"Bunun doğru bir karar olduğuna emin misin?" dedi Seokjin Seungwoo'nun evine bakarken. "Ya seni evden kovarsa?"
"Kovarsa ben de pencereden girerim, ya da bir şekilde bacadan. Neyse sen dediğim gibi burada bekle, bunu yalnız halletmeliyim."
Emniyet kemerimi çözüp arabadan inerken Seokjin "Sadece yarım saat, sonra beklemem giderim." dediğinde "Korumasın sen koruma!" dedim sesimi yükselterek.
"Bu ne ya, kimse bana koruma olurken şoför olacağımı söylememişti," dedi hayıflanarak. "Baban zengin milyoner, bir şoför tutamamış mı?
"Aldığın maaştan haberim var," dediğimde hemen yüz ifadesi değişti. "O yüzden kapa çeneni. Kazandığın onca para arasında bir zahmet şoförlükte yap Seokjin'cim."
"Hahahaha şoförlük benim işim ahahahaha en sevdiğim meslek o bilmiyor musun neyse hadi git sen ya hem neden maaşı karıştırıyorsun aaa çok ayıp!" dedi yüz seksen derece dönerken.
Eve doğru yürürken gülmeden edemiyordum. Bu çocuk gerçekten insanı bipolar ederdi. Onu anlamaya çalışırken kafayı yememe pek de bir şey kalmamıştı. Tertemiz delirtiyordu.
Evin önüne gelince derin bir nefes aldım. Zili çalıp açılmasını beklerken hizmetçi açtı ve beni içeri aldı. Salona girdiğimde Seungwoo üçlü koltuklarda oturuyordu.
"Ne var niye geldin?"
Kabalığını görmezden gelip koltuklardan birine yerleştim. "Sana ne keyfim ve ben öyle istedik," dediğimde hemen geliş nedenimi hatırlayıp şirince gülümsedim ve üslubumu düzelttim. "Yani seninle konuşmaya geldim canım arkadaşım."
Sağına soluna yalandan bakıp "Canım arkadaşım? Kime diyorsun?" dedi alayla.
Gözlerimi devirdim. "Bak Seungwoo haklısın ama cidden...-"
"Mina git. Lütfen."
Ayağa kalkıp parmağıyla dış kapıyı işaret ederken yanaklarımı şişirdim. Anlaşılan bu iş sandığımdan daha zor olacaktı.
Ayağa kalkarken "Sadece özür dilemek istiyorum," dedim mahçup bir şekilde. "Kabul etmeyecek olsan da Namjoon ve benim ne kadar üzgün olduğumuzu bil lütfen."
"Bildiğim tek şey sizin arkadaşlığınızın yalan olduğu. Kapıyı biliyorsun."
O odadan çıkıp giderken omuzlarım düşmüştü. Pekala, bu tepkileri elbette bekliyordum ama yine de kötü hissettirmişti. Dudağımı ısırıp arkasından bir süre bakarken gözlerim dolmaya başlıyordu.
Tam arkamı dönecekken zil çaldı. Seokjin'e arabada durmasını söylememiş miydim ya ben? Bu çocuk gerçekten beni sinir manyağı edecekti. Seungwoo'nun ondan haz etmediğini bile bile buraya gelip işleri daha da çıkmaza sürüklemesinin hesabını eve gidince ona fena bir ayarla ödetecektim.
Seungwoo çalan zil sesiyle dururken omzunun üzerinden hizmetçiye seslendi. Kız koşarak kapıyı açarken gözlerimi devirdim. Gelen gerçekten de Seokjin'di.
"Sana arabada kal dememiş miy...-"
Seokjin bir anda önümde yığılırken "Merak etmeyin sadece ufak bir baygınlık geçirecek," dedi arkasından çıkan bir adam. "Ayrıca uzun zaman oldu, değil mi Seungwoo?"
Hızla Seokjin'e doğru atak yapıp önünde eğildim ve onu uyandırmak için telaşla sarsmaya başladım. Bu adamlar kimdi bilmiyordum ve Seokjin'i neden bayılttıklarını anlamamıştım ama ufak bir baygınlık değilse gibi içime korkunç bir his doğdu.
"Seokjin uyan," diyip hafifçe yanağına vururken başında herhangi bir kanama var mı diye elimi saçlarında gezdiriyordum. "Seokjin..."
"Kızım senin kulakların yok mu? Baygın diyoruz ya sana. Bir anda ayaklanıp 'Efendim?' mi demesini bekliyorsun?"