Babamın ara holde bir ağaç gibi yıkılmış bedenini görünce birkaç saniye kendime gelemdim. Yaptığımın farkına varınca hızla babamın yanına koştum.
"Baba ! Baba iyi misin noldu?"
"İyiyim kızım, mutfağa gidiyordum ayağım kaymış.. sakarlık işte "
Bunları söyleyen babamın yüzünde bir panik dalgası hissettim. Bu hissimi destekler gibi ara sıra etrafına da bakıyordu. Acaba birşey mi görmüştü. Yine de aldırış etmedim zaten birşey olsa mutlaka bana söylerdi.
"Babacığım doktorun ne dediğini sen de duydun. Lütfen daha fazla yorma kendini."
Söylediklerimi kafası ile onaylayan babamın kolundan tutarak kaldırdım. Salona ilerlemesini sağladım ve televizyonu açtım. Babamın ayağına ağırlık düştüğünden bacaklarını dinlendirmesi gerekiyordu.
"Babacığım sen televizyonunu izle ben akşam yemeğimizi yapacağım. Telefonda söylediğim gibi bugün Hakan seni görmeye gelecek "
"Tamam kızım, gelsin. Görmeyeli bayağı olmuştu zaten. "
Babamı salonda bırakıp mutfağa doğru ilerledim. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Kısa bir süre düşündükten sonra imambayıldı da karar kıldım.
İşim bittiğinde hava çoktan kararmıştı. Saatime baktım. Hakan gelmek üzereydi. Salona geçmek üzeyken çoktandır dolmuş olan çöp tenekesini farkkettim. Bu çöp dökülmeliydi.
"Baba çöp dökeceğim, birazdan gelirim"
"Tamam kızım"
Elimde çöp tenekesi ile uygun adımlarla dış kapıya doğru yol aldım. Ayakkabılıktan aldığım terliği giydim ve dış kapıyı açtım.
Artık dışarıdaydım.Yolun karşısında olan çöp konteynerine doğru minik adımlarla süzuldüm. İşimi hallettikten sonra evime doğru giderken duyduğum çıtırtı sesiyle dikkatimi arka tarafıma verdim. Sanırım ses çöp konteynerin ardındaki ağaçlık alandan gelmişti. İlerleyip ne olduğuna bakacaktım fakat sonra bundan vazgeçtim.
Zihnim okuduğum korku hikayeleri nedeniyle, koşa koşa eve gitmem konusunda haykırsada bunu yapmadım. Sonuça kedi de olabilirdi.
Kafamı çevirdim. Eve doğru adımlayacağım sırada sokağın ilerisine park edilmiş siyah arabayı farketmemle olduğum yere mıhlandım. Yanındaki direğin cılız ışığıyla biraz olsun aydınlanan bu araba yabancı değildi. Korkum arttıkça evime dönme isteğim hızla artıyordu.
Ayağımı ileri doğru attım her ne oluyorsa tırsmıştım. Henüz birkaç adım atmıştım ki arkamdaki ağaçlık alandan bir çıtırtı daha duydum artık kalbim ağzımdaydı. Korkudan şuracıkta bayılabilirdim. Zihnimin yapmam için haykırdığı şeyi yaptım ve hızlı adımlarla evin yolunu tuttum. Çıkarken hafif açık bıraktığım dış kapıyı, içeriye girdikten sonra hızla kapattım.
"Mihri, Hakanı arasana.. nerede kaldı bu çocuk "
"Hemen arıyorum babacığım"
Salona bıraktığım telefonuma doğru yöneldim. Hala aklımda biraz önce yaşananlar vardı. Bunlar neydi şimdi. Acaba o çıtırtının arabayla bir alakası var mıydı?
Telefonumu elime aldığımda rehbere yöneldim Hakanı bulduğumda arama tuşuna bastım. Çaldı.. çaldı.."Naber güzellik"
"İyiyim Hakan, seni bekliyoruz nerede kaldın. "
"Mahalleye geldim. Birazdan orada olurum."
"Tamam, dikkatli ol. "
Bunu istemsizce demiştim. Sanırım biraz önce olanlar beni bayağı korkutmuştu. Telefonu kapattım ve sofrayı masaya kurmaya başladım. Babamsa televizyonda spor kanalı izliyordu.
Masada işim bitmek üzereydi. Çatal bıçakları da koyduktan sonra tamamdım. Bu sırada kapının tıklanma sesi evi doldurdu. Dış kapıya yöneldim ve kapıyı açtım. Bu Hakandı. Onu incelemeyi ihmal etmedim. Siyah tişört ve mavi bir jeanla sade ve şıktı.
"Hoşgeldin Hakan"
"Hoşbuldum mihri, hazır gelmişken seni babandan mı istesem, kimsenin seni alacağı yok "
Bu dediğine içtenlikle güldüm. Yine uğraşıyordu benimle.
" Hı hı babam da seni şıpıdık terliklerle mahalle boyunca kovalasın dimi "
Sözlerim hakanı güldürmüştü. Onu içeriye aldım babamın terliklerinden birini verdim ve salona doğru gidişini seyrettim.
Hakan sarışındı ve çimen yeşili gözlere sahipti. Her kızın ilgisini çekebilecek düzgün fiziği ve sempatik tavırlarıyla her ortamda rahatlıkla dikkat çekerdi.Mutfaktan aldığım çatal bıçaklarlarla salona geçtim. Babamla Hakan çoktan selamlaşmış maç hakkında konuşuyorlardı.
"Yemek hazır, gelin hadi "
Babam, Hakanın yardımıyla koltuktan kalkıp masaya geçti. Bense tencereden çıkardığım imambayıldıları özenle tabaklara yerleştirdim. Görünüşleri gayet iyiydi.
Yemeye başlamıştık. Babamla hakanın koltukta başlayan maç sohbeti masada da hakimiyetini sürdürüyordu. Onlar konuşurken ben de yemeğime odaklanmıştım. Görüntüsü kadar tadı da güzeldi.
Patlıcanı ayırmak için bıçağımı kullandım. Ayırdığım patlıcanı çatalımla tutarak dudaklarıma yönlendirdim. Çatalımı yolun yarısında durduran şey, telefonumun bildirim sesiydi. Telefonuyla sürekli oynayan biri olmamıştım ama gelen mesaj sesi o an dikkatimi çekmişti.
Lokmayı ağzıma attım ve ekranı aydınlanan telefona özensizce bir baktım fakat gördüğüm şeyle lokmam boğazıma dizilmişti. Gelen mesaj ise şuydu :
"Korkmuş gibisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNEK KUŞU
General FictionAğzıma götürdüğüm bardağı içeceğim sırada enseme dokunan birşeyle durdum. Soğuk ve metal.. o sırada emniyet kilidinin çekilmesiyle anladım bu kesinlikle bir silahtı. "Hoşuma gitmeyecek bir hareket yaparsan , yan odada yatan babanı öldürürüm. " Şok g...