Ona seslenmemin ardından ikisi de dönüp bana bakmıştı.
"Tamam inci, sen gidebilirsin."
Bu sözleri odada bana saldıran hayvan söylemişti. İnci ise benimle hiçbirşey konuşmadan sessizce arkasını dönmüş gidiyordu. En azından birşeyler söylemesini beklerdim. Eğer kaçırılmamla alakası varsa, Hakana yazık olmuştu.
"İncii, dursana.. "
"Niye odadan çıktın sen? "
Artık sinirli bakışlarımın hedefinde, bana bunları söyleyen hayvan vardı. Oldukça rahat görünüyordu. Çoktan gitmiş olan incinin ardından kapıyı usulca kapatmış, kilitliyordu.
"Kimsin sen.. Ben neden buradayım? Bu olanlar da ne? Anlat artık Allahın cezası! "
Artık bir cevap almalıydım yoksa kafayı yiyecektim. Ağzımdan çıkan son kelimelerle vucudunun gerildiğini hissetmiştim. Anahtarı deliğinden çekti ve sakince arkasını döndü.
Vucudunu artık tamamen döndürdürmüştü ve boş boş suratıma bakıyordu. Bir insan nasıl bu kadar umursamaz olabilirdi.
"Bana yaptığın çok bencilce. Aynı odada soluk alıyoruz ve ben senin adını bile bilmiyorum. Sabahtan beri yapmadığın kalmadı. Lütfen artık bırak beni. "
Artık kızmıyordum sadece yalvarıyordum. O ise sadece suratımın aldığı tepkileri izliyordu.. keyifle. Sanırım acı çekmemden zevk alıyordu. Bir ara gülümsemişti ve bu hareketiyle bütün şartellerim atmıştı. Hiçbirşey düşünmeden üzerine atladım.
Bu hareketimle yüzündeki gülumseme solmuştu. Benden bu atağı beklemediği kesindi. Bense birkaç adımda ona ulaşmış ve yumruk atma girişiminde bulunmuştum.
Ama atamadan bileğimi tutmuştu. Bir anlık boşluğundan yararlanarak dizimi kasığına geçirdim. Bu sefer başarılı olmuştum. Boynunu eğmiş ve acıyla inlemişti. İşime gelirdi. İşimi sağlama almak için, aynı dizimle bir kez daha vurdum. Artık sadece acıyla inliyordu.Cebinde şıkırdayan anahtarı farketmemle hızla elimi cebine soktum. Elimi engellemeye çalıştı ama çoktan başarmıştım. Anahtar bendeydi. Orada acı çeken bir adet hayvan oğlu hayvan bırakıp kapıya koştum.
"Seni öldüreceğim. Bindiğin dalı kırmak ha ahhh.."
Acıyla inliyordu ve hala laf yetiştirmeye çalışıyordu. Elime aldığım anahtarıkta birkaç anahtar birden vardı. Kahretsin hangisi bu kapıyı açıyordu? Elime geçen bir anahtarı deliğine soktum. Girmedi bile.
Hemen ikinci anahtara geçmiştim kahretsin bu da değildi. Üçüncü anahtarı elime aldım bu sondu. Arkamdan adım sesleri geliyordu. Sanırım kendine gelmişti. Bu lanet yerden çıkamazsam beni şuracıkta öldürürdü. Ellerim titriyordu zorla da olsa anahtarı deliğıne soktum. Evet buydu. Ama çevirememi engelleyen şey vucudumu aniden saran kollardı.
"Nereye kaçıyorsun güzelim, daha seninle işim bitmedi."
Onu dinlemiyordum bile artık çıkamayacağımı bilmeme rağmen, kapıyı açmak için direniyordum. Anahtarı döndermiştim ve kapı açılmıştı. Ancak tek koluyla kapıyı tekrar kapatıp, beni hızlıca kendine döndürmüştü. Kapıyla onun arasında kalmıştım, artık burun burunaydık. Bu kadar yakın mesafede olmak canımı çok yakıyordu. Onu itmeye çalışıyordum ama bir milim bile kıpıradamıyordu. Çaresizce üzerimdeki hakimiyetini izledim. Kalbim bunu daha fazla kaldıramıyırdu. Sanırım ağlamak üzereydim.
Yüzüne baktığımda hala acı çektiğini anladım. Sanırım darbem onu cidden yaralamıştı. Ara sıra kaşlarını çatıyor ve kesik kesik nefes alıp veriyordu. Yavaşça üzerime eğildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNEK KUŞU
General FictionAğzıma götürdüğüm bardağı içeceğim sırada enseme dokunan birşeyle durdum. Soğuk ve metal.. o sırada emniyet kilidinin çekilmesiyle anladım bu kesinlikle bir silahtı. "Hoşuma gitmeyecek bir hareket yaparsan , yan odada yatan babanı öldürürüm. " Şok g...