[bölüm cinsellik içerir.]
__benim insanım,
Jungkook bir dramadaki ilk yan rolü için çekim yapmaya başlayalı üç ay olmuştu. Jimin, erkek arkadaşı eve döndüğünde yanaklarındaki ışıltıyı görebiliyor, öğrendiği bütün yeni şeyleri heyecanlı bir şekilde anlatmasını izliyordu. Büyük olan elini saçlarında gezindiriyor ve genç olan mırıldanıyor da mırıldanıyordu, ta ki uykusunda konuşana kadar.
Bu aylarda, Jimin nostaljik gelen odun ve tarçın kokusunu almaya devam etti - bazen Jungkook'u almaya gittiğinde, bazen direk olarak Jungkook'un üstünden. Zihninin gerilerinde, Jungkook'un çalışma yerinde kesinlikle başka bir kurt-adam olduğu yönünde şüpheli bir düşünce vardı. Ama bunun hakkında çok fazla endişelenmemeye karar verdi.
Seul iki kurt-adam sürüsünün yaşamasına yetecek kadar büyük bir şehirdi, Jungkook'un güneylilerin tarafından birine denk gelmesi doğaldı. Bunu bilemezdi, bu yüzden Jimin'in çok fazla düşünmesine gerek yoktu.
Dişçinin bir eli direksiyondaydı, beyaz bir düğme düz siyah jean'iyle birlikte vücuduna renk katıyordu. Saçını alnından geriye atmıştı ve kalın çerçeveli bir gözlük burnunun ucunda dinleniyordu. Bu her zamanki stili değildi - bu neden bir kurt olarak görüşü mükemmel derecede iyiyken gözlük taktığını açıklıyordu ama Jungkook onu takımların ihtiyaç duyulduğu bir yere sürüklediğinde resmi ortamlar için oldukça kurtarıcıydı - ve bu gece, o resmi ortamlara yakın olan gecelerden biriydi.
Jungkook, Jimin'e partneri Kim Taehyung ile tanışması için ısrar ediyordu. Genç olan her zaman aktörü övüyor, Jimin'e ne kadar yetenekli ve arkadaş canlısı olduğunu söylüyordu. Tabii ki, Jimin bu fikirden hiç hoşlanmıyordu - Ne de olsa, bu Kim Taehyung Jungkook'a kendisi dışında dokunan biriydi, profesyonel sebepler yüzünden olsa da. Ama kabul etmişti. Jungkook'u üzgün göremezdi ve bu da bunun sonucuydu.
Bu yüzden, bu gece Kim Taehyung'la buluşacağı geceydi.
Siyah saçlı arabayı otoparka park etti ve Jungkook'un adresini mesaj attığı birinci sınıf restoranın girişine yürümeden önce arabayı kilitledi. Genç olan onu çoktan kliniğinde tatlı sözlerle ikna etmişti: "Taehyung bugün bir akşam yemeğinde bir araya gelmemiz gerektiğini söylüyor, lütfen gel :(" Ve şimdiden Jungkook'un büzülmüş dudaklarını görebiliyordu. Ona asla hayır diyemezdi - bunu yapmak için tiksinç bir şekilde aşıktı.
Merdivenlerden çıkmış, tanıdık dağınık kahverengi saçları aramak için içeri girmişti. Taehyung'u gördüğünü hatırlamıyordu ama eğer Jungkook'u bulabilirse diğerinin de nerede olduğunu bilirdi. Jimin'in şu an tek yapmak istediği bunu bir an önce bitirmek, Jungkook'u eve götürmek ve durmadan öpmekti - ta ki tiksindirici tarçın ve odun kokusundan hiçbir iz kalmayana dek.
Jimin kimseyi görmeden önce burnunun aynı kokudan bir iz yakaladığını söylemek yanlış olmazdı. Gözleri genişledi, kaynağını bulmak için etrafına bakmaya başladı.
"Jimin hyung!"
Jimin aniden kafasını sesin geldiği yöne çevirdi, neşeli bir gülümesenin büyük parlayan gözlerle birlikte Jungkook'un yüzünde olduğu yöne.
"Bebeğim." Jimin, Jungkook'u çektiğinde ve yumuşak bir öpücüğü alnına kondurduğunda -alışkanlık gibi bir şeydi- kolları çoktan açıktı.
"Hadi gel." Jungkook elini kavradı. "Taehyung ve ben seni bekliyorduk."
Jimin, Jungkook'un fazlasıyla aynı kokudan koktuğunu kasten görmezden geldi - aklında hep var olan gerçeği zihninin gerilerine itti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloodmoon | jikook [türkçe] ✓
Fanfiction"Alfa Jimin bir insana aşıktır ve saklaması gereken çok şey vardır. Ve o "kanlı ay" gecesinde her şey değişir." Thanks for permission! All rights belong to @jikookcapuccino