1. Bölüm

489 26 0
                                    

Belki milyonlarca defa okuduğu büyü kitabının sayfalarını tekrar çevirmeye başladı genç kız. Neler olacağından haberi yoktu veya başına neler geleceğinden, ama herşeyi göze almıştı. Ölebilirdi, başka bir boyuta gidebilirdi veya başka bir zamana ama en kötüsü hiçbirşeyin olmamasıydı. Hiçbirşey yapmayarak beklemektense birşeyler yaparak ölmeyi tercih ederdi. Hayat felsefesiydi. Eğer amcası yaşıyor olsaydı buna asla izin vermezdi. Asla. Ama artık o yoktu, tam iki yıl geçmişti amcasının ölümünden. Artık olmadığı biri gibi davranmıyor içinde yanıp tutuşan o avcılık tutkusunu bastırmıyordu, gizli kapaklı şeyler de yoktu hem. Amcasının yokluğundan beri kendisinden 5 yaş büyük kuzeni Nick ile birbirlerine daha da bağlanmışlardı. Artık beraber avlanıyor beraber yaşıyorlardı ta ki iki hafta öncesine kadar. Nick sadece küçük kuzeninin sevdiği donutlardan almak için dışarı çıkmıştı ve iki haftadır ortalarda yoktu. Mutlaka bir terslik olmuş olmalıydı. Yoksa Nick ona asla haber vermeden bir yere gitmezdi. Onlar kuzen olabilirdi ama her zaman aralarında bir abi-kardeş ilişkisi vardı. Her zaman birbirlerini kollarlar, mutluluğa herzaman kaşısındakinin ulaşmasını isterlerdi. Her zaman önceliği birbirlerine verir kardeşini kurtarmak için kendilerini öne atarlardı. Tüm Winchesterlar böyle değil miydi  zaten?

İki yıl öncesine kadar evin prensesi olan Lucy artık büyümüştü. Kendi kararlarını veriyor aile mesleği olan avcılığı devam ettiriyordu. Zira amcası yoktu artık. Olmadığı ve asla olmayacağı bir sıradan kız gibi davranmıyordu. Kanındaki avcılık her zaman içindeydi. Artık 25 yaşındaydı. Amcasından gizli kapaklı avlanmıyor yalanlar söylemiyordu. Hayattaki tek akrabası tek dayanağı kuzeni Nick vardı. Ki aslında şu anda yoktu. Onun için herşeyi yapardı. Nick de öyle. Tüm hayatı Nick ve amcası Dean ile geçmişti. Hayatını bu iki adama adamıştı. En sevdiği. Ailesi. Yaşayan tek yakınları. Nick ile yanlızlardı. Dolayısıyla daha sıkı bağlanmışlardı birbirlerine. Onun için ölüme bile giderdi. Herşeyi yapardı. Nick onun ailesiydi Nick onun kuzeni, abisi, yaşayan tek yakınıydı. Herkesi kaybetmişti. Annesi, babası, amcası şimdide Nick. Tamamen yanlızdı. Hayır olamazdı. Nick de gidemezdi onu da kaybedemezdi. Derin bir nefes aldı ve yanındaki stele uzandı. Olası bir kötü durumda tamamen ortadan kaybolmuş gibi görünmek istemiyordu. Nasıl yok olduğu bilinmeliydi. Şunları geçirdi yarı sanal yarı gerçek ortama:

'' Ben Mary Lucy Winchester. Annem Sarah Smith babam Sam Winchester Tarih: 11 Eylül 2039. Bu büyüyü yapmamın sebebi yaşayan tek akrabam kuzenim Nick Winchester'ı bulmak. Bu bir kan büyüsü seni yaşayan ve aranda kan bağı bulunan bir akrabanın yanına gönderiyor. Benimde yaşayan tek akrabam Nick'in yanına gönderecek. Ama bazı riskleri var. Belki şu an ölmüş başka bir boyuta gitmiş geçmiş veya geleceğe gönderilmiş olabilirim. Bu benden kalan son şey. Eğer bunu okuyorsan Nick sana beni bulma demeyeceğim. Tabiki de beni bulmalısın burada seni kurtarmaya çalışırken başıma birşeyler gelmiş olabilir. Eğer bu mesajı okuyorsan ve benden haber almıyorsan beni bul Nick. Hoşçakal.''

Yazdığı mesajı abisinin steline hızlı adımlarla gönderdi. Gözlerini odada yavaşça taradı. Odasındaydı. Eski odasında Dean'in ona 7. yaş gününde döşediği odası. Kokuyu içine çekti. Stelini cebine attı. Üç yıl önce Nick'in 27. yaş gününde çekindikleri resme baktı. Hepsi çok mutluydu. Özlüyordu hemde çok. Kimsesi kalmamıştı. Dean'in yokluğunu şimdi iliklerine kadar hissediyordu. Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Sözleri söyledi ve önündeki kaba kestiği elinin kanını akıttı.

Büyük bir ışık huzmesi çıktı bir anda. Gözleri kamaşmaya etrafındaki nesneler hareket etmeye başladı. Gözlerini kapatmasıyla birlikte bir odaya düşmesi bir oldu. Herşey o kadar hızlı olmuştu ki ne olduğunu bile anlayamıştı. Kalçasının üzerine düştüğü için feci bir ağrı sarmıştı. Acıyı hissedebilecek kadar kendindeydi fakat gözlerini açabilecek kadar değildi. Neler olduğunun farkında değildi sadece başının çok fena halde döndüğünü ve kalçasındaki ağrıyı hissdebiliyordu. Yerde yattığını hissediyordu. Gözlerini açamıyordu daha doğrusu açmıyordu. Karşısında Nick'i görmemekten korkuyordu. Sesler duyuyordu ama kelimeleri ayırt edemiyordu. İki erkek sesi duydu. Kelimeler seçilmiyordu. Karanlık içine onu çekmeye başlamıştı. Gerçeklik ve hayal kavramları arasında gidip geldi. Gerçeklikle savaşamıyordu. Sonunda pes etti ve kendini karanlığa bıraktı.

Merabaa yazarınız ben. Öhm Öhm kendimi tanıtma şeysini pek beceremem. Neyse basit şeylerle başlayalım. İlk fan fic hikayem. Ana tema Supernatural ama olayların bölümlerle alakası olmayacak. İlk bölüm olduğu için 3. kişi olarak yazdım ama ikinci bölümden itibaren hikaye Lucy'nin ağzından devam edecek. Herneyse bu kadar yeter sanırım. Dediğim gibi ilk fan fic hikayem beğenmediğiniz yerleri söylerseniz sevinirim. ^^

Supernatural / The CurseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin