Masum Değiliz

6.6K 8 0
                                    

Bazen beklenmedik şeyler duyarız en yakınlarımızdan. Ya da hiç tanımadıklarımız, varlığına şahit olmadıklarımdan Yaralar mı bu söylenilenler bizleri? Yoksa yolumuza ışık olup yolun çıkışını mı gösterir? Can acıtmayı severiz. Yaraya basmayı, daha çok kanatmayı. İnsanın, canlıların acılarıyla hüzünleriyle dalga geçeriz bazen. Bazen ise küçümseriz yaşananları. Ya da tastikleriz yapılan hataları, zaten belliydi diyerek. Oysa nasıl boşlukta olduğunu, belki eksik bir yanının olduğunu görmemezlikten geliriz. Ne kadar çabuk siliveririz insanları öyle. Tek bir hatalarında tek bir yanlışlarında çıkarırız yaşamımızdan. Eleştirip yargılarız, sanki kendimizin hiç hatası yokmuş gibi. Biz hiç yanlış yapıyormuşuz gibi. Duyduklarımıza inanmak istemeyiz. Kimi zaman yalan olduğunu bildiğimiz halde sevdiğimizden, hatta kendimizden daha çok sevdiğimizden açıklama beklemez miyiz kaybetmemek için? Yine de yanlışın üstüne üstüne gitmez miyiz? Ya aşk peki, sevgi peki?.. O anlatılan yazılıp çizilen aşk, sevgi de böyle bir şey mi? Tek yalanla tek hatada silinir mi? Ya da yalanlara inanıp sonunun olmadığını bildiğimiz halde devam mı ederiz o aşka? Heba mı ederiz kendimizi, ailemizi bile yok sayacak kadar tutulur muyuz ona? Mevsimler geçerken yıpranıyoruz o aşk için. Binlerce kelime, gözyaşı, gülüşlerimizi tüketiriz oysa Bilsek ki gerçek olan bir şey bizi ağlatmaz. Daha da güçlendirir, güldürür, mutlu eder, bizi biz yapar. Değiştirmeye, kandırmaya çalışmaz. Yok oluvermez aniden. Arkamızda gölgemiz gibi gezer...

Gece yine kasvetli ve soğuktu. Hüzünle doluydu hiç olmadığı kadar. Sanki yapraklar oynamıyordu. İnsanlar bomboştu. Yaşadığımız bu hayatta hep yanılmak mı vardı? Hep kandırılmak mı? Kara sevda mı? Sahi yıllar geçsede çiçekte, böcekte ne bileyim bir şarkıda birbirlerini görebilecekler miydi? Aslında yaptığımız en büyük hata sevmemek Doğayı, çiçeği, hayvanı, insanı, çocuğu, anneyi, babayı sevemiyoruz biz. Hani en iyi eğitim ailede başlardı ya. Aslında en büyük sevgi ailede başlar. Yeterince birbirlerini sevmeyen anneler ve babalar çocuklarına sevgiyi öğretemezler. Çocuklarını sevmezler. Sevgi görmeyen bir çocuk ise yetişkinliğinde hep o sevgiye ihtiyaç duyar. Belki bildiği farkında olduğu yanlışlar yapar. Neden peki? Sadece sevilmek için, sadece o ilgi için. Oysa göstersek sevgimizi, ne kadınlar ne de adamlar bomboş sevgilinin peşinden koşarak heba olurlar.

Tek başına oturan bir kadın vardı denizin kenarında, yalnız ama güçlü. Gözleri kıpkırmızı olmuş, kapakları ise şişmişti. Ağlıyordu hıçkırarak... Tek gelen sesti o. İşte o kadındı. Nedendi bu haykırışları? Ne öğrenmişti kadın? Kimdi arayan? Hangi gerçekti artık bildiği? Yıpranmıştı artık yorulmuştu. Sürekli o gerçek vardı kafasında. Masum ve güzel sandığı o aşkı, iğrenç bir yalan üzerine kurulmuştu meğerse. Ne yapacağını bilmeden yinede inanacak mıydı kadın?

Kadın arayan kişinin söylediği yere gitmişti. Adamdan ise herhangi bir çağrı gelmemişti hala. Zaten morali çok bozuktu. İyice gerilmiş, sinirlenmişti. Olumsuz bir şeyi daha kaldırabilecek gücü kalmamıştı. Karşında duran kişi adamın yakın arkadaşlarından biriydi. Ve kadının bilmesi gereken şeyler olduğunu söylemişti. Kadının sandığı gibi herşeyin normal olmadığını, özellikle de sevdiği adamın...

Adam hemen söze girmişti. Bu kişinin madde tedavisi gördüğünü, herhangi bir düzeninin olmadığını, kendisinin sandığı gibi normal bir insan olmadığını, aslında yetişkin değil tamamen çocuk ruhlu olduğunu, ailesinin bile başa çıkamadığını söyleyen bir adam adam vardı karşısında.  Aynı bu şekilde bir çok kadının canını yaktığını, aynı anda bir çok kişiyle görüştüğünü söylemiş, senin de sonun diğerleri gibi olacak demişti. Onlarca şey var daha birşey söyleyemeyeceğim, kendin bul demişti.

-Sana neden inanayım, dedi kadın. 

-Sen bilirsin yaşa ve gör, dedi o gözleri simsiyah olan adam. 

Bir Kırık Gençlik Hikayesi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin