__sorumluluklar
Jungkook sıcaklığın omurgasını yalamasıyla gözlerini açtı. Her şey nemli ve sıcak hissettiriyordu, boğazı susuzlukla yanıyordu. Siyah saçlı oğlan etrafını inceledi; Baekhyun'un evindeki odasındaydı. Evdeydi.
Kıyafetleri görünürde değildi ve odaya kamyon çarpmış gibi görünüyordu. Çarşafları -hakkında konuşmak istemediği- yapışkan bir sıvıyla kirlenmişti. Ve bir de kaban vardı.
Onun olmayan o siyah kaban. Ama aynı zamanda geçen kızgınlık günlerinde sıkı sıkıya tutunduğu kabandı da - kokladı ve kokladı ta ki kokusu gidene kadar.
Şey, evet, Jimin'le buluşmasını hatırlıyordu. Ve Jimin'in onu tamamen kızgınlığa sürüklemesini de. Büyük olanı gördüğünde kendine engel olamamıştı. Her şey geri gelmişti ve Jimin tam önünde kendini kaybettiği an, geçen bir yıl boyunca toplamaya çok uğraştığı parçalarının tuzla buz olduğunu duymuştu.
Bu Jimin onun üzerindeki etkisiydi.
Bu yeni bir şey değildi. Büyük alfa her zaman Jungkook'un gözünde her şeyiydi. Mükemmel biriydi, eksiksiz ve harika - Jungkook'un takip ettiği bir ışıktı. Ama sonra o gece yaşandı.
Anlamsız bir şekilde Jimin'le buluştuğu o geceyi unutmaya çalıştı. Eğer anıları unutursa yeniden Jimin'in kolları arasına gidebileceğini umdu - evinin olduğu yere. Ama öyle olmadı.
İkisinin hayatında da, o gece, yıkanamayan kara bir leke gibiydi. Ne kadar unutmayı deneseler de, onları avlamak için geri gelecekti. İkisi de kendilerini o olay için affetmeyecekti. Jungkook nasıl bir ip gibi koptuğunu unutamadı güveninin - Jimin'i affetmesine asla izin vermeyen o şeyin.
Ya da sadece onu asla affedemeyeceğini kabul etmesi gerekiyordu.
Jimin ileyken, kızgınlığı sırasında aslında söylemek istemediği şeyleri söylediği hakkında kuvvetli bir tahmini vardı - akıllı yanı olsaydı söylemeye fırsat bile bulamayacağı şeyleri.
Pek tabii, Jimin'in kabanı bütün kızgınlığı boyunca onunlaydı. Genç omega yanıyordu ve ihtiyaç içindeyken Jimin'e ait olan bu kabana tutunmuştu ve kaban tamamen onun gibi kokuyordu - yağmur ve ev gibi.
Jungkook kokunun bu kadar rahatlatıcı olmasından nefret etti. Acı ne zaman kötüleşse onu uyuması için yatıştırmasından da. Olan her şeyden sonra, Jimin'in onda kimsenin asla sahip olamayacağı bir yere sahip olmasından nefret etti.
Jimin'i asla unutamayacaktı. Asla.
Genç olan kendini yataktan kaldırmak için dakikalarca gerindi, Baekhyun'un kızgınlıklarında her zaman komodinin üstüne koyduğu bir şişe suyu dikmeden önce bütün kirli çarşafları çamaşır sepetine attı. Şimdi kirlenmiş olan kabanı (çoğunlukla kendi teri ve kurumuş menileriyle) her şeyin en üstüne koymuştu. Ve hepsini aldığı ılık bir duş takip etmişti.
Baekhyun'un onu mutfakta çoktan hazırlanmış bir kahveyle beklemesi ise yeni bir şey değildi. Büyük omega her zaman Jungkook'tan önce uyanırdı ve Jungkook'un kahvesini hazırlamak bir yerden sonra zorunluluk haline gelmiş gibiydi.
"Günaydın" diye söylendi Jungkook kahve kupasını almak için tezgaha eğilirken, sandalyesine otururken kupayı almıştı.
"Tünaydın." Baekhyun güldü. "Nasıl hissediyorsun?" Az önce oynadığı telefonunu bırakırken sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloodmoon | jikook [türkçe] ✓
Fanfiction"Alfa Jimin bir insana aşıktır ve saklaması gereken çok şey vardır. Ve o "kanlı ay" gecesinde her şey değişir." Thanks for permission! All rights belong to @jikookcapuccino