vi

3.1K 338 33
                                    

Kalem parmakları arasında amaçsızca yuvarlandı - gözleri ona zamanla anlamsız gelen raporları deliyordu.

Jimin'in aklı karmakarışıktı ve stresliydi.

Daha önce hiç böyle hissetmemişti ama ne zaman Taehyung huzurlu hayatını cehenneme çevirmek için geldi, o zaman stres ve karışıklıktan başka hiçbir şey hissedemez olmuştu. Kesinlikle Taehyung'un Jungkook'un hayatından çıkmasını istiyordu ama genç olanı geri adım atmak için nasıl ayartacağına dair hiçbir fikri yoktu. O, bir nevi Taehyung'un yeteneğine aşıktı ve ona çok hayranlık duyuyordu.

Sarışın olanın gerçekte kim olduğunu bilmeden.

Ama düşününce, Jimin'in de ne olduğunu bilmiyordu. Ve bu büyük olanın her şeyi yeniden düşünüp taşınmasına neden oluyordu.

"Jimin-shi?"

Masasının önünde duran Taemin'e bakmak için başını kaldırdı. Jimin bugün konsantre olmakta başarısızdı bu yüzden çoktan eğer bir hasta memnun olmadığı yönünde şikayette bulunduysa bunu hoş karşılayacaktı.

"Ne oldu?" dedi kalemini masaya geri bırakıp. Sandalyesinde geri yaslanıp derin bir nefes almıştı.

"Neden bu kadar streslisin?" diye sordu, kolları göğsünde çaprazlıydı.

"Ben... bilmiyorum." Jimin kabullenmişti. "Her şey şu an darmadağınık."

Taemin dudaklarını birbirine bastırdı, Jimin tabii ki ona Taehyung'la ilgili olan her şeyi anlatmıştı.

"Bu Taehyung'un senden ne istediğini anlayabilmiş değilim." Sesli düşünüyordu. "Eğer sana böyle şantaj yapıyorsa - ki öyle görünüyor - bi nedeni olmalı."

"Bir nedeni yok." Jimin alaylıca konuştu, uzağa bakıyordu. "Kavga çıkarmaya çalışıyor. Bu sürünün alfası olduğumu biliyor ve eğer ben saldırırsam, bütün sürü saldıracaktır."

"Bana sorarsan, bunun fazlaca kendine zararı olur." Taemin omuz silkip, Jimin'in masasına doğru eğildi.

"Nasıl yani?"

"Muhtemelen iki sürü arasında devasa bir kavga çıkaracak." diye yanıtladı. "Demek istediğim, kim huzuru sevmez ki? Bu düşünce yapısı bana biraz anlaması zor geliyor."

"Ya da sadece bir şeytandır." Jimin burnunu kırıştırdı. "Kuzey sürüsünün her zaman bir alfası olacak. Ben olmazsam, başkası olacak. Mahvetmek istediği sadece benim kişisel hayatım olabilir."

Bununla birlikte Taemin derin bir nefes aldı. "Sana bunun kolay olmayacağını söyledim." diye konuşmaya başladı nazikçe, Jimin'in başının ellerine gömülmesini izledi. "Jungkook masum ve hiçbir şey bilmiyor. Ama yine de her şeyini sana veriyor çünkü seni seviyor. Er ya da geç, ona bu konuda güvenmen gerekecek."

"Ona güveniyorum." Jimin birden kafasını kaldırdı. "Tanrım, ona kendi hayatıma güvendiğimden daha çok güveniyorum. Sadece tepkisinden korkuyorum. Ya beni... ya beni reddederse? Ve sonra beni terk ederse?"

"Gerçeği senden duymasa bile kesinlikle duyacak."

Ve tam orada, Taemin'in sözlerinin bir ağırlığı vardı. Jimin'in sırtında yük olan bir ağırlık ve her geçen saniye, oradan sızıyordu.

"Jimin?" diye seslendi yeniden. "Aslında seni uyarmak için buradayım."

"Ne hakkında?"

"Birkaç haber izledim ve iki gün içerisinde kanlı ay olabilirmiş..." Sesi azalırken konuştu, Jimin'in anlamasını bekliyordu. "Jungkook'un etrafında dikkatli ol. Bütün bu zaman boyunca ondan uzak durmanı yeğlerim. Sonuçta o bir insan. Vücudu senin kurt-adam ihtiyaçlarını karşılamak için yaratılmadı."

bloodmoon | jikook [türkçe] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin