Bölüm şarkısı: A Great Big World & Christina Aguilera - Say Something
__bir şey söyle, senden vazgeçiyorum.
Jungkook'un aynı binanın etrafında olduğu bilgisiyle, Jimin kendini yine aynı yere giderken buldu. Bu sefer dağılmış bir halde değil, soğukkanlı olarak. Koku artık öncekinden daha belirgindi. İçindeki kurt kendisine sonunda Jungkook'u bulmanın düşüncesiyle uluyordu. Onun Jungkook'unu.
Ve bu yüzden, Taemin'in yardımı olmadan, Jimin binanın aslı hakkında daha fazla bilgi edindi. Burası Bighit adında bir şirketti ve bu düşünce onu nostaljinin derinliklerine gönderdi. Onun Jungkook'u hevesli bir aktördü - hayalleri ve ulaşmayı istediği hevesleri vardı. Sadece bir yıl olmasına rağmen bütün bunlar sanki yüzyıllar önce yaşanmış gibi hissettiriyordu - ve bütün hayatları yüz seksen derece dönmüştü. Jungkook'un iri ceylan gözleriyle kendisine anlattığı hayallerini hala hatırlıyordu - Jimin'in düşünebildiği bütün evrenleri ve yıldızları barındıran gözleriyle. Jimin'e sergilediği sonsuz aşktan başka bir şey olmayan gözleriyle.
Hiçbir hayali Jimin yüzünden gerçekleşmemişti.
Alfa ne kadar düşünürse, kendisinden o kadar nefret ediyordu. Nasıl böyle aşağılık olabilmişti? Kendisine bütün dünyasını veren birine, verdiği karşılık bu muydu? Acı ve ızdırap.
Jimin o gece ağlamıştı, çok sert ve içli bir şekilde. Uyuya kaldığını hatırlamıyordu ama yerde uyanmıştı. O gece binanın etrafında gizlenip Jungkook'un kokusunu takip ettiğinde, büyük bir iz bulmuştu. Büyüyen gözleriyle, bir aracın durduğunu ve Jungkook'un içine bindiğini gördü.
Her şey için gözü açık olduğundan, Jungkook'un vücut şekli de gözünden kaçmamıştı. Geniş omuzlar ve ince bir bel ile dağınık kahverengi saçlar - bu Jungkook'tu. Daha da sarhoş edici olan çikolata kokusuyla bu onun Jungkook'uydu.
Bir duvarın arkasına gizlenerek, genç olanın bir gülümseme ile araca binmesini izledi. Yaklaşan kış ile birlikte sıcak kıyafetler giyiyordu. Ve mutlu gözüküyordu. Jimin sessizce orayı terk etti ve sözde sıcak olan apartmanına girdiği an, dağıldı. Ağlıyordu - olduğu alfa kimliğinden farklı olarak.
🌘🌑🌒
Kliniğinde bir ekranın olması asla Jimin'in kuralı olmamıştı. Ama işte buradaydı, muhabirin düzgün ses tonu odada yankılanırken dikkatle ekrana bakıyordu. Penceresi kapalıydı ama perdeleri dışarıda yağan karı görmek için geriye çekilmişti. Jimin karın görüntüsünü seviyordu ama tecrübesi soğuktu. Bundan nefret etmek için o konuya (ç/n: ailesinin ölümü) gelemezdi. Bu çok masumdu - tıpkı Jungkook'u gibi.
Muhabir konuklarını seyircilerine takdim ettiğinde kör edici biçimde gülümsüyordu.
"Millet, bugünün konuğunu size tanıtmak için memnuniyetten daha fazlasını hissediyorum. Onun bir tanıtıma ihtiyacı yok gerçi, değil mi? O potansiyel bir politikacıyı oynadığı yeni hit dramasıyla Koreli bütün şirketler arasındaki yeni sansasyon." Yeterince gururlandığında, kameraya konuklarına odaklanması için işaret etti. "Bayanlar ve baylar, bugün stüdyomuzda Jeon Jungkook bulunuyor."
Kısa bir süreliğine, Jimin'in dünyası dondu. Jungkook'un orada olacağını bilmediğinden değildi. Şimdi bir yıldan da fazla olmuştu, Jungkook'un ne kadar ünlü olduğunu biliyordu - tamamen ulaşılmazdı. Jungkook'unu görebilmesinin tek yolu bu zavallı ekran aracılığıylaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bloodmoon | jikook [türkçe] ✓
Fanfiction"Alfa Jimin bir insana aşıktır ve saklaması gereken çok şey vardır. Ve o "kanlı ay" gecesinde her şey değişir." Thanks for permission! All rights belong to @jikookcapuccino