"Her şeyden önce birbirinizi candan sevin. Çünkü sevgi birçok kötülüğü örter."
Petrus, 4:8
∆
7 Kasım 1939 - FransaKasım ayının bilindik yağmuru Marsilya'yı işgali altından çıkarmış ve o eşsiz toprak kokusu, bu fabrika dumanları içinde boğulan insanlarının üzerine serilmişti. Bu harikulade koku, kirli tüm insanlığı temizlemek ister gibi etrafa yayılıyor, her bir köşede beyaz krizantemler açtırmak ister gibi siniyordu köşe bucağa. Öyle ki bu koku kara bulutları bile gidermiş, gökyüzünün kendisini aydınlığa bırakmasına izin vermişti.
Zaman hızla akıyordu. İnsanlar gün geçtikçe daha da kötüleşiyor, yiyecek bir lokma yemeği bile bulamıyorlardı. Savaş her yerdeydi, kıtlık tüm ülkenin sorunuydu, fakat kasabanın merkezinde oturan kasaba sakinlerinin çoğu varlıklıydı, bu yüzden bu bölge Marsilya şehrindeki yoksul kesiminin uğramadığı kısımlardı.
Bir kişinin haricinde.
"Yazıyor, yazıyor!" giydiği yüksek bel pantolonun düşmemesi için bir yandan sıkıca tuttuğu kemer kısmı, diğer yandan ise elinde tuttuğu gazeteyi havaya doğru sallayan çocuk, kasabanın merkezinde koşuşturuyordu. "Başkan Albert'in ödeyemediği vergiler yüzünden kapanan Frosten Fabrikası yazıyor!" açık kahve rengi tutamları rüzgardan dolayı gözlerinin üzerine dökülüyor, ince gömleğinden içeri yayılan rüzgar tüm bedenine soğuk bir dalga gönderiyordu.
Üzerinde babasından kalma eski kıyafetler ona bol gelse de umursamıyor, çamurlu ve oldukça kirli sokaklarda elindeki gazeteyi inatçı rüzgara karşı sallıyordu bu toprak kokusu dolu havada. Merkezde dolaşan fötr şapkalı beyefendilere kıyasla başında uçmaya yüz tutmuş gazeteci şapkası yer ediniyordu.
Günün en işlek saatleriydi, hemen hemen tüm halk sakinleri dışarıya akın etmiş, öylece işlerini saat sekize kadar hallediyorlardı. Saatler sekizi gösterdikten sonra Marsilya halkının, özellikle kadınlarının dışarı çıkması oldukça tehlikeliydi. Çünkü gece her zaman daha ağırdı.
Gözlerinin en can alıcı parlaklığı ile bakışlarını etrafta gezdirdi.
Japonya'dan yıllar öncesinde taşındığı Marsilya eyaletinde ailesine para götürebilmek için sattığı gazetelerinin alıcısı olabilecek bir fert arıyordu bakışları. Ancak sarışın beyefendiler, hoş kıyafetler içerisinde hanımefendiler gözünün önünden geçip gider iken birisi dâhi dönüp bakma niyetine girmiyordu.
Özel kumaştan dokunan korseli elbiseli kadınlara baktı. Bazıları sadece düz renk ipeklerden yapılan feraceleri ile vücudunu kapatırken, bir çoğu ise zayıf olmanın verdiği rahatlık ve güzel olma hissi ile yarım kollu fanila, üstünde yakası pamukaki ile sarma işlemeli, yerden bir karış kalkık, patiskadan dekolte gömlek. Bunun üzerine, yünden örme veya kalınca yünlü kumaştan mamul, belden büzmeli iç etekliği giyerlerdi.
Kimisi kloş, kimisi yarım kloş, kimisi yanları pastalı eteklik giyerken saçlarını alında kahkül, yanlarda favori, tepede topuz olurdu çoğunlukla. Veyahut alın kabarık üstünde topuz, ve başka bir şekilde saçlar toplu, ortadan ikiye ayrık ve maşa ile kabartılmış, ensede topuz gibi yaparken; bazıları ise kuşlu firketeler, taşlı taraklar, menekşe ve divanhane çivisi denilen elmas iğnelerle süslerlerdi saçlarını. Bazısı ise tüller veya fileler ile saçlarını örterlerdi.
Elbiselerinin altına ise elbiselerine yakışan, kadınlara uygun bir parmak yüksekliğinde topuk ile rugan ayakkabı giyerlerdi.
Kadınlar her zaman gösterişi sevmişlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nepenthe
FanfictionFransa'nın Marsilya eyaletinde annesinin vefatından sonra kendisini ağır bir yaşamın içerisinde bulan Jeongguk Jeon ve küçük yaşında Japonya'nın harp kokan havasından kaçmış olan, onun kişisel çalışanı Taehyung Kim. Sene 1945, Plaktan yükselen bu şa...