1.3

16.6K 862 1K
                                    

"Bu kadar üzüleceğini düşünmemiştim." Kaşlarımı çattığımda bana o arsız gülüşünü görmem için bir şans daha tanıdı. "Evli değilim."

Eymen'e el salllayıp arkasına dönerken kulağımda çınlayan tek şey buydu.

Yanılmamıştım. Mete doğru olandı.
***

Çikolatamdan bir parçayı daha ağzıma atıp başımı Emre'nin omzuna yasladım. Yanağımda hissettiğim kaslarla gülümsedim.

Gey olmasaydı on sekiz olur olmaz ona nikahı basardım. Ama işte, hayat şartları...

"Neden bilgisayar ekranından beni izliyorsun?"

"Yakışıklısın." Verdiğim cevapla e zaten der gibi başını salladığında gülerek diziyi izlemeye devam ettim.

"Regl olmak sana yaramıyor, kime sulanacağını şaşırıyorsun."

Yani, haksız diyemezdim tabii ama bunda Mete'nin iki haftadır tatilde olmasının daha büyük bir etkisi vardı. İki haftadır hiç görmemiştim ve onun tatilde neler yaptığını düşünmeden edemiyordum. Aslında çoğunlukla düşündüğüm şey deniz şortuyla kumsalda uzanan Mete'ydi ama... Eh, bunu düşünmek akıl sağlığım açısından iyi değildi.

Sadece, iki hafta bir tatil için uzun bir süreydi -Mete'nin bir blogger ya da zengin bir iş adamı olmadığını varsayarsak- ve başına bir şey geldi mi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Dizinin bitiş jeneriği girdiğinde başımı Emre'nin omzundan kaldırıp ayağa kalktım. Saat oldukça geç olmuştu -akşam altı falan yani- yani hızlı davranıp eve gitsem yararıma olurdu.

"Ben gidiyorum." Göz kırpmadan hemen önce konuştum ve parmaklarımı Emre'nin kaslı kollarına hafifçe dokundurdum.

"Nisan, gerçekten kalbini kırmak istemem ama tipim değilsin."

"Aman iyi be." Gülüp elimi çektiğimde o da gülüp ayağa kalktı.

Ceketimi giyip çantamı omzuma aldıktan sonra Nermin ablanın yanına gidip onu da öptüm. Emre'yi benim üstümde gördüğünden beri bize pek güvenmiyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Eninde sonunda atlatacaktı. Umarım.

"Görüşürüz." Emre yanağımdan makas aldığında göz devirip dışarı çıktım ve ardımdan kapıyı kapattım.

"Seni görmem gerekenden fazla görmeye başladım." Ayakkabılarımın bacığını bağlarken duyduğum sesle irkilip sesin geldiği yöne -aşağıya- döndüm. Yüzündeki dövmesi ve aşağılayıcı bakışlarıyla nereye gitse kendini fark ettirebilecek bir havası olan Arslan, sırtındaki büyük çantayla bana doğru geliyordu. Yani, tabii ki bana gelmiyordu ama... Anladınız siz.

Mete'nin de döndüğünü düşünmeye başladığım anda hızlanan kalp atışlarımla Arslan'ı unursamadan gözlerimi arkasına diktim. Nefes almayı çoktan bırakmıştım ve içimden Mete'nin de gelmiş olması için dua etmeye başlamıştım bile.

"İtiraf ediyorum, seninki biraz uzun sürdü." Arslan tekrar dikkatimi çektiğinde tekrar ona döndüm.

"Ne?"

"Mete takıntın. Maksimum iki hafta sapıklık yapılmıştı bu zamana kadar." Alaycı ses tonuna karşılık sakin kalabilmek için tırnaklarımı yavaşça pantolonuma geçirdim.

"Sapıklık yapmıyorum."

"Tabii, o yüzden-"

"Arslan." Mete'nin sesi Arslan'ın sözünü keserken benimse utançtan yüzümün yanmasına sebep olmuştu. Ben ne olduğunu anlamadan diğer elim yanağıma gittiğinde Arslan gülerek başını iki yana salladı ve merdivenleri tırmanarak görüş alanımdan çıktı. Utançtan ölüyordum,  elimi yüzümden ve gözlerimi Mete'nin üzerinden çekemiyordum. Berbat haldeydim. Aptal bir ergenin tekiydim ve kafamı patlatmak istiyordum.

Petty | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin