Frankie Valli- Can't Take My Eyes Off You.
"Kapkara bir insan bile olsan
temiz kalp, güzel bir yüz
kazanmanı sağlar.
Kötü bir kalp ise en güzel yüzü bile çirkinden daha beter yapar."Emily Bronte
∆
17 Nisan 1945
Japonya'nın savaş kokan havasından Fransa'nın Marsilya eyaletine babasının işi nedeniyle taşınmak küçük yaşlarında zihnini meşgul edecek vaziyetlerden birisi dâhi değilken babasının iş kazası nedeniyle bedeninin büyük bir çoğunluğunun hissiyatı yitirmesi, Taehyung'un hayat namına düşündüğü tüm naif hayallerinin bir kenara sığınmasına olanak vermişti. Zihnini kaplayan meyhus düşünceler çoktan düşürmüştü omuzlarını. Lâkin ailesinin bu zaman diliminde gördüğü yoksulluk dokunmuştu kalbinin en derinliklerine. Nihayeti olmayan düşünceleri aklını yiyip bitirirken kabul etmişti küçük yaşlarda omuzlarına yüklenen zulmü. Ancak inanıyordu Taehyung, Tanrı'sının bir gün kendisine huzur bahşedeceğine inanıyordu. Ardı gelmeyen yıllarda geçirdiği her vakit düşünmüştü bunu. Yaşadığı her zorluğun başında düşünmüştü bu güzel hayali. Bu yüzden düşlüyordu en masumane hâli ile, bir gün yaşayacaktı bu zihnindeki mutlu sonu. Biliyordu ki Tanrı'nın şevkati kendisini her an kutsuyordu. Bu zorlu yolun sonunda ise muvaffakiyetle bir gayeye ulaşmasına izin verecekti, buna inanıyordu.
Zihninin uçsuz bucaklarında sürekli aklını meşgul eden bu genç adamın derin harelerinde kendi silüetinden izler görüyordu. Pâyidar düşünceleri yine terketmiyordu aklını. Amansızca düştüğü bu yolda aklındaki gayesine ulaşmak adına sarf ettiği çabası büyümeye devam ederken aklının kuytu köşelerinde gizlenmiş uğultular ortaya çıkmaktan çekinmiyordu. Zihnindeki her bir ses, her bir düşünce kendisini belli eder nitelikte iken kestiremediği hareketlerinin çoğunu bu düşünce karmaşıklığına veriyordu.
Samimiyetten hayli uzak insanların bakışları altında kalmıştı çoğu zaman. Irkçılık halkın büyük sorunu olurken Fransa'nın beyaz insanlarının arasında siyahi olmak veyahut insanların düz beyinlerinde oluşan insan görünümüne bir Asyalı olarak uymamak kendisinin insanlardan uzaklaşmasını sağlamıştı. Bu nedenle korkmuştu da insanlardan. Yine de Marsilya sokaklarında çalışmaktan asla usanmamıştı. Çoğunlukla Marsilya'nın kuzey cephesinde eskittiği pabuçları, amansız yürüyüşlerinin sonunda kendisi gibi bir Asyalı ile karşılaştığı vakit bilinmezliğin içinde kaybolmuş ruhu amansızca bir korkuya yenik düşmüştü. Pabuçlarının kendisini götürdüğü her yerde hareleri aynı simayı arasa da bulamadığı bu sima için parşömen kağıdındaki satırlara bu beyefendinin zarafetini eklemişti. Böylesine naif ve kibar insanlar kendisinde hep bir hayranlık uyandırırken bu hayranlık şimdilerde kalbine büyük bir korku bırakmıştı. Hayranlık duygusunun artması korkusunu da harekete geçirdiği vakit bu hayranlığı çokça öldürmeye çalışmıştı içinde. Lâkin "İtiraf edilmemiş hiçbir his ölmez." derdi Freud. Zira Taehyung korkunun esaretinden Tanrı'sına sığınıyordu.
Açık kahverengi saçları odanın aralık penceresinden içeriye sızan hafif esintiyle hareketleniyor, parlak hareleri karşısındaki adamın kendisine odaklanmış gözlerinde canlanıyordu adeta. Odadaki çiçek kokusu burnuna çalıyor, gözleri kapanmamak adına direniyor iken al al olmuş dudakları yegâne bir kelimenin firarını sağlamak namına açılıp kapanıyorlardı. Lâkin kelamları dudakları ardına sinmiş, gizleniyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nepenthe
FanfictionFransa'nın Marsilya eyaletinde annesinin vefatından sonra kendisini ağır bir yaşamın içerisinde bulan Jeongguk Jeon ve küçük yaşında Japonya'nın harp kokan havasından kaçmış olan, onun kişisel çalışanı Taehyung Kim. Sene 1945, Plaktan yükselen bu şa...