Kulaklarımla beynimin arasındaki hücrelerim yok olmuş gibiydi. Anlayamıyordum. Duyamıyor hissedemiyor algılayamıyordum. Duyduğum kelimeleri birleştirip anlamlı bir cümle kurmaya çalışıyordum.
"2014 yılında değil" kelimeler yuvarlanıyordu beynimde. Bu gerçek olabilir miydi? Çatık kaşlarımla birlikte kafamı yukarı kaldırdım. Cebimde Dean, Nick ve benim fotoğrafımız vardı. Cebimden resmi çıkardım ve sarışın olanının karşısına geçip fotoğrafı yüzünün yanına tuttum. Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"Ne yapı-" elimle onun susmasını sağladım. Benzerlik farkedilmeyecek gibi değildi. Dikkatli bir şekilde fotoğrafı inceledim. Adamın yüzünün tüm hatlarını ezberledikten sonra fotoğraf elimden kayıp düştü. Şaşkınlıktan ağzım o şeklini alırken nerde olduğuma hala inanmaya çalışıyordum. Bu karışımdaki adam amcam olabilir miydi. Gözlerindeki derin yeşile baktım. Aynıydı. Yeşilin en güzel tonuna sahip olan amcam Dean karşımdaydı.
Ne yapmaya çalıştığımı çözmeye çalışır gibi bana bakıyordu. Yüzümde hissettiğim sıcaklık ile içinde bulunduğum gerçekliğe açtım gözlerimi.
" Sen Dean Winchester mısın ?"
" Evet "
Birleştirdiğim dudaklarım arasından "Aman tanrım" sözleri çıktı. Dolmuş olan gözlerimi elimin tersi ile silerek karşımdaki adama sarılırken buldum kendimi.
İki yıldır görmediğim amcama sarılıyordum şu an. Gençliğine. Ama olsun. Ölen amcama sarılıyordum. Amcama sarılıyordum. Amcama. Ölen.
Olayın şokunu hala atlatamamıştım. Kollarımı omuzlarından çektiğim sırada halen kimse birşey söylememişti.
Gerçekten oydu. Kızarmış olduğundan emin olduğum burnumu çektim. Tabanlarım üzerinde döndüm karşımda duran iki adama baktım. Uzun olana doğru bakarak " Sen de Sam Winchester olmalısın" dedim.
Kafasını olumlu anlamda salladı. Burnumu bir kez daha çektim. Birbirine bastırdığım dudaklarımı bu sefer ısırmaya başlamıştım. Şu anda dışarıdan nasıl göründüğümü bilmiyorum ama gerçekten ne yapacağını bilemez durumdaydım. Sanki donup kalmıştım. Ne yapacağını bilemez haldeydim. Hayatımda hiç görmediğim babam karşımda duruyordu.
"Gerçekten Dean'in anlattığı gibiymişsin. Aman tanrım çok uzunsun"
Yüzüne küçük bir gülümseme yayıldı. Minik bir gamzesi vardı. Hissettiğim duyguları anlatacak kelime yoktu. Mutluluk vardı merak vardı şaşkınlık vardı şok vardı. Kimse halen birşey söylememişti.
Alt dudağım ısırmaktan neredeyse kopacak vaziyetteydi. Dudağımı dişlemeyi bırakarak yüzümü o büyük gülümsememin yayılmasına izin verdim. Şu an hala şoktan çıkamamıştım. Mutluydum hem de çok ama neden gözlerimden yaşlar aktığını bilemiyordum.
En sonunda şokun etkisinden biraz kurtulunca ayaklarıma uyup babama sarıldım.
Gözyaşlarımın akmasına engel olamıyordum. Omzu ıslanmıştı. Elini belimde hissettiğim sırada ağzımdan küçük bir hıçkırık çıktı. Duramıyordum. Kollarımı ensesinde buluşturduğumda kafam omzunun girintisine girmişti. Hayatımda hiç görmediğim babama sarılıyordum.
Yaklaşık iki dakika sonra ondan ayrıldığımda hepsi bana bakıyordu. Ben sadece babama bakıyordum. Dudaklarımın arasından çıkan küçük kıkırdamayla herkes şoktan çıkmıştı.
"Biliyorum salonunuza bir portalla gelen kıza sarılmak size şu an anlamsız geliyor anlıyorum fakat ben bir Winchester'ım"
"Sana nasıl inanabiliriz?" Dean'in sorusuyla başımı ona çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Supernatural / The Curse
Fiksi PenggemarLucy yanlızca kuzenini bulmak istiyordu. Yaptığı büyü onu 2039 yılından 2014'e getirdi. Ama bunu o istememişti. O doğmadan önce ölen babası Sam Winchester pek de beklediği gibi olmamakla birlikte bir melek arkadaş da cabasıydı. Hayalindeki babasını...