Bilemiyorum Sam bence beli oturmadı baksana."
"Eğer memnun olacaksan hepsini al ama artık gidelim lütfen."
Sam'e klasik Lucy göz devirme hareketimden birini yapıp kabine döndüm. Üstüme basıma birkaç parca kıyafet bakmak için bir alışveriş merkezine gelmiştik. Kısa çöpü sevgili babam Sam çektiği için benimle o gelmişti ve yüzünün aldığı ifadeye göre buna pek memnun değildi. Hızla pantolonu ve gömleği çıkarıp kırmızı şifon elbiseyi üzerime geçirdim. Ayakkabı giyme gereği duymadan kabinin kapısını açtım. Kaının sesiyle Sam basını telefonundan kaldırdı.
"Bunu halen neden giydiğimi bilmiyorum. Normalde böyle şeyler giymem."
"Giymelisin Lucy. "
"Hayır pek benim tarzım değil Sam sanmıyorum."
"Tıpkı annene benzemişsin."
Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Neden anne sözü bu kadar heyecanlanmama neden oluyordu ki? Sonuçta onu hiç tanımadım. Onu hiç görmedim. Cevabını bilmediğim bir soru daha.
"Onunla tanıştığımda böyle bir elbise giyiyordu. Yüzünde hiç makyaj yoktu. Gülümsemesi en büyük mücevheriydi. Tıpkı sana benziyordu."
Dilimi tutamayıp konuştum. "O halde neden onu bıraktın ?"
Sam'in dudakları gerildi ve iki kaşının arası daraldı. "Çünkü eğer onu bırakmasaydım onu büyük bir hedef haline getirecektim. Lucy annen benim için kısa süreli bir ilişkiden fazlasıydı bu yüzden onu tehlikeye atamadım."
"Çünkü bir avcının hayatı olamaz."
Söylediği cümle gerilmeme neden oldu. Haklıydı. Sonuna kadar haklıydı. Dean bir hayatı olması için Sam öldükten sonra avcılığı bırakmıştı. Yıllar önce babam Sam de avcılığı bırakıp üniversiteye hukuk okuyup bir hayatı olabilmesi için gitmişti. Veya yıllar yıllar önce büyükannem Mary de John ile evlenince avcılığı bırakmıştı. Tarih tekerrür ediyordu ve kimse buna engel olamıyordu.
Sam'e anlayışla baktım. Kendimin bile zor duyduğu bir sesle "Haklısın" dediğimi farkettim. Ayaklarım kabine doğru beni sürüklercesine çekiyordu.
Kabinden kendi kıyafetlerimle birlikte çıkıp kasada ödemeyi yapan Sam'e baktım. 4 pantolon birkaç gömlek 10'a yakın tişört birkaç takım iç çamaşırı ve iki takım pijamayla küçük bir gardırop oluşturmuştuk. Kasiyer kız Sam'i görünce basketbol topu kadar olan göğüslerini göstermek için zaten açık olan bluzun yakasını daha da aşağıya çektiğini gördüm. Sam ise sadece kafasını çevirmek ve kredi kartının şifresini girmekle meşguldü. Babamın onunla ilgilenmediğini farkeden kasiyer bozuntuya vermemeye çalışarak aptal dudaklarıyla garip hareketler yapıyordu. Birkaç saniye sonra Sam işini bitirmiş yanıma gelmişti.
"Kasiyer kızı farkettin mi?"
"Evet maalesef. Bu mağazaya daha önce bir kez gelmiştim ve kız o zamandan beri bana takık."
"Yani o senin sapığın mı Sam?"
"Evet sayılır."
Küçük kahkahamla adımlarımı hızlandırdım. Mağazadan çıktıktan sonra birkaç çift ayakkabı almam gerektiğini farkettim. Sam de anlamış olacak ki iki blok ötedeki ayakkabı mağazasına doğru yürümeye başladı. Hızla onu takip edip içeriye girdim. Her ne kadar normal bir hayat geçirmemiş olsam da normal kızlar gibi alışverişten hoşlanan biriydim ancak sapkınlık derecesinde değildim. Ciddiyim alışverişi sevmekle alışveriş sapkınlığı arasında ince bir çizgi var. Ne istediğimi genelde bilen biri olduğum için hızla gözlerimi rahat ve topuksuz ayakkabılara çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supernatural / The Curse
FanficLucy yanlızca kuzenini bulmak istiyordu. Yaptığı büyü onu 2039 yılından 2014'e getirdi. Ama bunu o istememişti. O doğmadan önce ölen babası Sam Winchester pek de beklediği gibi olmamakla birlikte bir melek arkadaş da cabasıydı. Hayalindeki babasını...