"Mihrimah.. Mihrimah kızım hadi uyan işe geç kaldın" diye seslenen babamın sesiyle tatlı uykumdan uyandım. Hay aksi yine geç kalmıştım.
Apar topar kalktım bu durum başımın dönmesine neden olsa da aldırmadan banyoya doğru yol aldım. Aynada karşılaştığım surata bir süre baktım. Yastıkla meydan muharebesine girmiş dağınık saçlarım ve ben oldukça çirkindik. Dizilerde, uyandığı zaman bile bukleli saçlarla ve akmamış makyajla uyanan aktörlere sessizce küfrettim. İşimi hallettikten sonra odama döndüm ve dolabımdan seçtiğim siyah düz bir kazak ve mini sayılmayacak eteğimi giydim ve tamamdım.
Mutfağa girdiğimde babamın çoktan kahvaltıyı hazırladığını gördüm. Babamdı işte hem anne hemde baba olmuştu bana. Hayatımdaki en değerli insan. Annem gitse bile o hep buradaydı. Yeni beyazlamaya başalyan saçları, kapaklı gözleri ve yuvarlak yüzüyle öylesine tatlıydı ki.. iyi ki benim babamdı.
Ona o kadar benziyordum ki sanki babamın kız versiyonuydum. Oylanmayı bırakıp yemeğe koyuldum. Canım benim bu kadar da uğraşmıştı. Yerken bileğimde ki saate gidiyordu gözlerim geç kalmıştım daha fazla oyalanamazdım. Sakince yemeğini yiyen babamın yanağına sulu bir öpücuk kondurdum ve evin kapısına doğru yol aldım.
"Gel buraya mihrimah, kuş kadar yedin. "
"Çok geciktim baba, iş yerinde yerim görüşürüz ! "
Ayakkabılarımı giydikten sonra portmantodan hardal rengi montumu alıp çıktım. Yüzümü yalayan soğuk rüzgarı es geçerek hızlı adımlarla durağa doğru yola koyuldum. Allahtan montumu almıştım. Bu rüzgar şiddetli bir yağmur getirebilirdi. Açıkta kalan üşümüş ellerimi montumun ceplerine iyice soktum.
Yanımdan geçen insanları incelemeyi de ihmal etmiyordum. Rüzgardan dolayı kahkülü havalanan mazlum bir kız, sevgilisine kuala gibi yapışmış bir erkek ve rüzgara doğru süruklenen pazar çantalı teyze..
Durağa varmak üzereydim etraf kalabalıklaşmıştı. Omuzumun çarptığı birkaç yüzü es geçerek hedefe yani durağa doğru uygun adımlarla ilerliyordum. Zaten onlar da fazla umursamıyorlardı. Ben sokaktan geçerken tekrar dönüp bakmayacağınız alelade biriydim. Kendi halinde küçük dünyasında oldukça mutlu sıradan bir kız.
Babamla yaşadığımdan tam bir kız gibi büyümemiştim. Makyaj yapmazdım mesela kısa giysilerim de olmazdı. Buna rağmen hayatımdan gayet memnundum. Bunları düşünürken beklediğim otobüs çoktan gelmişti. Adımlarımı o yöne doğru ilerlettim. Ancak farkettiğim şeyle kısa bir süre durakladım.
O da gelmişti. Siyah, karşı caddedeki araba. Onu daha önce farketmediğim için kendime kızdım. Hızla otobüse bindim ve arka koltuğa geçtim. Gözlerimi istemsizce siyah arabaya kilitledim. Ya ben çok paronayaktım yada bu araba hep karşıma çıkıyordu. Plakayı bile ezberlemiştim artık '06 MRH 78 '
Plakada bulunan kelimeler beni ürkütmüyor değildi. Ama bunun bir tesadüf olmasi da muhtemeldi. Sinir olduğum nokta ise arabanın camlarının film kaplama olmasıydı hiçbirşey göremiyordum. Otobüs yola koyulurken bir süredir incelediğim siyah arabadan gözlerimi ayırdım.
İşyerime sonunda gelmiştim. Çalıştığım yer modern bir kitapçıydı. Kitaplarin yanısıra plaklar ve elektronik aletler de satılırdı. İşimi gercekten seviyordum. 21 yaşındayım ve yaklaşık 4 yıldır buranın elemanıydım.
Çalıştığım işyerimin logosunun renklerini barındıran lacivert çizgileri olan beyaz ünüformamı çoktan giymiş saçlarımı da at kuyruğu yapmıştım; artık hazırdım. Gözüme takılan kitaplıktan düşmüş birkaç kitapla başaldım işe. Kitapları oldum olası sevmiş, içinde farklı dünyalar barındıran degerli mücevherler olduğunu düşünmüşümdür.
Alfabesine göre ayırdığım kitapları özenle dizerken duyduğum adım sesleriyle arkamı döndüm.
"Günaydın mihri! "
"Günaydın Hakan"
En yakın olduğum iş arkadaşımdı. İşe ilk başladığım zamanlar bana işi öğreten, çapkın ve sevimli arkadaşım hakan.
"Nasıl gidiyor bebek, keyfin yerinde mi ?"
"İyi sayılır idare ediyorum ya sen?"
"Herzaman ki gibi, baban nasıl ?"
Babam birkaç gün önce iş kazası geçirdiğinden hastanelik olmuştu sanırım merak ettiği buydu.
"Doktor birkaç gün iş yapmasın dedi. Bu yüzden evde kalmasını istedim."
"Umarım iyi olur mihri, babanı en kısa sürede ziyaret edeceğim. Hem Salih amcanın sohbetini de özledim."
Babam hakanı severdi. Hatta bazen benden daha çok sevdiğini bile düşünürdüm.
"Bakıyorum da aranızdan su sızmıyor "
"Kıskanma kıskanç"
Bak ya gerçekten beni nasıl delirteceğini iyi biliyordu. Dil çıkarmakla yetindim.
Bütün günümüz müşteriler ve kitaplarla geçmişti.Otobüsle eve gelirken kulaklıkla dinlediğim müzikle biraz olsun gevşemiştim. İneceğim durakta otobüsten ayrıldım. Yağmur çoktan başlamıştı. Adımlarımı hızlandırdım.
Geçtiğim sokakların tekinsiz olduğu her halinden belliydi. Benimse tek korumam avucuma sıkıştırmış olduğum anahtarlığımdı.
Sonunda evimin önüne gelmiştim. Anahtarı deliğine yerleştirdim ve dönderirken etrafa son kez baktım. Kapıyı sonunda açmıştım. İçeriye geçeceğim sırada ara holden gelen sesle o tarafa döndüm. Gördüğüm şeyle elimde emanet gibi duran anahtarlığım yeri boylamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİNEK KUŞU
General FictionAğzıma götürdüğüm bardağı içeceğim sırada enseme dokunan birşeyle durdum. Soğuk ve metal.. o sırada emniyet kilidinin çekilmesiyle anladım bu kesinlikle bir silahtı. "Hoşuma gitmeyecek bir hareket yaparsan , yan odada yatan babanı öldürürüm. " Şok g...