fazla yıkık, benim için bile.
"Tamam, nereye gitmek istiyorsun? Burada kalmak-"
"Evine." Başıyla onayladı.
"Peki, bugün kontrol sende. En azından evine dönmen gerekene kadar." Gözünü kırptığında yüzümden başlayarak büyük bir sıcak hava dalgasının bütün vücudumu felç ettiğini hissettim.
***Gözümden bir damla yaş, Mete'nin omzuna düşerken film boyunca kaskatı durup bana dokunmayan Mete iç çekmemle elini omzuma koyarak kafamı omzundan kaldırmamı sağladı.
"Çok da iyi bir film seçim değildi." Burnunu bir çocukla konuşuyor gibi kırıştırıp elini omzumdan çeneme kaydırdı. Bu filmi ilk kez izlemememe rağmen ağladığımı söyleyecektim ama gözündeki şefkat bunu yapmamı engelledi. O anda, kendimi gerçekten küçük hissettim ve Mete sadece benimle ilgileniyordu, iyiliğimi istiyordu. Ve ben bu hisse pek alışık değildim. Ama o kadar büyülenmiştim ki, sadece iç geçirebildim. Mete'nin gözünde biraz bile benim hissettiklerimden yoktu. O yaramaz, en azından dalga geçen ateş bile yoktu. Sadece saf bir şefkat. Açıkça duygusal ya da fiziksel anlamda ilgisini çekmiyordum ama bu bile beni üzemiyordu. Mete'nin parmak uçları yüzüme değiyordu ve kendimi en son ne zaman bu kadar huzurlu hissettiğimi bilmiyordum.
"Doğum günü hediyeni hâlâ istemedin." Başımla onayladım. İstediğim şeye karar vermiştim. İçinde biraz bile cinsellik yoktu. Oldukça rahatsızlık vermemeye çalışacaktım, ama bunu yapmalıydım. Böyle hissederken ona o kadar yakın olmanın nasıl hissettirebileceğini bilmeliydim.
"Yanlış bir şey yapmayacağım." Kaşlarını çatıp beni izlerken oturuş şeklimi bozup dizlerimin üzerinde durdum. Mete ne yaptığımı anlamaya çalışırken bir bacağımı Mete'nin kucağının diğer tarafına attım. Mete'nin elleri bir refleks gibi belime gittiğinde sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Mete'nin hareketi de daha çok her an beni durduracak gibiydi. Sadece olduğum yere oturuo gövdemi Mete'ye yaklaştırabileceğim kadar çok yaklaştırdım ve kollarımı boynuna sardım. Mete kaskatı ve şok olmuş bir şekilde belimdeki ellerini sanki beni itecek gibi sıkılaştırdı. Ama birkaç saniye sonra gevşetip kollarını gövdeme sardı ve sadece sarılmama karşılık verdi.
Sigarayla karışık parfüm ve biraz da alkol kokusu dünyanın en rahatlatıcı kokusu değildi, ama Mete'nib kollarında olduğumu bilmek huzura ermem için fazlasıyla yeterliydi. Saçları burnumu gıdıklarken gülümsedim ve gözlerimi mümkünmüş gibi daha sıkı kapattım. Üzerimde basit bir kot ve beyaz bir tişört, derimde onun imzası ve kollarımın arasında omuzları vardı.
Mutluluktan gözümden birkaç damla yaşın süzüldüğünü hissedince fark etmemesini umarak koluma sildim ve kafamı kaldırarak yüzüne baktım. Gülümsüyordu ama tamamen masum bir gülümsemeydi. Ellerim boynundan kaydı ve kollarına tutundum.
"Bunu beklemiyordum." Sadece gülümseyip yüzüne bakmaya devam ettim. Dudaklarının kenarlarında gülerken oluşan kırışıklara ve kirli sakallarına...
Parmak uçlarını tişörtümün içinde rüzgar gibi hissettiğimde ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordum. Mete sadece yüzüme baktı ve çıplak belime baştan sona hayali bir çizgi çizdikten sonra elini tekrar çıkardı.
"Bu bir sonraki dövmem mi?"
"Başka bir dövme yaptıracağını sanmıyorum." Neredeyse sırıtarak cevap verdiğinde tek kaşımı kaldırdım. Yani, haklı olabilirdi. Ama emin değildim. "Eve geç kalmıyor musun?" Gözlerine muzip parıltı geri geldiğinde sadece eve geç kalmak ve bunun hayatımı mahvetmesine izin vermek istedim.
"Kalıyorum." Ellerini belime yerleştirip kucağından kalkmamı ve yanına oturmam sağladığında itiraz etmedim.
"Eve bırakmamı ister misin?" Başımı iki yana salladım.
"Her ne kadar masum bir anaokulu öğretmeni olsan da..." Gülüp başıyla onayladı.
"Tabii."
Ne yapacağımı bilmeden ellerimi arka ceplerime yerleştirdiğimde beni dikkatlice izledi. "Her şey için, teşekkürler." Mete de ayağa kalkıp omuz silkti.
"Diğer on sekiz yaşına giren arkadaşlarını da yönlendirebilirsin." Muzip bir şekilde göz kırptığında gözlerimi devirdim.
"İlgilenirsen Emre yakında girecek. " Burnunu kırıştırıp kaşlarını kaldırdı.
"Yani, pek... Tarzım değil."
***Eve geldiğimde sadece kendimi yatağa atıp bugün yaşanan büyülü anları düşünmek istiyordum, ama annem buna izin vermeden hemen elime bir iş verdi. Ama diğer günlere kıyasla bugün sohbet etmek istiyor gibi bir havası vardı.
"Baban da camiiye gitti." Anlamsız bir şekilde bunu söylediğinde çantamı odamın yerine bırakıp elime tutuşturduğu bıçakla karşısına geçip fasulye kesmeye başladım.
Az önce Mete'nin kucağındaydım.
Bu durumun beni güldürmemesi için yanağımın içini ısırdım. Durduk yere gülmek de annem tarafından çok joş karşılanmazdı çünkü.
"Nisa, artık şu kısa kolluları giymesen mi artık? Baban çok sinirleniyor." Kaşlarımı çattım.
"Hiçbir yerim görünmüyor farkında mısın?"
"Kolun görünüyor Nisa. Sen artık kocaman kızsın. Böyle yavaş yavaş örtünmen lazım. Yemin ederim baban sabah söyledi, bu kız kapanmayı düşünmüyor mu dedi. Düşünüyor tabii dedim."
"Düşünüyor tabii dedin?" Sesim şokla titrek çıkarken annem kaşlarını çattı.
"Aksini düşünmeyi aklından bile geçirme Nisa."
~~~Liseli olmayı çok özledim :'(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Petty | Daddy Issues
ChickLitRomance - #1 O şeytana uyan bir kötü Sadece eğlence için adam öldürür Bu adam ne yapacağı belli olmayan bir tip Vicdansız biri, tek gram bile vicdanı yok Tüm nedenler bir kenara, inkar edemiyorum işte, bu adamı seviyorum "Nisan her şeye biraz gençli...